Nitelikli iş gücünün doğru kullanıldığı, öncü sektörlerin gücünün ve üniversitelerin bilimsel altyapısının akıllıca değerlendirildiği yatırım için serbest bölgeleri işaret eden İyi Parti Ankara Milletvekili Prof. Dr. Ayhan Altıntaş, “Başkent, yüksek teknolojili bir serbest bölge için biçilmiş kaftan” dedi.
“KEPLİ” SEB
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nun yanı sıra, Dijital Mecralar Komisyonu üyeliği de bulunan İYİ Parti Ankara Milletvekili Prof. Dr. Ayhan Altıntaş, Sanayi gazetesinin sorularını yanıtladı. Döviz kazandırmasıyla refah artıran yatırım hamlelerinden kabul edilen serbest bölgeleri değerlendiren Altıntaş, katma değerli ihracatın artırılmasında serbest bölgelerin önemli bir görev üstlendiğini ifade etti. Kore örneği vererek, ihracatta yüksek teknoloji ürün oranının zamanla yüzde 30’lara ulaşması gerektiğini söyleyen Vekil Altıntaş, başkentin serbest bölge yatırımı için biçilmiş kaftan olduğunu dile getirdi. Kentin öncü sektörü savunmanın yanı sıra, yazılımı da işaret eden Altıntaş, şöyle konuştu: “Potansiyelimiz yüksek, iş gücümüz yetenekli, üniversitelerimiz başarılı. Sistemi dejenere değil, regüle ve teşvik etmek için Ankara’da bir serbest bölge yatırımı akıllıca olacaktır.”
BU YATIRIM KATMA DEĞERLİ
Serbest bölgelerin (SEB) ülke ekonomisine katkıları nelerdir?
Serbest bölgeler (SEB’ler) döviz getirir. Çünkü en büyük problemimiz, cari açık maalesef. Hatta döviz gelsin diye geçen yıl ülkece kendimizi riske bile atmıştık. Turistler gelsin diye pandemiyi hiçe sayıp sezonu açmıştık. Türkiye’deki ortamın güvenli olduğuna inandırılmıştı ve bu süreçte 4 milyon turist ülkemize gelmişti. SEB’lerin teknoloji ve bunu üretebilmek için gerekli olan motivasyonu yaratma yönü de var. Ki bizim ihracatımızın en büyük sorunu birim-kilogram başına aldığımız ücrettir. Kilo başına 1 ila 1,3 dolar arasında örneğin. Biz yılda 500 milyar dolar ihracat yapacaksak, kilo başına pahayı artırmamız lazım. 3 dolara çıkardığımızda bile çok şey değişir. Çin’e kaya halinde mermer satıyoruz, Çin de onu işliyor ve biz onu Çin’den seramik mermer olarak ithal ediyoruz. Bunları hep bizim işlememiz lazım. Ben daha önce de dile getirdim. Katma değer koyamayacağımız bir madeni, bir yer altı zenginliğini yer altında gelecek nesillere bırakmalıyız. Ancak o hammaddeyi işleyip katma değer yaratacak teknoloji bizde varsa çıkarmalıyız. Unutmayalım ki sömürgecilik Afrika’nın değerli yeraltı zenginliklerinin hammadde olarak Avrupa’ya taşınmasıyla başladı.
Serbest bölgelerin ülkemize yabancı yatırımcıyı getirmekte de önemli bir teşvik unsuru olduğunu akılda tutmamız lazım.
İKİ SEKTÖRE İŞARET ETTİ
Sizce Türkiye’de SEB’lerin çoğalması gerekir mi? Yer seçimi yapılırken nasıl bir çalışma yapılmalı?
