Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Bu bağlamda, veri analitiği, otomatik içerik üretim araçları, kitle iç görülerini derinlemesine çözümleyen sistemler ve gerçek zamanlı (real-time) anında dijital iletişim PR süreçlerini dönüştürmektedir. Ancak gerçek şu ki; Büyük veri, ICT, yapay zekâ, makine öğrenmesi, derin öğrenme alanlarında yaşanan baş döndürücü dijital yenilikler, dijital yetkinlikler, hız ve ölçek tek başına başarıyı getirmemekte, aksine insan yaratıcılığı, duygusal zekâ, etik muhakemenin rolü ve makine ile insanının akıllı iletişimi aslında daha da kritik hale gelmektedir.
Yapay zekâ ve PR: Araç mı, aktör mü?
YZ’nin Halkla İlişkilere (PR) katkıları:
- Gelişmiş veri analizi: Trendleri, hedef kitle davranışlarını, müşteri eğilimlerini, değişen tercihleri ve duygu analizini saniyeler içinde çözümleyebiliyor.
- İçerik üretimi: Otomatik metin taslakları, görsel üretimi ve kampanya simülasyonları sağlayabiliyor.
- Ölçeklenebilirlik: Ulusal veya küresel ölçekte çoklu platformlarda eşzamanlı etkileşim yaratabiliyor.
- Şeffaflık: Yapay zekâ verilerin kaynağını, daha fazla bilgi sağlanmasını, enformasyonun kullanım şeklini ve olası sınırlarını anlık olarak görünür kılarak PR’da şeffaflığı artırabiliyor.
- IOT destekli ve gerçek zamanlı iletişim: İnsan-makine, şirket ile müşteri arasında gerçek zamanlı anında dijital iletişim gerek problemlerin çözümü gerekse müşteri memnuniyeti açısından iletişim bilimini, sanatını çok başka bir seviyeye taşımaktadır. Esas itibariyle, yapay zekâ, PR süreçlerini IoT (Nesnelerin İnterneti), bulut teknolojileri ile birleştirdiğinde gerçek zamanlı iletişimi hem hız hem de şeffaflık açısından güçlendirmektedir.
Bazı örnekler;
Son yıllarda, bazı akıllı şehir projelerinde sensörlerden gelen veriler YZ ile analiz edilerek hava kirliliği, trafik yoğunluğu veya enerji kullanımı hakkında anlık raporların halka paylaşıldığı gözlemlenmektedir. Böylece kurumlar, kriz anlarında (örneğin hava kalitesinde ani bozulma, fırtına, şiddetli yağmur vb..) veriyi saklamak yerine doğrudan paylaşıp tedbir amaçlı çözüm önerilerini de eş zamanlı sunabilmektedir. IoT cihazlarının sağladığı sürekli veri akışı, YZ’nin bunu anlamlı iç görülere dönüştürmesiyle birleşince, halkla ilişkilerde tek yönlü bilgilendirme yerini sürekli güncellenen, açık ve hesap verebilir iki yönlü bir iletişim gerçekleşmiş oluyor.
Coca-Cola, “Create Real Magic” kampanyasında tüketicilere yapay zekâ araçlarıyla kendi görsellerini üretme fırsatı sundu. Kampanya büyük ilgi gördü, ancak asıl değer yaratımı; markanın bu teknolojiyi duygusal bağ ve yaratıcılıkla harmanlamasında gizliydi. Microsoft, Responsible AI Transparency Report 2024 ile YZ sistemlerinin nasıl geliştirildiğini, hangi risklerin öngörüldüğünü ve nasıl yönetildiğini kamuoyuyla paylaştı. Kullanıcılara “Transparency Notes” sunarak sistemlerin sınırlarını ve olası yan etkilerini açıkça anlattı. Bu şeffaflık, PR’da güvenin teknolojiyle nasıl birleşebileceğine güçlü bir örnek oldu.
