Kapital ve İdeoloji…: Toynbee, Danilevsky, Spengler gibi tarih felsefecileri şuna işaret eder; insanlık tarihi boyunca ulaşılan bütün zirveler, çöküşün tohumlarının da düştüğü yerlerdir! Tarihin ana unsuru olan insanın fıtratında sırayla hasıl olan gevşeme, çürüme ve en nihayetinde kokuşma, devletlerin ve çeşitli siyasal ve ekonomik örgütlerin yaşam serüvenlerinde de karşılık bulur. Karmaşık ve menfaat odaklı ilişkiler ve erk tutkusu zamanla diğerkamlık ve üretmenin önüne geçer. Bu noktada göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçişin de toplumun ve iktidarların başkalaşmasında önemli bir faktör olduğunu görüyoruz. Zira yerleşik yaşam formu beraberinde adına lüks dediğimiz ihtiyaçları getirmiştir ve bu durum zamanla sosyal örüntüyü zedelemiş, yöneticilerin de güçlerini pekiştirme maksadıyla insani olmayan baskıcı metotları denemeye başlamalarına zemin hazırlamıştır. Bozulmanın sonucunda toplumda derin ayrışmalar, ötekileştirmeler ve eşitsizlikler başlar. Erk bu durumu lehine çevirmek için baskıcı yöntemlerden medet umar hale gelir, her iki tarafta da israf had safhaya ulaşır, uçarılık ve yoksulluk birlikte yol alır, vergiler can yakmaya başlar ve artık pilin bitmesine ramak kalmıştır.

Eşitsizlikler…
Bu konu üzerinde hassasiyetle duran ve önemli verimler ortaya koyan Thomas Piketty, ‘Kapital ve İdeoloji’ adlı kitabında, eşitsizlikçi toplum yapılarının tarihini ve geleceğini, ekonomik, sosyal, entelektüel ve politik perspektiflerden ele alarak, çok geniş çaplı ve karşılaştırmalı bir veri tabanından ilhamla irdeliyor. Piketty kitabında, bayrı üç işlev toplumlarından köleci toplumlara, sömürge toplumlarından komünist toplumlara, mülk sahibi toplumlardan günümüzün hiper-kapitalist toplumlarına kadar eşitsizlik hakkında tarihsel bir resim çizerken, günümüz ve yarınımız için de yakıcı meseleleri gündeme taşıyor ve bunlarla ilgili öneriler getiriyor. Hacimli bir çalışma ama Piketty’nin uykusuz gecelerini, derin araştırmalarını ve konunun önemini dikkate aldığınızda okumamak saygısızlık olur.
Bir Tıkla Uluslararası Hukuk!
Kapital ve İdeoloji, yazarın ‘Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital’ adlı kitabının devamı niteliğinde. İlkinde eşitsizlikler konusuna yeni bir perspektif kazandıran Piketty, ikincisindeyse eşitsizliği çok daha geniş bir tarihsel bağlamda ele alıyor. 1980’lerden itibaren tüm dünyada ağır basmaya başlayan aşırı eşitsizlikçi neoliberal anlatının aksine, ekonomik kalkınmayı ve insanlığın ilerlemesini sağlayan olgunun eşitlik ve eğitim mücadelesi olduğunu tarihten, edebiyattan, sinemadan örneklerle olduğu kadar, istatistikler ve rakamlarla da gösteriyor. Bilinen ama birilerinin işine gelmediği için pek dillendirilmeyen itiraf kıvamında pasajlar da var kitapta. Bunlardan biri de uluslararası hukuk sistemi! Şöyle diyor Piketty: ‘Nüfusun çok büyük bir kısmının küreselleşmeden kazanç elde edemediğini hissettiği çok tehlikeli bir sistem yarattık ve tepedeki insanlar, büyük şirketler veya yüksek zenginlik ve yüksek gelire sahip insanlar daha iyi şartlara sahip. Çünkü sistem, bu şekilde inşa edildi ve bu insanların sadece bir düğmeye tıklayıp servetlerini başka bir yargı alanına aktarabileceği ve kimsenin onları takip edemeyeceği şekilde tasarlandı. Aslında sistemin böyle olmaması gerekiyor.
Bu, özellikle de Avrupa’da, bir ülkenin kamusal altyapısını kullanarak servet biriktirmenizi mümkün kılan; ardından farklı yerlere gidebilmenizi sağlayıp, bizim sizi takip veya kontrol etmemize olanak tanımayan oldukça gelişmiş bir uluslararası hukuk sistemidir.’
İçeriğinde oldukça sarsıcı konu başlıkları ihtiva etmesine, okuru derinden etkileme ihtimalinin yüksek olmasına karşın gün sonunda ‘Kapital ve İdeoloji’nin yalnızca akademik bir çalışma olarak belleklerde yer alması, konunun insanlarda bağışıklık yarattığını gösteriyor. Zira eşitsizliğin bir tarihinin olması, aslında eğitsizliğin hiçbir zaman bitmeyeceğinin, sistemin bir parçası olduğunun da göstergesi. Sadece bu konuda bilinçli olmak, eşitsizliği kullanabilme, zamanla dönüştürebilme, hatta cazip hale getirme yeteneğine sahip olmak gerekiyor; hükmedenler zaviyesinden bakınca. Ne acı değil mi?