Sosyal etki: Projeleri “Kadın” lensi ile değerlendirmek

Kapsayıcılık nedir ve neden bu kadar önemlidir? Sosyal etki nedir?
Sosyal etki: Projeleri “Kadın” lensi ile değerlendirmek Sosyal etki: Projeleri “Kadın” lensi ile değerlendirmek

Türkiye Yatırım ve Kalkınma Bankası Genel Müdür Yardımcısı

Yeni yılın ikinci yazısını, çokça konuştuğumuz Kapsayıcılık ve Sosyal Etki üzerine yazmak istedim.

Kapsayıcılık nedir ve neden bu kadar önemlidir?

En basit tanımı ile kapsayıcılık, tüm faaliyetler ve adımlarda toplumun tüm kesimlerini dikkate almak, özellikle kırılgan ve dezavantajlı grupları dikkate alarak karar almak demek.

Nedenine gelince aslında dezavantajlı gruplar dediğimizde, dünya nüfusunun yüzde 75’inden bahsediyoruz. Toplumun tüm bileşenlerini kapsamadan; dezavantajlı grupları dikkate almadan atılan her adımın eksik olacağı da malum. Toplumdaki her 4 insandan 3’ünü düşünmeden yapılan bir yatırım başarılı olabilir mi sözgelimi?

Kapsayıcılık dediğimizde de tabii dünya nüfusunun yarısını oluşturan “kadın” konusuna ve kadın-erkek eşitliğine değinmeden olmaz.

Kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizlik oranı dünya çapında %70. Bu demek oluyor ki dünya üzerinde ekonomik ve politik haklara sahip erkekler, kadınların tam 1,5 katı. Kadın erkek eşitliğinin sağlanması, bu hızla tam 134 yıl alacak. Neredeyse 3 nesil sonrası, yani torunlarımızın çocukları görebilecek belki bunu.

Eşitlik deyince aslında çok da romantik bir kavramdan da bahsetmiyoruz. En basitinden artan dünya nüfusunu doyurabilmek için GDP (gayrisafi yurt içi hasıla)’ların artması gerekiyor. Dünya nüfusunun en kötü ihtimalle %25’ler oranında arttığı bir senaryoda bile sadece erkek istihdamını artırmakla yüksek GDP artışları yakalamak mümkün değil.

Ülkemiz adına da, 2023 yılı itibarıyla nüfusumuzun %50,1’ini oluşturan kadınlarımızın istihdama katılımı ile; GDP’mizin yüksek seviyelerde artması ve büyük ülke olma vizyonumuzu korumamız çok mümkün.

Ülkemizin kalkınma finansmanı kuruluşu olarak, bu noktada attığımız çok güzel bir adımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 2024 yılının sonunda Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensiplerini imzalayarak “kadınlar için eşit bir dünya” için taahhüt verdik. Bunu yaparken de “sosyal etki” yaratalım ve bu taahhüt havada kalmasın istedik. Peki ne yaptık? Türkiye’de ilk defa, %70 hak sahipliği ile “dezavantajlı” durumda olan kadınların güçlendirilmesi için “kadın” lensi ile projeleri değerlendireceğimizin sözünü verdik. Bu anlamda da, kadın istihdamının artırılması ve koşullarının iyileştirilmesi konusunda firmalarımızla yol arkadaşlığı yapmaya başladık.

Yine oluşturmak istediğimiz “sosyal etki”yi daha da güçlendirmek için, ülkemizde ilk defa olmak üzere, proje ve firmaları OECD DAC kadın-erkek eşitliği skorlama sistemi ile derecelendirmeye başladık.

OECD DAC derecelendirme nedir ve biz bununla ne yapıyoruz? Bu derecelendirme çeşitli kriter ve ölçümlerle, projelerin ve firmaların , “kadın dostu” uygulama ve faaliyetlere, işleyişe sahip olup olmadığını değerlendiren ve buna göre de firma ve projelere bir “not” veren bir derecelendirme sistemi.

Biz bu sistemle, proje ve müşterilere en başta bir “kadın” notu veriyoruz. Verdiğimiz bu nota göre de, firmalarımıza “kadın dostu uygulama ve işyeri ölçütleri” ile hazırlanan bir yol haritası sunuyoruz. Pek tabii, düşük kadın notu olanların önlerinde daha yüklü bir yol haritası varken, daha iyi durumda olanların farklı bir yol planı oluyor. Kredi vadesi boyunca, firmalarımızın “kadın” notlarını takip ediyoruz. Ayrıca, kadın dostu iş ortamlarının çoğalması için firmalarımızın kredi vadesi boyunca, her daim yanlarında yer alıyoruz.

Bütün bu sürecin bir yandan da “sosyal etki”sini ölçümlüyoruz. Yani başlangıçtaki durumu, yıllık ve proje sonu değerlerle karşılaştırarak oluşturacağımız sosyal etkinin de ölçümünü yapmayı hedefliyoruz. Ölçmesek de “sosyal etki” oluşturmayacak mıyız? Tabii ki oluşturacağız ama “ölçme”nin de şöyle kıymetli bir tarafı var. Bu sayede, bundan sonrasında neyi farklı, neyi fazla, neyi aynı şekilde yapacağımızı anlayarak önümüzdeki 10 senelerde oluşturacağımız etkiyi artırmayı hedefliyoruz.

Son olarak, şu artık hepimiz için net ki, sürdürülebilir bir dünya ancak dezavantajlı grupların, dezavantajlarının ortadan kaldırılması ve tüm paydaşların dünyanın bu ortak sorununda bir paydaş haline getirilmesi ile mümkün.

Bunun için, faaliyetlerle “sosyal etki” oluşturmak, en kritik adımlardan biri ve bu noktada da elbette dünya nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan kadınların istihdama katılması ve şirketlerin “kadın dostu” olmaya teşvik edilmesi yönünde çalışmalar, bizleri en hızlı çözüme götürecek adımlar olacak.

Kaynak: Sanayi Gazetesi