Hiç kuşkusuz, yapay zekanın teknolojik çözümleri halkla ilişkiler açısından bir devrim niteliğinde olsa da yapay zekanın henüz tam mesafe alamadığı kültürel farkındalıkları analiz etme, empati yapma, mizah, yaratıcılık, etik, hissi ve vicdani muhakeme gibi alanlar hâlâ insana özgü, insanın dokunduğu alanlar olarak kaldığı görülmektedir. Bu nedenle YZ, PR’ın “pilot koltuğunda” değil, “yardımcı koltuğunda” olmalıdır. İnsan yaratıcılığını destekleyen bir kolaylaştırıcı olarak konumlandığında gerçek değerini ortaya çıkartacaktır.
Kuantum ilkeleri ve yeni PR paradigması
Kuantum fiziği, iş dünyasına yalnızca bilimsel değil aynı zamanda felsefi bir perspektif sunmaktadır. Bu ilkeler PR’ın geleceğini anlamak için de güçlü bir mercek işlevi görmektedir:
- Zorlama değil akış: Kuantum, gözlemin sonucu değiştirdiğini gösterir. PR’da da aşırı kontrol yerine niyet, akış, pozitif davranış kodları, iletişim kanallarını hep açık tutma ve esneklik uzun vadeli güven kazandırır. Örnek: Patagonia’nın “Don’t Buy This Jacket” kampanyası, tüketiciyi zorlama, satın almaya ikna etmek için bunaltan reklam kampanyaları veya mesajlar yerine anlamlı bir değer çağrısıyla davet ederek marka sadakati yaratmıştır.
- Enerji ve ortamın belirleyiciliği: Liderlerin ve kurum kültürünün enerjisi kampanyaların tonunu şekillendirir. Örnek: Microsoft’un 2024 raporu, yalnızca teknik süreçleri değil; şirket kültürünün şeffaflık, güven ve sorumluluk üzerine kurulduğunu vurgulayarak iletişim tonunu belirlemiştir.
- İlişkiler verilerden üstündür: Raporlar önemlidir; fakat kriz anında güven ve özgün bağlar her şeyden değerlidir. Örnek: 2024’te PR profesyonelleri arasında yapılan bir araştırma, çalışanların %75’inin yapay zekayı aktif kullandığını ortaya koydu. Ancak etik rehberlik ve şeffaflık eksikliğinin ilişkilerin zayıflamasına neden olduğu aynı araştırmada tespit edildi. Kısacası, veriden çok güven ilişkisi PR’da hala en önemli belirleyici.
- Bütünleşme: İnsan ile teknolojinin karşı karşıya gelmediği, bütüncül bir PR-iletişim modelinin daha başarılı olduğu görüldü. Örnek: Coca-Cola’nın yapay zeka tabanlı kampanyaları veya Duolingo’nun mizahi sosyal medya içerikleri, algoritmalarla insani dokunuşu birleştirerek hem ölçek hem samimiyet sağladı.
Startup’lar, girişimciler ve iletişim
Büyük sermaye veya büyük şirketler açısından bakıldığında etkili iletişime ve PR’a büyük bütçeler ayırdıkları için konuyla ilgili çok önemli sorunları olduğu söylenemez. Ancak, bu durum Küçük işletmeler, Kobi ve özellikle startuplar için oldukça sıkıntılıdır. Ürünü veya hizmetini tanıtma, işletmeyi büyütme noktasında pazarlama ve PR noktasında ayrılacak bütçe ya girişimcinin sınırlı bütçesi ile sınırlı veya alacağı ilk yatırımdan önemli bir meblağı buraya harcaması açısından önem arz etmektedir. Startups açısından PR, pazarlama yalnızca ilk müşterilerine ulaşma, görünürlük değil, bir varoluş felsefesidir. Bu bağlamda, sosyal medya mecraları ve YZ çözümleri küçük işletmelerin küresel ölçekte sesini duyurmasını kolaylaştırırken, kuantum ilkeleriyle beslenen bir iletişim anlayışı bu sesi güvenilir ve kalıcı kılacaktır.
