Tarımda dijital dönüşümle geleceğe yatırım

Tarımda dijital dönüşümle geleceğe yatırım Tarımda dijital dönüşümle geleceğe yatırım

Tarım, bir ülkenin kendi kendine yetebilmesi ve dışa bağımlılığını azaltabilmesi için en kritik sektörlerin başında gelmektedir. Son yıllarda yaşanan Covid-19 pandemisi ve hemen ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, tarım sektörünün hem dünyada hem ülkemizde ne kadar stratejik bir yere sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Dr. Levent SÜMER

Üretimin, gıda güvenliğinin ve fiyat istikrarının sağlanabilmesi için tarımda modern teknolojilerin kullanımı ve finansman modellerinin dönüştürülmesi artık bir zorunluluk halini aldı. Tarımda verimi ve üretimi artırmak için teknolojik dönüşümün sunduğu imkânlardan faydalanmak kaçınılmaz. Bugün dünyada tarım teknolojileri pazarı yıllık yüzde 12’nin üzerinde büyüyerek 2025’te 26 milyar doları aşarken, yapay zekâ destekli karar destek sistemleri ve nesnelerin interneti (IoT) ile donatılmış akıllı sulama çözümleri su kullanımını yüzde 40’a kadar azaltabiliyor. 2034 yılına kadar küresel tarım teknolojisi pazarının 74 milyar doları aşması beklenmekte. Kuzey Amerika tarım teknolojisi pazarının değeri 14 milyar doların üzerindedir ve toplam pazarın yüzde 60’ından fazlasına hakimdir.

Türkiye dijital tarım alanında hâlâ yolun başında. Tarım yüzde 5,5’lik bir GSYH payına sahip ve istihdamın yüzde 17’sini karşılıyor. Tarım 4.0 ve hassas tarım ar-ge’sine desteklerle kamu alanında bazı adımlar atılıyor ve büyük işletmeler IoT tabanlı toprak izleme, iklim kontrol sistemleri kullanmaya başlamış olsa da küçük‑orta ölçekli çiftlikler ise hâlâ teknolojiye erişimde güçlük yaşamakta. Ülkemizde teknolojik tarım alanında atılacak adımlar, topraklarımızdan daha verimli ürün alınmasına ve çiftçimizin gelirinin artmasına katkı sağlayacaktır.

Ancak ürünlerin tüketiciye makul fiyatlarla ulaşabilmesi için tarım ürünlerinin tarladan sofraya kadar geçen süreçteki maliyetlerin düşürülmesi şart. Özellikle sulama ve enerji giderleri ile nakliye maliyetleri, ürün fiyatlarının artmasına neden oluyor. Bu noktada yenilenebilir enerji yatırımları hayati önem taşıyor. Tarım arazilerinde güneş ve rüzgâr enerjisi kullanılarak hem sulama hem de üretimde enerji maliyetleri düşürülebilir. Bunun yanında artan döviz kurları nedeniyle yükselen akaryakıt fiyatları, kara taşımacılığına bağımlı nakliye maliyetlerini de olumsuz etkiliyor. Ürünlerin demiryolu ve denizyolu gibi alternatif taşımacılık yöntemleriyle ulaştırılması hem üreticinin hem de tüketicinin yükünü hafifletecek bir çözüm olarak sunulabilir.

Bir diğer önemli konu ise finansmana erişim. Tarımda büyümenin önündeki en büyük engellerden biri de bu alanda yeterli finansmanın sağlanamaması. Klasik kooperatifçiliğin yanı sıra, özellikle tarım fonları modeliyle yeni bir finansman anlayışı geliştirmek mümkün. Bu fonlar hem bireysel vatandaşların hem de kurumsal yatırımcıların ortak olabileceği, girişim sermayesi mantığında çalışarak teknoloji yatırımlarına kaynak sağlayabilecek bir yapı sunabilir. Böylece vatandaşlar da hem üretime hem de tarım arazilerinin korunmasına ortak olabilir.

Tüm bu dönüşümün ekosisteme katkısı da göz ardı edilmemeli. Döngüsel ekonomi anlayışıyla kurulacak eko-köyler; tükettiği atıkları yeniden üretime kazandıran, enerjisini yenilenebilir kaynaklardan sağlayan ve tarımı finanse eden bir yapı oluşturarak gıda güvenliği ve fiyat istikrarına katkıda bulunacaktır.

Özetle tarımda güçlü bir gelecek için teknoloji, lojistik, enerji ve finansman unsurlarını bütüncül bir yaklaşımla ele almak gerekiyor. Dijital dönüşümle birleşen tarım, hem üreticimizin hem tüketicimizin kazanacağı bir sistem inşa edecek; ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak ve sürdürülebilir bir tarım ekosistemi oluşturacaktır.

Kaynak: Sanayi Gazetesi