Sanayici problemini söylesin biz çözecek girişimci yetiştiririz!

Türkiye girişim ekosistemi 2025 yılı ilk çeyrek raporu İTÜ Arı Teknokent’te değerlendirildi. Değerlendirmenin ardından girişimcilere olası fırsat ve teşvikler hakkında bilgi verildi.
Sanayici problemini söylesin biz çözecek girişimci yetiştiririz! Sanayici problemini söylesin biz çözecek girişimci yetiştiririz!

Mehmet Akif Karakoç

Türkiye sanayisinin kalkınma odaklı stratejisinde büyük bir paya sahip olan ‘katma değerli üretim’ gün geçtikçe ihtiyacını daha da fazla hissettirmeye devam ediyor. Global konjonktürde yaşanan belirsizlikler ve sanayicinin hali hazırda süregelen sorunları uluslararası pazarda müşterilerini kaybetmesine yol açıyor. Söz konusu durumdan en az hasarla kurtulmak için yapılacak en doğru yatırımlardan birisi ise katma değerli üretimden doğan teknoloji olarak gösteriliyor. Teknoloji ise Türkiye’nin girişimci ve teknoloji yuvalarında “Ete kemiğe bürünüyor.”

Türkiye’nin katma değerli üretim ve teknoloji odaklı kalkınma çabasında kritik bir rol üstlenen İTÜ ARI Teknokent ise kendi girişimcilerine örnek olacak projelere ve iş birliklerine imza atmaya devam ediyor.  Gerçekleştirilen etkinlikte Türkiye girişim ekosistemi 2025 yılı 2’nci çeyrek raporunu değerlendiren İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Attila Dikbaş Sanayi Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Türkiye’nin teknoloji geliştirme bölgeleri ve girişimci mekanizması üzerine en deneyimli isimlerinden biri olan İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Attila Dikbaş, üniversite ve sanayi arasında güçlü bir köprü kurma çabalarının artık meyve vermeye başladığını söyledi.  Türkiye’nin kalkınması için katma değerli üretimin şart olduğunu vurgulayan Dikbaş, çözümün topyekûn bir çabada olduğunu ifade etti. Dikbaş ayrıca teknoloji ve fikir üreten girişimcilerin sanayicilerle bir araya gelerek fikirlerin ürüne dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. 

Bu noktadaki çalışmalarıyla son yıllarda etkisini artıran teknoloji transfer ofislerine de değinen Dikbaş, “Teknoloji transfer ofisleri kuluçka merkezlerinin ve girişimcilik programlarının son yıllarda ciddi mesafe aldığını söylemek gerekiyor. Özellikle son 5 yılda, teknoparklar gerçek işlevini yerine getirmeye başladı. Sanayiden gelen problemleri alıp bunlara çözüm geliştiren, patentler üreten, girişimci yetiştiren güçlü yapılar haline geldiler” diye konuştu.

Teknoparkların gelişim sürecini yakından takip eden Dikbaş, “Bu yapılar birer gayrimenkul projesi değil, bilgi üreten, sorun çözen, teknoloji geliştiren ekosistemlerdir” diyerek teknoparklara yönelik yapılan önyargılara da yanıt verdi.

Türkiye’deki sanayicilerinde teknoparklara daha fazla ilgi göstermesi gerektiğini aktaran Dikbaş, “Bu durumu iki farklı temele bağlıyorum. İlki sorunun farkında olmayan sanayici diyebilirim. Kendi problemiyle yüzleşmemiş, farkında olmayan bir kesim var. İkincisi ise yol haritasını bilmeden hareket etmeye çalışanlardır. Elbette bunların dışında farkında olsa bile nasıl bir yol izleyeceğini bilmeyen sanayiciler de var.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu noktada özellikle odalara, organize sanayi bölgelerine ve sektörel birliklere büyük görev düştüğünü vurgulayan Atilla Dikbaş, farkındalık oluşturacak özel programların önemine dikkat çekti.

Dikbaş girişimcilik ekosisteminin daha ileriye gidebilmesi için yapılması gerekenleri de sıraladı: Girişimcilik ekosisteminin sanayiye doğrudan çözüm üretebilmesi için odaklı çalışmalara ihtiyaç var.

