2025’in otomotiv beklentileri neler? Hayrettin Ertemel’den Sanayi Gazetesi’ne özel açıklamalar!

İstanbul Motorlu Araç Satıcıları Derneği Başkanı Hayrettin Ertemel, otomotiv sektörünün 2024 performansını değerlendirdi.

Arzu Aydoğdu PEHLİVAN

İstanbul Motorlu Araç Satıcıları (İMAS) Derneği Başkanı Hayrettin Ertemel, otomotiv sektörünün 2024 yılı performansı ve 2025 yılı beklentilerini değerlendirdi. 2024 için oldukça verimli bir yılı geride bırakıldığını söyleyen Ertemel, 2025 yılı için bugünden kesin bir kanaatte bulunmanın zor olduğunu da sözlerine ekledi.

İstanbul Motorlu Araç Satıcıları Derneği Başkanı Hayrettin Ertemel, Bankacılık Denetleme Düzenleme Kurulu (BDDK)’nun sektöre ilişkin düzenlemelerinden Çinli şirket BYD’nin Türkiye’deki yatırımlarına, Chery’nin Türkiye’ye yatırım yapma durumundan TOGG’un 2025 yılında Avrupa’ya açılmasına kadar birçok konuyu Sanayi Gazetesi’ne değerlendirdi. Ertemel, açıklamalarında sektörün 2024 karnesini ve 2025 yılı beklentilerine de yer verdi.

2024 yılının otomotiv sektörü adına iç pazarda rekor satış adetlerine ulaşılan, ihracatta büyüme kaydedilen, sektörel anlamda da reform sayılabilecek yeni düzenlemelere imza atılan oldukça hareketli bir yıl olduğunu dile getiren Ertemel “2023 yılında 1.232 milyon sıfır araç satışı ile sektör tarihindeki rekor seviyesine ulaşılmıştı. 2024 yılında bu seviye %0.48 aşılarak 1.238 milyon sıfır araç seviyesine ulaşılarak rekor egale edildi. Otomotiv İhracatında da %6 büyüme kaydedilerek ülkemizin otomotiv sektöründen geliri 37 milyar USD seviyesine taşındı. Öte yandan Yeni Yönetmelik, Güvenli Ödeme Sistemi, Yeni Trafik Sigortası Düzenlemesi gibi pek çok milat niteliğinde karara imza atılan, oldukça hareketli bir yılı geride bıraktık” dedi.

BDDK tarafından otomotiv sektörüne ilişkin yapılan düzenlemeleri de değerlendiren İMAS Başkanı Hayrettin Ertemel, “Ülkemizin yürüttüğü sıkı para politikası kapsamında kredi büyüme oranları başta olmak üzere taşıt kredisi limitlerinde de bazı düzenlemelere gidildi. Ancak bu kararları sadece otomotiv sektörü özelinde değerlendirmek yanıltıcı olacaktır. Bu kararlar genel ekonomi politikaları dahilinde atılan adımlar. Kredi büyüme oranlarında yapılan düşüş kredi kullanım sayısını etkilemiş olsa da kredi limitlerinde yapılan değişim ve gelecek dönemde beklenen faiz düşüşleri gerçekleştiği taktirde bu alanda yaşanan güçlüklerin geride bırakılacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’ye yaklaşık 1 milyar dolar değerinde doğrudan yatırım yapılmasını öngören bir anlaşma imzalayan BYD’nin bu kararının hem otomotiv sektörü için hem de ekonomik açıdan değerlendirildiğinde oldukça önem arz ettiğini ifade eden Ertemel, sözlerine şu şekilde devam etti: “BYD’nin yatırım kararı diğer Çin menşeli markalara da domino etkisi yaratan başarılı bir yatırım çekme çalışması oldu. Öte yandan istihdam ve yerli sanayi gibi alanlarda da ülkemiz için yararlı olacak. Elbette bu noktada yatırımın hangi koşullarda yapılacağı ya da neleri kapsadığı gibi detaylar en az yatırım kararı kadar önemli. Bu noktada yapılacak yatırım ve üretimin ağırlıklı yerli ürünlerimizle yapılması ve istihdamın benzer koşullarda sağlanması gerektiği kanaatindeyiz.”

