Belirsizlikten Fırsata: Sanayinin Krizlerle Sınavı

Belirsizlik artık sanayinin dönemsel bir misafiri değil, kalıcı bir sakini. Küresel tedarik zincirlerinin kırılganlaştığı, enerji maliyetlerinin dalgalandığı, teknolojinin her yıl oyunun kurallarını değiştirdiği bir çağda yaşıyoruz. Eskiden “kriz” dendiğinde geçici bir sarsıntı anlaşılırdı; bugün ise bu sarsıntılar, yapısal dönüşümün kendisi haline geldi. Sanayinin bugünkü en önemli yetkinliği, belirsizliği yok etmek değil, onunla birlikte yol alabilmektir.

Dr. Turhan KARAKAYA

Doğuş Üniversitesi Öğretim Üyesi

Ekonomi tarihi bize gösteriyor ki, krizler sadece yıkıcı değil, aynı zamanda kurucu dönemlerdir. 1929 Buhranı, ABD’de modern üretim sistemlerinin, kamu destekli kalkınma modellerinin ve mühendislik tabanlı verimlilik anlayışının doğmasına neden oldu. 1970’lerin petrol krizleri, enerji verimliliğini ve alternatif teknolojileri gündeme taşıdı. 2001’de Türkiye’nin yaşadığı finansal sarsıntı, mali disiplinin ve KOBİ tabanlı üretimin güçlenmesini sağladı. 2008 küresel krizi, dijitalleşme ve otomasyonun hızlanmasına yol açtı. 2020’deki pandemi ise, sanayi için bir dönüm noktası oldu: tedarik zincirleri çökerken, yerli üretim kabiliyeti, dijital izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik yeni rekabet unsurları haline geldi. Her biri, yıkımın içinden doğan bir yenilenme hikâyesiydi.

Veriler bu hikâyeyi rakamlara döküyor. McKinsey’in 2023 raporuna göre, kriz dönemlerinde Ar-Ge ve dijitalleşmeye yatırım yapan firmalar, beş yıl içinde rakiplerine kıyasla ortalama %47 daha hızlı büyüdü. OECD verileri ise 2008–2013 arasında, inovasyona ağırlık veren sanayi ülkelerinin üretim endeksinin %30’a varan artışlar gösterdiğini ortaya koyuyor. Türkiye açısından da tablo benzer: 2001 krizi sonrasında sanayileşmede ivme kazanan iller, bugün ihracatın lokomotifi konumunda. Krizden çıkanların ortak noktası, krizle savaşmak yerine onu okumayı öğrenmiş olmalarıdır.

Kriz dönemlerinde kazananlar, koşulları kontrol edemeyen ama tepkilerini ustalıkla yönetenlerdir. Bir işletmeyi ayakta tutan yalnızca bilançolar değil, belirsizlik anlarında gösterilen zihinsel çevikliktir. Çeviklik, yalnızca hızlı olmak değil, yön değiştirmeyi doğal bir refleks haline getirmektir. Bu da ancak öngörüyle ve cesaretle mümkündür. Öngörü, krizi geçici bir tehdit değil, kalıcı bir dönüşüm fırsatı olarak görebilmektir. Cesaret ise, herkes dururken hamle yapabilmektir. Bugünün “dayanıklı şirketleri”, bu iki niteliği stratejik sermaye haline getirenlerdir.

Türk sanayisinin hikâyesi de bu açıdan öğretici. 2001 krizi, birçok sanayiciyi dış pazarlara yöneltti; 2008 krizi, üretim kalitesine odaklanmayı öğretti; pandemi dönemi ise dijitalleşmenin lüks değil, zorunluluk olduğunu hatırlattı. Bugün iklimlendirme, otomotiv, makine ve enerji sektörlerinde yeşil dönüşüm projeleri hızla artıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ilk bakışta yeni yükümlülükler getirse de aslında Türk sanayisine yeni ihracat fırsatları açıyor. Yani kısa vadede risk gibi görünen değişim, uzun vadede rekabet avantajına dönüşüyor.

Krizler aynı zamanda bir liderlik testidir. Belirsizlik dönemlerinde yöneticilerin görevi yalnızca maliyet kısmak değildir; aynı zamanda yeni yön bulmaktır. Gerçek liderler, krizi beklenmedik fırsatlara çevirebilen vizyonerlerdir. Japonya’da sıkça söylenen bir söz vardır: “Rüzgârın yönünü değiştiremezsin ama yelkeni ayarlayabilirsin.” İşte sanayi yönetiminin özü de budur. Çünkü liderin değeri, sakin denizde değil, fırtınalı sularda belli olur. Kriz, bir işletmeyi yıkan dalga değil; doğru yönetilirse, onu yeni bir limana taşıyan akıntıdır.

Bugün dünya yeniden bir dönüşüm eşiğinde. Yapay zekâ, enerji geçişi, döngüsel ekonomi ve sürdürülebilir üretim kavramları yeni bir sanayi çağının habercisi. Ancak bu çağda başarılı olacaklar, değişimi öngören değil, onu yönetenlerdir. Türkiye sanayisi geçmişte her krizden bir şey öğrenerek çıktı; bu kez de farklı olmayacak. Belki de esas mesele, krizlerden korunmak değil, onlara hazırlıklı olmaktır. Çünkü her kriz, içinde bir yenilenme tohumu taşır. Önemli olan, o tohumu görmek ve büyütebilmektir.

Sonuçta belirsizlik, sadece bir tehlike değil, aynı zamanda bir öğretmendir. Kriz dönemleri, sistemleri sarsar ama aynı zamanda yeniler. Tarih boyunca sanayi, en büyük sıçramalarını fırtına dönemlerinde yaptı. Bugün de farklı değil. Çünkü aslında her kriz, sanayinin kendini yeniden keşfetme fırsatıdır.

Hemingway’in dediği gibi: Krizler insanı yenilmez kılar, eğer ondan bir şey öğrenebilirse.”

Sanayi için de aynı kural geçerli: Öğrenebilenler, kazanır.

Kaynak: Sanayi Gazetesi