Örnek olarak tarım, enerji ve sağlık teknolojileri gibi alanlarda sanayicilerin belirli problemleri masaya koyduğu, teknoparkların ve girişimcilerin bu sorunlara çözüm geliştirdiği modellerin başarı şansı çok yüksek. Üniversite ve sanayi arasındaki veya sanayi ile teknoparklar arasındaki iş birliklerini bugün sadece biz değil tüm dünya konuşuyor. İş birliği süreci sadece Türkiye’de değil örneğin Uzak Doğu’da bile oldukça uzun yıllar sürmüş.

Doktora öğrencisini sanayiciyle evlendirmek deyimini bilerek kullanıyorum. Bu zorlu ama çok kıymetli bir süreç. Akademik girişimcinin de önünün açılması gerekiyor. Bizler gerçekten odaklanırsak başarı gelir. Yeter ki sanayici problemini açıkça koysun, biz o problemi çözecek girişimcileri yetiştirmeye hazırız. Dikbaş, Türkiye’nin teknolojiye dayalı kalkınmasının formülünü net bir dille özetliyor: Üniversiteler bilgi üretir. Teknoparklar bu bilgiyi işleyip teknolojiye dönüştürür. Sanayi bu teknolojiyi ürüne ve ihracata çevirir. Bu zincirin her halkası eşit derecede önemli. Eğer bu iş birliği kurulursa, Türkiye’nin yüksek katma değerli üretim hayali gerçek olur.

Ticaret Bakanlığı E-İhracat Daire Başkanı Hasan Önal’ında sunum gerçekleştirdiği etkinlikte katılımcılara e-ticaret dünyasının avantajları ve buna yönelik hazırlanan destek ve teşvik mekanizmaları anlatıldı.

Sipay Genel Müdürü Semih Muşabak tarafından girişimcilerle firmanın gelişim süreci ve hikayesi anlatılırken katılımcılarında soruları yanıt buldu. Türkiye girişimcilik ve yatırım ekosistemine dair şu düşüncelere yer verildi:

  • 2025’in ilk yarısında, 91 açıklanan yatırım turunda toplam 211 milyon dolar yatırım yapıldı.
  • Fintek, oyun ve yapay zeka, bu dönemde en fazla yatırım alan sektörler olarak öne çıktı.
  • Türkiye’de tohum aşamasından Seri A ve B aşamalarına geçişte yaşanan sorunlar, 2025’in ilk yarısında da devam etti.
  • Yeni bir kurumsal girişim sermayesi (CVC) fonu kurulmadı veya duyurulmadı; toplam CVC fon sayısı 92 olarak kaldı.
  • 45 yeni Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) yetkilendirildi; toplam sayı 499’a, kapananlar hariç tutulduğunda ise 478’e ulaştı.
  • 2025’in ilk yarısı itibarıyla Türkiye’de 28 paya dayalı kitle fonlama platformu bulunuyor; bunların 12’si aktif, 2’si kapalı durumda.
  • Kadın kurucu temsiliyeti, önceki yıllarla kıyaslandığında görece sabit kaldı.
  • Startup Genome ve Dealroom raporlarına göre İstanbul, en hızlı yükselen 3 girişimcilik ekosistemi arasında yer aldı.
  • Yabancı yatırımcı katılım oranı, toplam işlem sayısındaki düşüş nedeniyle belirgin biçimde artmış gibi görünse de, yalnızca 17 yatırım turuna dahil oldular.
  • Dönemin önemli gelişmelerinden biri, Revo Capital’in üçüncü fonunun ilk kapanışı ve yatırımlarına başlaması oldu.
  • Her ne kadar 2025’in ilk yarısında birleşme ve satın alma (M&A) ile ikincil işlemler toplamda 864 milyon dolar tutsa da, bu miktarın %81’i sadece Trendyol Go’nun satın alınmasından kaynaklandı – bu da genel piyasanın aslında o kadar güçlü olmadığını gösteriyor.

Kaynak: Sanayi Gazetesi