Sara Gemalmaz
Bu düzenleme yalnızca bir vergi teşviki değil, aynı zamanda inovasyonun kendi kaynaklarıyla gelişmesini sağlayan stratejik bir modeldir. Devlet artık Ar-Ge teşviklerini verirken “Sadece faydalanma, sen de katkı sun” diyor.
Kanuna göre, teknoparklarda faaliyet gösteren ve kurumlar vergisi beyannamesinde 2 milyon TL’nin üzerinde istisna beyan eden firmalar ile Ar-Ge veya Tasarım Merkezi sahibi olup yıllık 2 milyon TL’den fazla indirim kullanan şirketler, bu tutarların en az %3’ünü belirli yatırım alanlarına yönlendirmek zorundadır.
Bu yatırım üç farklı şekilde yapılabilir:
- Girişim Sermayesi Yatırım Fonları’ndan (GSYF) pay almak,
- Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına (GSYO) ortak olmak,
- Teknopark kuluçka merkezlerindeki girişimcilere doğrudan sermaye yatırımı yapmak.
Muhasebe kayıtlarının doğru tutulması bu süreçte büyük önem taşır. Yatırım tutarı, kurumlar vergisi beyannamesi onaylandığında pasifte geçici bir hesapta gösterilmelidir. Bu teknik detay, ileride cezai bir durumla karşılaşmamak açısından kritik öneme sahiptir.
Yükümlülüğünü yerine getirmeyen şirketleri ciddi yaptırımlar beklemektedir. 2024 yılı beyannamesi üzerinden hesaplanan istisna ve indirim tutarlarının %20’si iptal edilerek yeni bir vergi borcu olarak firmaların karşısına çıkacaktır. Başka bir ifadeyle, yatırım yapmamanın bedeli, yatırım yapmaktan çok daha ağır olacaktır.
Bu tabloya yalnızca bir “zorunluluk” olarak bakmak yanlış olur. Çünkü düzenleme, doğru uygulandığında önemli bir vergi avantajı da sağlar. Vergi Usul Kanunu’nun 325/A maddesi ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10/1-g maddesi uyarınca, yapılan yatırım tutarı belirli oranlarda vergi matrahından indirilebilir. Böylece hem mevzuata uyum sağlanır hem de vergi yükü azalır.
Yatırım tutarının sınırları da belirlenmiştir. Beyan edilen gelirin %10’unu ve firmanın öz sermayesinin %20’sini aşmadığı sürece bu indirimden yararlanmak mümkündür. Dolayısıyla, zorunlu görünen bu harcama, doğru planlandığında çifte kazanç sağlayan bir fırsata dönüşebilir.
Zamanlama ise bu süreçte belirleyici unsurdur. Her ne kadar yatırım için son tarih 31 Aralık 2025 olsa da fonlar genellikle yılın son çeyreğinde dolmaktadır. Kasım ayında başvuran bir firma, “Alımlarımız kapandı, seneye görüşelim” yanıtını alabilir. Bu nedenle firmaların yatırım planlarını Kasım ayı içinde netleştirmesi büyük önem taşır.
GSYF aracılığıyla yapılan yatırımlar, uzun vadede yüksek getiri potansiyeline sahip varlıklar olarak değerlendirilebilir. Ayrıca yatırım yapılan girişimler, zaman içinde yatırımcı firmaların tedarikçisi, iş ortağı veya stratejik partneri haline gelebilir.
7263 sayılı Kanun, Türkiye’nin inovasyon kültürünü yeniden şekillendiriyor. Devletin yıllardır teşviklerle büyüttüğü Ar-Ge ekosistemi artık kendi kendini destekleyen bir yapıya dönüşüyor. Büyük teknoloji şirketleri yalnızca kendi projelerine değil, genç girişimcilerin fikirlerine de yatırım yaparak ekosistemi güçlendiriyor.
Sonuç olarak mesele sadece “ne kadar vergi ödeyeceğim” sorusu değildir. Asıl soru, “yarının teknolojisine ne kadar katkı sağlıyorum” olmalıdır. Bu düzenleme, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmanın en doğrudan yollarından biridir.
Firmalara tavsiyem; aralık ayını beklemeyin, Kasım ayında harekete geçin. Çünkü bu yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda ülkenin inovasyon geleceğinde söz sahibi olma fırsatıdır. Geciken firmalar sadece bir yatırımı değil, büyük bir avantajı da kaybedebilir.
Kısacası, erken davranan kazanır. 7263 sayılı Kanun doğru yorumlandığında bir yük değil, Türkiye’nin yenilikçi geleceğine açılan bir kapıdır. Bugün atılan küçük bir adım, yarının teknoloji devlerinin doğmasına vesile olabilir.
Kaynak: Sanayi Gazetesi