ABD’nin gümrük kararını sektör temsilcileri nasıl değerlendiriyor?

ABD’ye ithal edilen tüm çelik ve alüminyuma %25 gümrük vergisi getirildi. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreter Dr. Veysel Yayan ve Girişimci Alüminyum Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (GALSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kırboz, bu yaptırımın piyasaya olan etkilerini değerlendirdi.
ABD'nin gümrük kararını sektör temsilcileri nasıl değerlendiriyor? ABD'nin gümrük kararını sektör temsilcileri nasıl değerlendiriyor?

ABD Başkanı Donald Trump’ın tüm ülkelerden yapılan çelik ithalatına %25 oranında gümrük vergisi uygulanmasını öngören başkanlık kararnamelerini imzalaması ile birlikte, 2018 yılından bu yana yürürlükte olan %25’lik verginin Türkiye özelinde kaldırılması beklenirken, bu kez verginin tüm ülkeler için eşitlenmesi yönünde bir irade ortaya çıkmış oldu. Bu durum, daha önce bazı ülkelere tanınan %25’lik gümrük vergisi muafiyetinin sona erdirilmesini sağlarken, aynı zamanda küresel çelik piyasasında rekabetin daha adil bir zeminde sürdürülmesine olanak tanıyacak önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sevgi PİLGİ

ABD hükümeti, yerli çelik sanayisini desteklemeye yönelik bu politikalar ile üreticilerin rekabet gücünü artırmayı ve sektörde sürdürülebilir bir büyüme sağlamayı amaçlıyor.

Söz konusu kararı değerlendiren Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreter Dr. Veysel Yayan, “Amerikan çelik sektörünün ulaştığı kapasite sebebiyle, özellikle yassı sıcak ürünlerde, ABD iç piyasasında Section 232 sonrası ortaya çıkan ton başına 1200 $’a kadar ulaşan fiyat farklılıkları ile aynı seviyede olmasa bile, benzeri marjların ortaya çıkmasına sebep olması bekleniyor. Daha şimdiden hurda ve nihai ürün fiyatlarında %15’e varan artışların söz konusu olduğu görülmekte. Verginin yerleşmesi ile birlikte, ilave fiyat artışlarının olabileceği değerlendiriliyor” ifadelerine yer verdi.

ABD’nin aldığı yeni karar doğrultusunda, tüm ülkelerin eşit vergiye tabi tutulmasının, Türk çelik sektörü açısından kısmi bir avantaj sağlayabileceğini söyleyen TÇÜD Genel Sekreter Dr. Veysel Yayan, “Bu durum, Türk çelik üreticilerinin ABD pazarında yeniden rekabet edebilme şansını artırırken, ihracatın kademeli bir şekilde yükselmesine de olanak tanıyabileceği öngörülüyor. Ancak, süreç içerisinde ABD çelik sektörünün, elde ettiği marjları kapasitelerini ve teknolojilerini geliştirme yönünde değerlendirmiş oldukları ve %25 oranındaki verginin ABD’li üreticilere koruma avantajı sağladığı göz önüne alındığında, Türkiye’nin eski ihracat seviyelerine ulaşmasının çok zor olacağı, sadece belirli bir ölçüde artış imkânı sağlanacağı değerlendiriliyor. ABD’ye yapılan çelik ihracatı vergi öncesi 2,1 milyon tona kadar yükselmişken, alınan önlemler sonrasında ihracat hacmi 100 bin ton seviyelerine kadar düştü. Son dönemde ise, 2024 yılında Türkiye’nin ABD’ye yönelik çelik ihracatı 287 bin ton seviyesini aşmış olsa da bu rakam halen 2000’li yıllarda ulaşılan seviyelerin oldukça gerisinde kaldı. Bununla birlikte, Türk çelik üreticileri, alternatif pazar arayışlarına yönelerek ve katma değeri yüksek ürünler üretmeye odaklanarak, küresel rekabet gücünü korumaya devam etmeyi hedefliyor” cümlelerine yer verdi.

Veysel Yayan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna karşılık, 2024 yılında 4,8 milyon ton ile en çok ihracat yaptığımız Avrupa Birliği’nin (AB), ABD’deki uygulamayı gerekçe göstererek, mevcut kotaları daha fazla kısan ya da ilave keskin tedbirler alan bir yaklaşımı benimsemesi halinde, bu durumun, bölgeye yönelik ihracatımızda ciddi düşüşlere yol açabileceği, bunun da ABD piyasasında sağlanacak sınırlı avantajların önemini etkisizleştirebileceği düşünülüyor. Benzer durumun, Kanada ve Latin Amerika ülkeleri açısından da geçerlilik taşıdığı değerlendiriliyor. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin nihai mamul tüketimi olarak 38,3 milyon ton, ham çelik bakımından yaklaşık 40 milyon tona tekabül eden iç piyasasını ithalata karşı koruma altına alması ve ABD’nin ve AB’nin aldığı ve almayı planladığı yaklaşık 70 milyon ton çelik ithalatını sınırlamaya yönelik koruma tedbirlerinin yol açacağı trafik sapmalarının önüne geçmesi hayati önem taşıyor.”

