Seçil YILDIZ
Yeni Yılın ilk yazısını umut dolu, geleceğe dair heyecan veren gelişmeleri anlatarak kaleme almak istedim.

Bu vesileyle de tüm dünyamıza, canı gönülden yeşil, güzel, sürdürülebilir, harika bir 2025 dilemek isterim. Bugün son dönem ajandalarımızda baş köşede oturan, ancak çok da birbiriyle bağlantısını kuramadığımız Üçüz Dönüşümü ve tam da bu bağlamda deneyimlediğimiz birkaç güzel gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Üçüz Dönüşüm’ün üç boyutu var:
Yeşil Dönüşüm-Dijital Dönüşüm-Sosyal Dönüşüm.
Ben Dijital Dönüşüm yerine “Teknolojik Dönüşüm”ü kullanmayı tercih ediyorum. Niyesini açıklayacağım.
Bu üçünün birbiri ile nasıl konuştuğunu; nasıl dost olduğunu anlatacağım. Nasıl her üçünü bir arada kullanarak ancak dünya üzerindeki “yaşam”ın sürdürülebilirliğini mümkün kılabileceğimizi dilim döndüğünce açıklayacağım.
Her birimizin artık belki ezbere bildiği ve bilmesi gerektiği bir konu var ki; dünya üzerinde yaşadığımız aşırı hava olaylarının, afetlerin, sellerin kuraklıkların sebebi Küresel Isınma. Küresel Isınmanın sebebi ise %70 oranında fosil yakıtlar. Yani fosil yakıtlardan Temiz Enerji’ye geçişle; 10 birimlik küresel ısınmanın 7’sini durdurabileceğiz.
Çarpıcı bir örnek vereyim; Dünya Bankası’nın raporuna göre, 2024 yılında 10 yaşında olan bir çocuk (şu anki torunlar), 1970 yılında 10 yaşında olan bir çocuğa (şu anki dede ve nineler) kıyasla yaşamı boyunca 5 kat daha fazla kuraklık yaşayacak. Bu ne demek? Şu anda dünya üzerinde ortalama 1-1,5 ay kuraklık yaşanıyor. Bu 7-7,5 ay kuraklık demek. Kuraklık demek; çölleşme demek, yeterince tarım ürünü üretememek demek.
Dünya nüfusunun bir varsayıma göre 2050’de 10 milyara çıkması bekleniyor. Şu an dünya nüfusu 8 milyar. Yani 25 yılda dünya nüfusu en az 1/4 oranında artacak; 4 iken 5 olacak. Peki tarlalar artacak mı? Hayır. Bir de kuraklığın artması bekleniyor. Peki bu kadar nüfus nasıl beslenecek?
Biraz da güzel haberler vereyim. İşte tam da burada Teknolojik Dönüşüm yardımımıza koşacak. Mesela dikey tarım, mesela susuz tarım; mesela jeotermal tarım; mesela gıda teknolojileri; mesela zenginleştirilmiş gıdalar. İzlanda’nın çok daha büyük olmayan nüfusunun tamamına yetecek domatesin toplam 1000 m2’lik bir jeotermal serada yetiştiğini biliyor muydunuz? İşte bunlar hep teknolojik dönüşüm. Teknoloji geliştirerek bu sorunların en azından bir kısmına çözüm bulabileceğiz.
Sadece Teknolojik Dönüşüm yeterli olacak mı? Elbette hayır. 4 iken 5 olacak nüfus için üretecek kişi sayısını; istihdamı artırmak gerekecek. Özellikle de kadınların işgücüne katılımı ile ülkelerin üretimini artırmak gerekecek. Şu anda dünya üzerinde her 1,5 erkeğe karşılık 1 kadın çalışıyor. Oysa dünya nüfusunun yarısı kadın. Bu demek oluyor ki kadın istihdamını artırmanın yolunu bulduğumuzda üretimi artırmak mümkün olabilecek ve bu kanıtlanmış da bir gerçek üstelik. Bu bölümde bahsettiğim şeyin adı “Kapsayıcılık”. Yani toplumdaki tüm katmanların kapsanarak strateji ve kararların verilmesi. Kapsayıcılık, öyle gördüğünüz gibi afaki, ulvi bir kavram da değil. Gayet somut; gayet yaşamsal. Kapsayıcılık esaslı dönüşümün adı da Sosyal Dönüşüm.
Buraya kadar yazdıklarıma gelecek olursak; bu 3 dönüşüm, başı sıkışan diğer dönüşümün yardımına koşuyor gördüğünüz gibi.
Şimdilik bu kadar. Ama bitmedi. Bir sonraki yazıda daha da ümit veren harika bir gelişmeyi paylaşacağım sizlerle. Yeşil Dönüşüm için başlayıp Sosyal Dönüşüme ve biyoçeşitliliğe uzanan harika bir hikayeyi anlatacağım.
İçimizi umutla dolduran bu gelişmeleri daha da çok artıracağımız, daha Yeşil, daha Kapsayıcı, daha Teknolojik Gelişmelerle dolu harika bir yeni yıl dileğiyle..
Kaynak: Sanayi Gazetesi