Yeni Ekonomi ve Finansal Sistem: İnsanı Merkeze Alan Sürdürülebilir Bir Model Önerisi

Bir önceki yazımda yeni bir ekonomi ve finansal sisteme ihtiyaç duyulduğunu ve bir paradigma değişiminin şart olduğunu belirtmiştim. Bu yazımda 2 yıl önce yayınlanan Küresel Ekonomi ve Finansal Sistem: Sürdürülebilir Bir Yaklaşım Sunan Paradigma Değişimi adlı kitabımda yer verdiğim yeni ekonomi modelinden bazı kesitler aktaracağım.

Dr. Levent SÜMER, Stratejist, Yazar, Akademisyen

Dünya ekonomisi, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar derin bir buhranın içinde ve ciddi bir sorgulamanın eşiğinde. Yaşadığımız küresel krizler, artan eşitsizlikler ve dünyamızın dayanma sınırlarını zorlayan tüketim alışkanlıklarımız, bize mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu artık net bir şekilde göstermiş durumda. COVID-19 pandemisi ve akabinde devam eden politik gerilim ve ekonomik açmazlar ise bu gerçekleri daha da görünür kılarak, köklü bir dönüşüm için gereken aciliyeti ortaya koymuştur.

Peki, mevcut duruma bir alternatif bulunabilir mi? Bu kısır döngüden ve sadece elit bir kesimi daha da memnun eden -mutlu ediyor mu emin değilim – bu penrose merdiveninden çıkış mümkün mü?

Yıllar süren araştırma, gözlem ve incelemelerim sonucunda ulaştığım cevap, yeni ekonomi ve finansal sistemi dört temel insani değer üzerine yeniden inşa etmekten geçiyor: Gelişim, Dengeleme, Tasarruf ve Paylaşım.

Bu dört sütun, bireyden topluma, yerelden küresele uzanan yepyeni bir ekonomik ve finansal ekosistemin temel taşlarını oluşturuyor.

Gelişim: Üreten ve özgürleşen toplum

Kapitalizmin bize dayattığı “daha fazla tüket, daha çok sahip ol” mantra’sı, bireyleri yalnızlaştırdı ve mutsuz etti. Oysa insan, ancak içinde bulunduğu toplumla anlamlı bağlar kurduğunda ve ortak hedefler için ürettiğinde gerçek anlamda gelişir. Bu nedenle, önerdiğim modelde tüketim odaklı bir toplumdan üretim odaklı bir topluma geçiş hedefleniyor. Teknoloji, amacın kendisi değil, insan refahını artıran bir araç olarak konumlandırılıyor. Eğitim sistemi ise rekabetçi değil, ortak çalışmaya ve yetenek geliştirmeye dayalı, nesilleri hayata değil, hayatı sorgulamaya hazırlayan bir yapıya kavuşturuluyor.

Denge: Tüketim çılgınlığına ve adaletsizliğe karşı bir duruş

Felsefeci Diderot’nun bir sabahlığın peşinden sürüklenip borca girmesini anlattığı hikâye, modern tüketim toplumunun da özeti gibidir. Gelirimiz arttıkça, kimliğimizi tamamlamak için durmaksızın daha fazlasını satın alıyoruz. Bu durum, kaynakları tüketiyor ve ülkeler ve bireyler arasındaki uçurumu derinleştiriyor. Modelim, bu kısır döngüyü kırmak için “ihtiyacın kadar tüket” prensibini ve ülkeler arası refah dengesizliğini giderme hedefini merkeze alıyor. Ayrıca, bireyin iş ile özel yaşam dengesini ve ülkelerin ithalat-ihracat dengesini koruması, sistemin makro ve mikro düzeyde sağlıklı işlemesi için olmazsa olmaz görülüyor.

Tasarruf: Borç kıskacından kurtuluş

Günümüz ekonomisi ve finansal sistemi borca dayalı. Bireyler, şirketler ve hatta devletler, büyümek veya ayakta kalabilmek için sürekli borçlanıyor. Kolay kredi erişimi (her ne kadar şu anda zor olsa da), tasarruf alışkanlıklarımızı adeta unutturdu. Oysa tasarruf, sadece kişisel bir güvence değil, aynı zamanda ekonominin en sağlam finansman kaynağıdır. Önerdiğim model, tasarrufu teşvik eden mekanizmalarla (örneğin, emeklilik ve sigorta sistemlerinin birleştirilerek  evet birleştirilerek- yeniden yapılandırılması) bireyleri ve dolayısıyla ekonomiyi borç kıskacından kurtarmayı amaçlıyor. Birikimler, faiz getirisi için değil, toplumsal fayda ve reel getiri için değerlendiriliyor.

Paylaşım: Ortak refah için iş birliği kültürü

Paylaşım ekonomisi, başlangıçtaki “birlikte kullanma” idealinden uzaklaşıp ticarileşmiş olsa da hala büyük bir potansiyel barındırıyor. Amacım, bu potansiyeli insan odaklı ve çevre dostu yatırımlara kanalize etmek. Bireylerin tasarrufları, girişimcileri destekleyen, yeşil ve temiz enerjiyi yaygınlaştıran, sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiren fonlara yönlendiriliyor. Bu, sadece finansal bir getiri değil, aynı zamanda manevi bir tatmin ve toplumsal dayanışma modeli sunuyor.

Somut bir adım: Ortaklık ekonomisi fonu

Bu dört ilkeyi hayata geçirmek için somut bir araç öneriyorum: “Ortaklık Ekonomisi Fonu”. Bu çatı fon altında, sağlıktan enerjiye, tarımdan teknolojiye her alanda uzmanlaşmış alt fonlar kurulacak. Vatandaşlar, birikimlerini bu fonlara yatırarak, sadece birer yatırımcı değil, aynı zamanda ülkenin geleceğine ortak olacaklar. Emeklilik fonları, sigorta primleri ve hatta devletlerin varlık fonları bu sisteme entegre edilerek, muazzam bir finansman gücü toplum yararına seferber edilebilecek.

Bu model, faizsiz finansman, risk-getiri ortaklığı ve şeffaflık ilkeleriyle, bugünkü kırılgan finansal sistemin alternatifi olmayı hedefliyor. Amacım, insanı merkeze alan, sürdürülebilir, adil ve herkes için refah üretebilen yeni bir ekonomik paradigmaya kapı aralamak.

Bu bir temenni değil; aksine, içinde bulunduğumuz çıkmazdan çıkış için somut, uygulanabilir ve insani bir yol haritası.

Kaynak: Sanayi Gazetesi

Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

two × 4 =