Ertemel, Çinli otomotiv şirketi Chery’nin Türkiye’ye yatırım yapması halinde sektörün bu durumdan nasıl etkileneceğine dair de açıklamalarda bulundu. Ertemel, Türkiye’nin Otomotiv Piyasası potansiyeli itibariyle önemli bir satış pazarı olduğunun altını çizerek “Türkiye, konumu ve iş gücü gibi avantajlı yönleriyle de üretim ve dağıtım anlamında büyük avantajlar sağlayabilecek bir ülke. Çin Menşeli markalar Avrupa markaları ile yürüttükleri rekabeti aynı zamanda kendi aralarında da sürdürüyorlar. BYD gibi majör bir markanın ülkemize yatırıma çekilmesi, Chery ve MG gibi diğer majör markaları da kendi aralarında yürüttükleri rekabette yatırıma yönlendirdi. Bu yönü ile değerlendirildiğinde sektörümüz ve ülkemiz için oldukça yararlı olacaktır. Öte yandan ucuz fiyat yüksek kalite anlayışıyla strateji üreten Çinli markaların sağlanacak teşvikler ile ülkemizde bulunması, fiyatlar anlamında tüketici lehine de sonuçlar doğuracaktır” ifadelerine yer verdi.

İMAS Başkanı Hayrettin Ertemel, Türkiye’nin yerli otomobili TOGG’un her yeni marka gibi önce kendi pazarında altyapısını kurarak, gerekli koşullar oluştuğunda yurtdışına açılmayı hedeflediğini vurguladı. Ertemel, “Sürecin ilk aşaması satışa sunulduğu ilk günden beri oldukça başarılı ilerliyor. 2023 ve 2024 yıllarında kendi pazarında en çok satılan otomobil konumunda. Öte yandan tüm yakıt tiplerinde de pazar payını arttırıyor. Önümüzdeki süreçte satışa sunulması planlanan Fastback modeli ile de hem yerli hem de yurtdışına açılması hedefleniyor.  Türkiye üretim, ihracat satış ve toplumun otomobile ilgisi düşünüldüğünde bir otomotiv ülkesi. Çok daha ileri noktalarda olabilecek güçlü bir potansiyele sahibiz. TOGG’un yurtdışına açılması, sektörümüz için hayal ettiğimiz noktanın ilk adımı olması temennisindeyiz. TOGG sadece bir otomobil markasından ziyade aynı zamanda bir okul. Üretim, satış, pazarlama, servis gibi pek çok konuda bizzat yerli markamızla sürekli çalışıyor ve gelişiyoruz. Burada yakalanan seviyeler gelecekte başka yerli markalara da referans olacaktır” dedi.

Son olarak otomotiv sektörünün 2025 yılı beklentilerini değerlendiren Hayrettin Ertemel, şu ifadelere yer verdi: “2025 yılı için bugünden kesin bir kanaatte bulunmak oldukça zor. Zira sektörün seyrini belirleyecek çok farklı değişkenler söz konusu. Öncelikle sıfır otomobil satış adetlerinin her koşulda en az 1 milyon seviyesine ulaşacağını öngörmekteyiz. İkinci elde de reel satış adetlerinin 8 milyon seviyesine çıkacağını düşünüyoruz. Eğer yıl içerisinde beklenen faiz indirimleri gerçekleşir ve krediye erişimde yaşanan zorluklar hafiflerse bu rakamlar sıfırda 1,5 milyon, ikinci elde ise 10 milyon reel satış seviyelerine ulaşacaktır. Elbette bu noktada markaların hali hazırda yürüttüğü düşük fiyat anlayışının korunması da belirleyici faktörlerden bir tanesi olacak. 2025 yılını fiyatlar olarak değerlendirmek gerekirse, döviz kuru fiyatları belirleyen ana unsur. Yıl içerisinde döviz kurunda yaşanabilecek değişimler fiyatlara paralel yansıyacaktır. Ancak gerek önceki dönemlerde piyasa disiplinine dair atılan adımlar, gerekse yaşanan çetin rekabet ortamının da etkisiyle keskin artışlar beklemiyoruz. Döviz kuru ya da maliyetler kaynaklı artış yaşandığı taktirde fahiş ya da hızla değil, öngörülebilir oranlarda olacaktır.”