Bu itibarla, yapay zekâ çağının şekillendirdiği yeni iletişim sanatının temel prensipleri:
- Sürdürülebilirliğe ve sosyal etkiye odaklanmak: Günümüz girişimcilik ekosisteminde tanıtım, PR, pazarlama ve iletişim faaliyetlerinde sürdürülebilirlik ve sosyal etki unsurlarına vurgu yapmak, yalnızca marka itibarını güçlendirmekle kalmamakta, aynı zamanda yatırımcılar, müşteriler ve paydaşlar nezdinde güven inşa etmenin kritik bir bileşeni haline gelmektedir. Araştırmalar, tüketicilerin çevresel duyarlılık ve toplumsal fayda sağlayan markalara yönelme eğiliminin giderek arttığını göstermektedir. Bu bağlamda, girişimlerin pazarlama iletişim stratejilerinde çevresel sürdürülebilirlik, sosyal kapsayıcılık ve etik değerler ekseninde konumlanması, rekabet avantajı yaratmakta ve uzun vadeli ekosistem uyumunu desteklemektedir. Örneğin, gıda teknolojileri alanında faaliyet gösteren Too Good To Go gıda israfını azaltma misyonunu iletişim stratejisinin merkezine koyarak küresel ölçekte geniş bir kullanıcı tabanına ulaşmış; benzer şekilde, karbon ayak izini düşürmeye odaklanan lojistik girişimi EcoCart, e-ticaret şirketlerinin sürdürülebilirlik hedeflerine doğrudan katkı sağlayarak yatırımcı ilgisini çekmiştir. Dolayısıyla, sosyal etkiyi ve sürdürülebilirliği ön plana çıkaran stratejik iletişim, yalnızca bir “etik değer” göstergesi değil, aynı zamanda startup’ların ölçeklenebilirlik ve piyasa adaptasyonu için kritik bir başarı faktörüdür.
- İnsani dokunuşu korumak: Otomasyonun yükselişine rağmen empati ve özgünlükten ödün vermemek. Örnek: Duolingo, 2023–2024 döneminde sosyal medya kampanyalarında YZ araçlarını kullandı ama mizahi dilini ve insani sıcaklığı kaybetmedi.
- Şeffaflık ve etik: Verinin nasıl işlendiğini paylaşmak. Örnek: Microsoft’un 2024 şeffaflık raporu, AI kullanımının açıkça anlatılmasının markaya nasıl güven kazandırdığını gösteriyor.
- Vizyon ve anlam: Sadece ürüne, servise değil, bireysel fayda-toplumsal fayda (sağlık, beslenme, gıda güvenliği vb) ve çevreyi-doğayı-gezegeni koruma eksenli iletişim. Örnek: Impossible Foods, çevresel vizyonunu PR’ın merkezine koyarak global ölçekte ses getirdi.
- Kolektif etkileşim: Paydaşları sadece tüketici değil, katılımcı görmek. Örnek: LEGO Ideas, kullanıcıların yaratıcı fikirlerini markanın geliştirme sürecine dahil ederek sadakati pekiştirdi.
Sonuç
PR’ın geleceği ne bütünüyle algoritmalara teslim edilecek kadar mekanik ne de yalnızca insani sezgilere bırakılacak kadar geleneksel olacaktır. Gelecek, kuantum bir alan gibi, ikiliklerin ötesinde bir hibrit yapıda şekillenecektir: makine öğrenmesinin verimliliği ile insan empatisi, analitik akıl ile yaratıcılık, veri odaklı strateji ile özgün ve güvene dayalı bağların birleşiminde. Bu yeni paradigma, yalnızca teknolojiyi hız ve ölçek üretmek için araçsallaştıran değil, aynı zamanda etik, güven, şeffaflık ve vizyon gibi insani değerleri kurumsal iletişimin merkezine yerleştiren aktörleri öne çıkaracaktır. Yapay zekâ PR profesyonelleri için bir rakip değil, stratejik ufku genişleten güçlü bir asistan olacaktır. Dolayısıyla geleceğin başarılı işletmeleri, kuantum metaforunun işaret ettiği bu çift yönlü yaklaşımı içselleştirecek olanlardır. Teknoloji ve insanlığın birbirini dışlamadığı, aksine tamamladığı bu hibrit alan, sürdürülebilir güven ilişkileri kurabilen, toplumla anlamlı bağlar tesis eden ve vizyoner bir iletişim anlayışını inşa edenlere üstünlük sağlayacaktır.
Kaynak: Sanayi Gazetesi