Ülkemizde henüz 19 SEB var. OECD verilerine göre 130 ülkede 3.520 SEB mevcut. Türkiye’de ihracat açısından gerekli yapılardır SEB’ler. ODTÜ’den Hacettepe’ye, TOBB’dan Bilkent’e ve daha adını sayamadığım Türkiye’nin birçok iyi ve değerli üniversitesi Ankara’da yer alıyor. Buradaki insan kaynağını iyi değerlendirmemiz lazım. Gençlerin önü açılmalı. Savunma sanayisi ile birlikte yazılım sektörünün de kanatlanması sağlanmalı. Yazılımı sattığınızda sıfır ağırlıktan para kazanıyorsunuz. Daha da geliştirmemiz lazım. İyi üniversitelerin iyi yazılımcıları var, bu desteğe her zaman açık bir yetenektir.
EN GÜÇLÜ ADAY SAVUNMA
SEB’ler nasıl kurgulanmalı?
Bence serbest bölgeler tematik olmalı. Savunma sanayisini önemli bir sektör olarak görüyorum Ankara özelinde. Bu farklı sektörleri dışladığım anlamına gelmiyor elbette, fakat en güçlü aday Ankara’da kurulacak bir SEB için savunma sektörüdür. Örneğin; kurulan HAB OSB, veya onun bir bölümü serbest bölge olarak da kurgulanabilir.
REGÜLÂSYON VE TEŞVİK ŞART
Başkente bir SEB kurulmalı mı?
Kesinlikle. Ankara için özellikle yazılım, iletişim teknolojileri ve savunma sanayi konulu SEB kurulmalıdır. Bu sektörler katma değer de getireceği için desteklenmelidir. İnsan altyapısı ve mevcut şirketlerin altyapısı buna uygundur. Tabii, savunma sanayi ürün ihracatında ülkeler arası ilişkiler de çok mühimdir. Suudi Arabistan’a ASELSAN şirket kurdu, sonra ilişkiler değişti. Burada ilişkilerin dengeli tesisi önemli. Örneğin; Ukrayna ile ilişkiler ileriye dönük büyük bir önem taşıyor. Mısır güzel bir fırsattı, iyi değerlendiremedik. Mısır’da çoğu yerde Türk markası kullanılıyordu, BEKO çok sık tercih ediliyordu. Ankara, Konya, Kayseri gibi birçok merkezde küçük ev aletleri ve mutfak gereçleri üretimi başarıyla yapılıyor. Politikalarda sürdürülebilirlik olmadığı için bir yerde tıkanıyoruz. A yerinde benzinci açıyor, bunu gören 2-3 girişimci de aynı yere benzinci açıyor. Böyle olunca kâr azalıyor ve girişim anlamsız hale geliyor. Üniversitelerin öğrenci sayısını çokça artırmak da çözüm değil. Kalite düşeceği için sistemde sıkıntılar doğuyor. Sistemi dejenere etmektense regüle ve teşvik etmek lazım. Tabii, denetimi de dikkatli yapmamız lazım.
İYİ ELEMANA YAKINLIK
Ankara’da SEB yatırımı nereye yapılmalı?
Üniversitelere ve bilimsel altyapıya yakın yerde konuşlanmalıdır. İnsan kaynağının, nitelikli çalışan gruplarının ve mühendislerinin kolay ulaşabileceği yerler tercih edilmelidir. Çevre Yolu vasıtasıyla kolay ulaşılabilen yerler uygun olacaktır. Örneğin; Gölbaşı’ndan Kahramankazan’a kadar. Elemanların kolayca temin edilmesi için ulaşılabilirlik önem arz ediyor.
KORE’DE YÜZDE 30
Alışılmışın dışında, yazılım ve teknoloji odaklı bir SEB kurgunuz var.
Evet. İki amaç güdüyoruz. Biri dövizin gelmesi, diğeri ülkemizin yüksek teknolojili ihraç ürün payını artırmak. Çünkü orada kötüyüz. Örneğin; Kore’nin ileri teknoloji üretimi ihracatı içerisinde yüzde 30 düzeyinde, bizim yüzde 4. İnsanlarımız çok başarılı; onlara imkân yaratırsak, SEB kurarsak ve nitelikli iş gücünün istihdam edilmesi noktasında elimizi taşın altına koyarsak hem katma değer üretir hem de ülkeye girecek olan döviz vesilesiyle elimizi daha fazla rahatlatabiliriz.