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın sona ermesi halinde, net ihracatçı olan her iki ülkenin de Türkiye’ye yönelmesinin kuvvetli bir ihtimal olduğunu söyleyen Yayan, “Atıfta bulunduğumuz hiçbir ülke, kullandığı çelik ürünlerine kıyasla bu kadar ithalat yapmamaktadır.  AB 450 milyon nüfusla, yaklaşık 40 milyon ton ithalat yapmakta ve tüketim içerisindeki ithalatın payının %20’leri bulmasını olağanüstü rahatsızlık sebebi saymaktadır. Türk çelik sektöründe bu oran yassı ürünlerde %63, toplamda %56 seviyesini geçti. 2025 yılında mevcut ithalatı engelleyici tedbirlere yoğunlaşılması önem taşıyor. Filmaşin ve yassı ürünler için alınmış tedbirler, ithalatı engellemeye yeterli değil. Dahilde İşleme Rejimi ile ilgili uygulamaların gözden geçirilmesinde ve ithalatın 10 milyon tonun altına düşürülebileceği bir yapının oluşturulmasında fayda mülahaza ediliyor. Netice itibariyle, mevcut durumun, dünya çapında zincirleme bir korumacılığa yol açmasının Türkiye’ye olumsuz etkilerinin dengelenmesi, çelik sektörümüz ve ekonomimiz açısından hayati önem taşıyor” dedi.

Girişimci Alüminyum Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (GALSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kırboz da ABD’nin AB’ye gümrük vergisi uygulamasının, Türkiye’deki alüminyum sektörü üzerindeki olası beklentilerini ele aldı.

Gümrük vergisinin Türk alüminyum sektörü açısından negatif bir süreç oluşturacağını söyleyen Celalettin Kırboz, “Konu iki yönlü analiz edilmeli. Birinci süreç bizim direk ABD’ye ihracat yapan şirketlerimiz. Bunların pazar payları önemli oranda düşecek ve düşmeye devam edecek. Diğer süreç Avrupa’da kurulu olan üretim kapasitelerinden ABD’ye çalışanların da pazar payını kaybederek kendi pazarına dönmesi olacak. Bu da AB’de doğan üretim ihracatını karşılayan ülkemiz için son derece olumsuz bir süreç olarak görülüyor. Diğer taraftan ABD içerisinde üretimi bırakarak kapatan fabrikaların bu süreçte karlılıkların yükselmesi ile tekrar üretime geçmeye başladığı haberleri alınmaktadır bu da işin başka bir olumsuz süreci olacak. Bu demektir ki ABD hızla ülke içerisinde talebi karşılayacak kapasiteleri devreye almaya başladı” dedi

Sürecin yeni başladığını söyleyen Kırboz, ABD’de alınan aksiyonlar ile üretimi ülke içinde geliştirerek tamamen alüminyumda dışa bağımlılıktan kendisini çıkarmasını hedeflendiğini ifade etti.  Kırboz, “Biz bu süreçte artık ara mal olan malzemeler dışında nihai ve teknolojik, katma değerli ürünler ile pazarda durmaya ve ilerlemeye devam etmeye çalışıyoruz” dedi.

Trump’ın vergi yaptırımını değerlendiren Celalettin Kırboz, şu cümleleri kullandı: “Bu süreç özellikle ülkemizde giderek sıkışan bir kapasite kullanımına neden olacak. Ayrıca Çinlilerin yaptırımı kırmak amaçlı direkt ülkelerde üretici olma yolunda hareketine bakılırsa gelecekte ülkemiz şirketlerinin de yabancıların özellikle Çinlilerin eline geçmesi hiç de gözükmeyen bir süreç değil. Bu elbette piyasadaki tüm aktörleri etkiler.”

Dünyamızda zaten devam eden bir endüstriyel, ticari küresel savaş var olduğunu söyleyen Kırboz, “Geleceği Çin ve ABD şekillendirecek bu belli. Burada sorulacak soru kim kazanacak? Çünkü bu ülkeler asla sınır tanımayacaklar ve durmayacaklar. Bu durumda biz nerde ve kimin yanında yer alacağız? Çin ABD’den daha kötü olarak direk ülkelere giriyor ve sanayilerine müdahil oluyor.  Bu önümüzdeki süreçte sosyal yaşamda da farklı etkiler yaratabilir. Bu savaşın artık dönüşü yok ama en azından tarafımızı belirleyip hızlıca aksiyonlarımızı almalıyız” şeklinde konuştu.

Bu vergilerin Türkiye’nin faaliyet gösterdiği pazarlardaki dengeler hakkında konuşan Kırboz, “Kur baskısı oluşturacağını çok düşünmüyorum. Elbette pazar daralmasının getirileri negatif yönde olacak. Doğru görüşler ile ülke fırsatlarını doğru kullanmak gerekiyor. Dengeler zaten değişmeye devam ediyor ve bu daha da hızlanacak. Ülkemiz sanayide elinin en güçlü olduğu girdiyi maalesef hızla kaybediyor; bu iş gücüdür. Bizim iş gücünden başka elimizde bir imkân söz konusu değil. Bunu da kaybedersek artık dünyada kolay kolay kendimize yer bulamayız. ABD ve AB insanları ülkemizin sahip olduğu işgücüne asla sahip değil, işin gerçeği biz enerji, teknoloji vb. enstrümanlara sahip değiliz. Alt yapımız ve yeraltı ürünlerimiz de verimli değil o halde elimizdeki tek enstrümana sahip çıkmalı ve onu geliştirmeliyiz” cümlelerini kullandı.

Kaynak: Sanayi Gazetesi