İnsanlık ve Türkiye İçin

21. yüzyılın “Türkiye Yüzyılı” olması vizyonuna uygun olarak Biyoteknoloji Vadisi hem mihenk taşlarından hem de gurur kaynaklarından biri olacak.

İnsanlığın gelişmesi, hayat standartlarının artması ve Türkiye ekonomimizin şahlanmasına katkıda bulunmak amacımızla Biyoteknoloji Vadisi projesini başlattık.

İnsanların yararına olabilecek yenilikçi yapıları, inovatif ürünleri üretmek üzere Biyoteknoloji Sanayicileri Derneği (BİYOSAD) çatısı altında bir araya geldiğimiz sanayicilerimizle var gücümüzle çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından belirlenen tüm şartları ve sertifikasyonları yerine getirdik, gerekli teknik şartları sağladık ve geçtiğimiz yıl 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’na göre Biyoteknoloji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (BİOSB) olarak tüzel kişiliğimizi kazandık.

Fiziki olarak İstanbul Tuzla’da 262,5 hektarlık alanda dünyanın önemli bir biyoteknolojik üssünü kurmaya devam ediyoruz. Bu Vadide start-up’lardan uluslararası firmalara kadar yüzlerce firma biyoteknolojik ürün üretecek ve ihracat çalışmaları gerçekleştirecek. Sadece firmalar değil, biyoteknoloji ekosisteminin oluşması için üniversite, teknoloji transfer ofisi, sertifikasyon- test merkezi, patent ofisi, biyobanka, Ar-Ge merkezleri gibi sektörün tüm bileşenleri, paydaşları bir araya gelecek. Biyoteknoloji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde (BİOSB) yaklaşık 20 bin nitelikli kişi istihdam edilecek.

Biyoteknolojinin tanımı, Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Antlaşması’nda “ürünlerin veya proseslerin oluşturulması veya iyileştirilmesi için biyolojik sistemlerin, canlı organizmaların ya da bunların türevlerinin kullanıldığı her türlü teknolojik uygulama” şeklinde yapılmıştır.

Pandemi döneminde aşıların gündemde olması nedeniyle günümüzde biyoteknoloji, daha çok sağlık sektörüyle anılıyor fakat aslında biyoteknoloji gıda, hayvancılık, çevre, enerji, yazılım ve bilişimin de dâhil olduğu tüm sektörlerle entegre olabilen, interdisipliner bir alan. Biyoteknoloji Vadisi de biyoteknolojik tüm ürünlerin üretimine açık olacak. Aşı ve ilacın yanı sıra, tıbbi cihaz, nanoteknolojik ürün, tarım ilaçları, tıbbi bitki ve tohum, hammaddeler, antibiyotik, moleküler gebetik kit, biyosensör ürünler, biyoaktif ortez protez, kemik grefti, spinal implant, embriyo, antikor, pigment, insülin terapotik protein, enzim, bakteri, hormon, plazminojen aktivatörü gibi birçok alanda ürünler geliştirilecek.

Kalkınmanın anahtarı üretimdir. Ünlü İktisat Düşünürü John Maynard Keynes’in “Esas zorluk, yeni fikirlerin geliştirilmesi değil, eski düşünce yapısının terk edilmesidir.” sözünden yola çıkarsak ekonomide de eski düşünce yapısı, teknolojiye daha az dayalı, Ar-Ge çalışmalarına yeterince kaynağın ayrılmadığı, kısa vadeli kâr planlarına göre yeterince üretken ve verimli olamayan üretim, dağıtım ve pazarlama sistemini içeriyordu. Bu yapı, ulusal ölçekteki büyümenin önündeki en önemli engellerden birisiydi. O nedenle Türkiye, 2000’li yılların başına kadar üretim ve ihracatta dünya pazarlarında adı yeterince bilinen bir ülke konumunda değildi.   

20. yüzyılla birlikte dünya ekonomisi, dördüncü sanayi devrimi olarak adlandırılan ve bilgisayar kontrollü üretim süreçlerini içeren Endüstri 4.0’la birlikte yeni bir çağa adım attı. Endüstri 4.0, robotik teknolojiler, yapay zekâ, akıllı üretim, büyük veri, 3D yazıcılar, bulut bilişim ve nesnelerin interneti gibi yeni olgulara yol açtı. Sonuçta bilgisayar sistemlerinin üretimde doğrudan kullanılması hem verimliliği hem de maliyeti büyük oranda azaltırken neredeyse sonsuz çeşitlilikteki ürünlerin ölçülemeyecek hızlarda piyasaya sunulmasına olanak tanıdı. Endüstri 4.0 ve yol açtığı yeni olgular, yalnızca üretimde değil, pazarlama, iletişim, satış ve lojistik gibi birçok alanda da kolaylaştırıcı sonuçlar doğururken yüksek teknolojiye dayalı üretim yapan kuruluşlar, uluslararası rekabette de büyük avantaj yakaladı. Küresel ekonominin günümüzdeki tablosunda, maliyetlerin olabildiğince azaltıldığı, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin artırıldığı, teknolojik bilgi birikiminin oluşturulduğu üretim modeli, verimliliği az, maliyeti yüksek, teknolojiye sınırlı yer veren üretim modeline göre çok daha kalıcı hâle geliyor.

Endüstri 4.0’ın ardından bugün 5.0’a aynı zamanda süper akıllı toplum çağına yol alıyoruz. Sanayi devrimlerinin dayandığı üretim modellerinin temelinde katma değeri yüksek ürünler üretilmesi gerçeği var. Katma değeri yüksek ürünler üreten ülke ekonomileri de küresel ekonomide ön plana çıkıyor. Geleneksel üretim modellerini uygulayan ekonomiler ise küresel pazarda varlıklarını sağlamakta çok güçlük çekiyor ve varlıklarını sürdürememe gerçeğiyle karşı karşıya kalıyor.

Özetlediğim 21. yüzyıl üretim anlayışı, 4.0, 5.0 ve gelecek teknolojileri barındıran sistemler Biyoteknoloji Vadisi’nde ortaya konacak anlayıştır. Biyoteknoloji Vadisi, yalnızca katma değeri yüksek ürünler ortaya koymayacak, aynı zamanda biyoteknoloji gibi 21. yüzyılın tamamına yön vereceğine kesin bir gözle bakılan bir iş kolunda da yeni ufuklar ve pencereler açacak.

21. yüzyılın “Türkiye Yüzyılı” olması vizyonuna uygun olarak Biyoteknoloji Vadisi de Türkiye Yüzyılı’nın hem gurur kaynaklarından hem de mihenk taşlarından biri olacak.