Altın neden düşmüyor? Küresel belirsizlikte dirençli kalmasının 6 nedeni

2025 yılının yaz aylarına girerken altın fiyatları, $3.300–3.400 bandında güçlü bir konsolidasyon evresine girdi. Yatırımcılar arasında en çok sorulan soru şu: “Altın neden düşmüyor?” .
Altın neden düşmüyor? Küresel belirsizlikte dirençli kalmasının 6 nedeni Altın neden düşmüyor? Küresel belirsizlikte dirençli kalmasının 6 nedeni

Prof. Dr. Metin Duyar

Faiz indirimlerinin ertelenmesi, güçlü ekonomik göstergeler ve merkez bankalarının temkinli açıklamaları düşünüldüğünde, teknik analizler bir düzeltme beklese de bu düzeltme bir türlü gelmiyor. Oysa bu “durağanlık”, aslında oldukça dirençli bir tablonun işareti olabilir. Altının bu direncini anlamak için, para politikasından jeopolitiğe, merkez bankası davranışlarından sermaye akışlarına kadar çok katmanlı bir analiz gerekiyor.

Haziran 2025 itibariyle Fed’in faiz indirimi beklentisi bir kez daha ötelenmiş durumda. Enflasyonun kontrol altında kalmasına rağmen istihdam piyasasının dirençli seyretmesi, Powell başkanlığındaki Fed’in “bekle-gör” politikasını güçlendiriyor. Ancak bu durum, altın için olumsuz değil, aksine pozitif okunmalı.

Neden mi? Çünkü faiz indiriminin ertelenmesi kısa vadede doları destekliyor gibi görünse de, uzun vadede belirsizliğin kalıcılaştığı bir görünüm yaratıyor. Yani yatırımcılar, portföylerini yeniden yapılandırırken “güvenli liman” arayışını terk etmiyor. Dolarla birlikte altın da elde tutuluyor. Kitco yorumcularından Anna Golubova’nın vurguladığı gibi:

“Altın şu an bir riskten kaçış değil, bir belirsizlik çapasına dönüşmüş durumda.”

Haziran sonu itibariyle HSBC analistleri, altının teknik olarak “toppy” – yani zirveye yakın, yön arayan – bir görünümde olduğunu belirtiyor. Bu analiz, ilk bakışta bir düzeltme sinyali gibi dursa da, arka planı dikkatle okumak gerek. HSBC raporlarında “sat sinyali” değil, “yatayda kalma” öngörüsü ön planda. Bunun temel nedeni, talep cephesinin henüz çözülmemiş olması: Merkez bankaları hâlâ agresif şekilde alım yapıyor.

Yani altın fiyatı teknik olarak yorulmuş gibi görünse de, bu yorgunluğun karşısında çok güçlü bir talep duvarı var. HSBC analistlerinden James Steele şöyle diyor:

“Bu fiyat seviyesi geçici olabilir, ancak altına olan rezerv talebi uzun vadeli bir politika tercihi.”

WGC (World Gold Council) verilerine göre 2025’in ilk yarısında merkez bankaları rekor düzeyde net altın alımı gerçekleştirdi. Türkiye, Çin, Hindistan ve Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere pek çok gelişmekte olan ülke, dolar rezervlerini azaltıp altına yöneliyor. Bu durum, altının bir “güvenli liman” değil, artık bir jeopolitik strateji aracına dönüştüğünü gösteriyor.

Bu eğilimin temel nedenleri arasında:

  • Doların siyasileşmesi,
  • ABD yaptırımlarının rezerv yapısını tehdit etmesi,
  • Çin-ABD rekabeti bağlamında rezerv çeşitlendirme ihtiyacı,
  • BRICS+ ve benzeri blokların alternatif ödeme sistemleri kurma hedefleri yer alıyor.
  • Özellikle Çin’in altın alımları, hem yuan’ın rezerv para statüsü kazanma arayışıyla hem de ABD merkezli finans mimarisinden kopma isteğiyle bağlantılı.

2024-2025 dönemi, jeopolitik risklerin sadece bölgesel krizlerle sınırlı kalmadığı, küresel dengeleri sarstığı bir dönem olarak öne çıkıyor. Gazze Savaşı, Tayvan krizi, Rusya-Ukrayna cephesinde donmuş çatışma ortamı, Körfez’de İran-İsrail gerilimi gibi başlıklar hâlâ sıcak. Tüm bu gelişmeler, piyasalarda “jeopolitik şok” algısının canlı kalmasına neden oluyor.

Altın fiyatları ise tam da bu “canlı risk” ortamında baskı görmüyor, çünkü yatırımcılar aniden bozulabilecek sistemlere karşı hedge arıyor. Yani artık altın sadece kriz sonrası değil, kriz beklentisiyle alınan bir araç hâline gelmiş durumda.

Yukarıda sayılan makro faktörlerin ötesinde, altın piyasasını ayakta tutan çok daha yapısal bir unsur daha var: Fiziksel talep.

Hindistan’da yaz ayları düğün sezonu nedeniyle talep artışı yaşıyor.

Çin’de bireysel yatırımcılar ETF yerine fiziki altına yöneliyor.

Orta Doğu’da altın, hâlâ ekonomik belirsizliğe karşı temel tasarruf aracı.

Üstelik maden üretiminde yıllık artış %1-2 civarında seyrediyor; bu da altının arz yönlü genişlemeye açık olmadığını gösteriyor. Kısacası fiyatın düşmesi için piyasada hem arzın yükselmesi hem de talebin ani biçimde zayıflaması gerekir. Ancak şu an ikisinin de tersi geçerli.

Teknik analiz cephesine baktığımızda, $3.280–3.420 bandı hâlâ güçlü bir destek-direnç eşiği sunuyor. RSI (Göreli Güç Endeksi) aşırı alım bölgesinden çıksa da, 50 seviyesinin altına inmedi. Bu da nötr-destekleyici bir yapı sunuyor.

MACD indikatörü yatay bir kesişme eğiliminde. Bu, ne yükseliş ne düşüş için net sinyal veriyor ama piyasanın enerjisini koruduğunu gösteriyor. Kitco teknik analiz ekibi de aynı noktaya dikkat çekiyor:

“Altın fiyatı, büyük bir yön kırılması yaşamadan önce konsolidasyon bölgesini sağlamlaştırıyor.”

Bu yapı, yatırımcılar için kısa vadede net kazanç alanları sunmasa da, uzun vadeli yönelimi olanlar için altının hâlâ güçlü bir konumda olduğunu gösteriyor.

Altın düşmüyor, çünkü düşmesi için gerekli koşullar henüz oluşmuş değil.

Fed’in faiz indirimi beklentisi hâlâ masada,

Merkez bankaları tarihin en yüksek alımlarını yapıyor,

Jeopolitik riskler sistemik nitelikte,

Fiziksel talep güçlü,

Arz genişleyemiyor,

Teknik göstergeler nötr-alım tarafında.

Altının düşmesi için bu etkenlerin birkaçının aynı anda zayıflaması gerekiyor. Aksi takdirde, altın düşmek bir yana, küresel belirsizlik çağı devam ettikçe yeni zirveleri test etmesi daha olası.

Kaynak: Sanayi Gazetesi