ANA EMTİAYA “BİYO” KATKI

Biyoteknoloji Vadisi, insanlığın birincil emtiası gıdaya katma değer “aşılamaya” hazır. BİYOSAD Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Çökmez’in ifadesiyle Vadi, geleceğin bilimine yapılmış bir yatırım.

Kıtlığı kader olmaktan çıkarmayı hedefleyen biyoteknoloji sektörünün Türkiye ayağını temsil etmeye hazırlanan Biyoteknoloji Vadisi, insanlığın birincil emtiası gıdaya katma değer “aşılamaya” hazır. BİYOSAD Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Çökmez’in ifadesiyle Vadi, geleceğin bilimine yapılmış bir yatırım.

VİZYON ORTAYA KOYDU

İnsan, bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan fonksiyonları anlama ve değiştirme amacı taşıyan ve doğadan ilham alarak yeni ve ihtiyaç duyulan maddeleri geliştirmeyi hedefleyen biyoteknoloji, tüm dünya ülkeleri için geleceğin sektörü… Bu alanda sıkı çalışan ve önüne ciddi hedefler koyan Türkiye’nin en güvendiği proje ise Biyoteknoloji Vadisi… İstanbul Tuzla’da 5 milyar dolarlık yatırımla 262,5 hektarlık bir alanda kurulması planlanan Biyoteknoloji Vadisi, Türkiye’de gıda, tarım ve hayvancılık biyoteknolojisi alanında hem üretim hem de AR-GE çalışmaları yapılan en büyük endüstri bölgelerinden biri olacak. Gıda kıtlığının önüne geçme vizyonuyla zincire katılacak olan Biyoteknoloji Vadisi, gıda biyoteknolojisi alanında katma değer ortaya koyma hedefinde… Konuyu Sanayi gazetesine değerlendiren BİYOSAD Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Çökmez, sektörün önemini vurgulayarak, “Gıda biyoteknolojisi, günümüzde gıda güvenliğini ve kalitesini artırmak kadar dünyada baş göstermesinden korkulan gıda kıtlığının önüne geçmek açısından da kritik rol oynuyor” dedi.

BİYOTEKNOLOJİNİN ATASI, MAYALILAR

BİYOSAD Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Çökmez, biyoteknolojik gıdaların insanların günlük hayatına en fazla dokunan biyoteknolojik ürünler olduğuna dikkat çekerek, “Gıda biyoteknolojisi, günümüzde gıda güvenliğini ve kalitesini artırmak kadar dünyada baş göstermesinden korkulan gıda kıtlığının önüne geçmek açısından da kritik rol oynuyor” dedi. Biyoteknolojinin son yıllarda gıda üretimi, tarım ve gıda ticareti konularında oldukça önem kazanan bir kavram haline geldiğini vurgulayan Çökmez, aslında biyoteknolojik gıdaların insan hayatına bin yıllarca önce girmiş olduğunu vurguladı. Son dönemde oldukça popüler hale gelen “probiyotik gıda”ların, gıda biyoteknolojjisinin atası sayılabileceğini ifade eden Çökmez, “İnsanların bin yıllardır önce geleneksel yöntemlerle, sonra endüstriyel olarak üretip tükettiği yoğurt, peynir, şarap, boza, turşu gibi fermente (mayalı) gıdalar, aslında ilk biyoteknolojik ürünlerdir” diye konuştu.

KALİTELİ GIDA İHTİYACI

Multidisipliner bir alan olarak tanımlanan gıda biyoteknolojisi ile hayvansal ve tarımsal biyoteknolojinin iç içe geçmiş konular haline geldiğini vurgulayan Bülent Çökmez, tarım bitkilerinin kalitesinin ve veriminin artırılması için de bazı biyoteknolojik yöntemler uygulandığını söyledi. Dünya nüfusunun 2050 yılında yaklaşık 10 milyara ulaşacağının tahmin edildiğini anlatan Bülent Çökmez, “Buna karşılık gittikçe azalan tarım alanları ve iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan daha az toprakta daha verimli ve kaliteli gıda üretme ihtiyacı, biyoteknolojik yöntemleri zorunlu hale getiriyor” dedi. 

PAYI ARTAN SEKTÖR

Hayvancılık sektöründe de artık biyoteknolojik yöntemlerin sıklıkla kullanıldığını dile getiren Çökmez, “Hayvancılıkta, yine verimi artırmak, hastalıkların önüne geçerek kayıpları önlemek gibi nedenlerle uygulanan biyoteknolojik yöntemler, aynı zamanda yem endüstrisinin de vazgeçilmezi haline geldi” diye konuştu. İnsanların yüzyıllardır mikroorganzimaları gıda üretimlerinde kullandığını söyleyen Bülent Çökmez, “Günümüze fermente ürünler, geçmiştekine benzer proseslerle üretiliyor. Ancak, bugün biyoteknolojinin getirdiği olanaklar kullanılarak verimlilik ve gıda güvenliği artırılıyor. Biyoteknoloji kullanılarak yeni ürünler geliştiriliyor ve bu ürünlerin gıda endüstrisindeki payı her geçen gün artıyor” şeklinde konuştu.

SİNGAPUR’DAN İLHAM ALINDI

BİYOSAD’ın kuracağı Biyoteknoloji Vadisinde gıda ve tarım biyoteknolojisinin önemli bir yer tutacağını söyleyen Bülent Çökmez, “Vadide yer alacak firmaların yüzde 25’inin gıda, tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren firmalar oluşturacak. Ayrıca Biyoteknoloji Vadisinde kurulacak olan Ar-GE merkezleri, laboratuvar, test merkezleri gibi donatılar da Türkiye’deki gıda, tarım ve hayvancılık biyoteknolojisi ekosisteminin oluşmasına önemli bir katkı sunacak” açıklamasında bulundu. Biyoteknoloji alanında rüştünü ispat etmiş olan Singapur’daki modelin Biyoteknoloji Vadisi kurgulanırken baz alındığını ifade eden Bülent Çökmez, biyoteknolojinin verim ve kaliteyi artırırken kazandıran bir sektör olduğunu dile getirdi. Tüm bu nedenlerin, özellikle gıda, hayvancılık ve tarım alanında biyoteknolojiyi geleceğin bilimi haline getirdiğine dikkat çeken Çökmez, “Gıda biyoteknolojisi, günümüzde gıda güvenliğini ve kalitesini artırmak kadar dünyada baş göstermesinden korkulan gıda kıtlığının önüne geçmek açısından da kritik rol oynuyor” görüşünü dille getirdi.  Vadi bünyesinde faaliyet göstermesi planlanan 160 sanayi kuruluşu ile 250 AR-GE firmasının yaklaşık yüzde 25’inin gıda, tarım ve hayvancılık alanında çalışması öngörülüyor. Biyoteknoloji Vadisinin, önümüzdeki dönemde tüm dünyada en pahalı emtia olacağı tahmin edilen gıda alanında yeni ürün ve teknolojilere imza atması bekleniyor.