Amerika’nın Zengezur Planı: Yeni Kafkasya oyununun başlangıcı

Zengezur Koridoru, coğrafi bir geçiş yolu olmaktan çıkarak, Amerika’nın teklifiyle küresel güçler arasında yeni bir jeopolitik çatışma ve Avrasya denkleminde dengeleri değiştirecek bir kriz noktası haline geliyor. Bu durum, Türkiye için Orta Asya bağlantısı gibi stratejik fırsatlar sunarken, aynı zamanda İran ve Rusya ile ilişkilerde gerilim potansiyeli taşıyan çok katmanlı bir mücadele alanı yaratıyor.
Amerika’nın Zengezur Planı: Yeni Kafkasya oyununun başlangıcı Amerika’nın Zengezur Planı: Yeni Kafkasya oyununun başlangıcı

Prof. Dr. Metin DUYAR

Kafkasya’da bir koridor açılmıyor; yeni bir cephe kuruluyor.

Zengezur Bir Güzergâh Değil, Yeni Bir Kriz Çarpanı

Güney Kafkasya, yeryüzünün en küçük ama en karmaşık siyasi satranç tahtalarından biridir. Bu bölgede her sınır hattı, sadece bir coğrafi çizgi değil; aynı zamanda bir kimlik, bir tarih ve çoğu zaman bir kırgınlık anlamına gelir. Bu yüzden Zengezur Koridoru, haritada çizilecek yeni bir yol gibi görünse de, aslında çok daha fazlasıdır: Devletlerarası hesaplaşmaların, güç dengesi oyunlarının ve hatta küresel vizyon çatışmalarının odak noktasıdır.

Zengezur adını taşıyan bu dar kara parçası, Ermenistan’ın güneyinde, Nahçıvan ile Azerbaycan’ın geri kalanı arasında uzanıyor. 20. yüzyılın başında Sovyetler Birliği’nin sınır mühendisliğiyle Azerbaycan’la Nahçıvan arasındaki doğal kara bağlantısı koparılmış; yerine, Ermenistan toprağından geçen bu geçiş alanı bırakılmıştı. Bu yapay sınırlandırma, yalnızca jeopolitik değil, aynı zamanda tarihsel hafıza açısından da derin izler bıraktı. Dolayısıyla bugün Zengezur üzerine yapılan her siyasi hamle, yalnızca geleceğe değil, geçmişe de dönük bir müdahale içeriyor.

2020 Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan’ın elde ettiği zafer, bu tarihi bağları yeniden kurma talebini hem askeri hem de siyasi düzleme taşıdı. Bakü, Nahçıvan ile doğrudan kara bağlantısı kurmak isterken; Ermenistan bu isteği “egemenliğe tehdit” olarak gördü. İşte bu çelişkinin tam ortasına şimdi ABD yerleşiyor. Washington destekli bir şirketin Zengezur Koridoru’nu 100 yıllığına işletme teklifi, yalnızca bir ekonomik proje önerisi değil; doğrudan jeopolitik dengeyi hedefleyen bir müdahale anlamı taşıyor.

Bu öneriyle birlikte Zengezur, sadece Azerbaycan-Ermenistan hattında değil; aynı anda İran’ın kuzeyinde, Rusya’nın güney sınırında ve Türkiye’nin doğusunda dalga dalga yayılan bir kriz tetikleyicisine dönüştü. ABD’nin bu adımı, Çin’in Orta Koridor stratejisine karşı alternatif güzergâh yaratma arzusuyla örtüşürken; İran için sınır güvenliği, Rusya için etki alanı, Türkiye için ise Türk dünyasına açılan bir kapı meselesine dönüştü.

Zengezur’un üzerinde bugün sadece ulaşım planları değil, küresel nüfuz senaryoları da dolaşıyor. Bu güzergâh, haritada kısa gibi görünse de; yolun sonunda hangi devletin hâkim olacağına göre, 21. yüzyılın Avrasya denkleminde taşları yeniden dizmeye aday. Artık Zengezur bir koridor değil, çok katmanlı bir kriz çarpanıdır.

ABD’nin önerdiği plan, ilk bakışta altyapı yatırımı gibi görünebilir. Ancak detaylar, bu planın bir “lojistik koridor” olmaktan öte, askeri ve siyasi bir pozisyon alma niyetini gösteriyor. Bu bağlamda, Washington’un üç temel hedefi göze çarpıyor:

  • Birincisi, Çin’in “Kuşak ve Yol” inisiyatifine alternatif koridorlar yaratmak.
  • İkincisi, Rusya’nın Güney Kafkasya üzerindeki nüfuzunu kırmak.
  • Üçüncüsü, İran’ın kuzey sınır hattını çevreleyerek Basra Körfezi’ne uzanan bir baskı geometrisi inşa etmek.

Eurasianet ve JAMNews gibi kaynaklarda da belirtildiği gibi, bu teklif Rusya’ya danışılmadan yapılmış. Yani ABD, Moskova’yı artık sürecin parçası değil, dış müdahale nesnesi olarak görüyor. Bu, 2008 Gürcistan müdahalesinden sonra Washington’un bölgeye ilk ciddi geri dönüş denemesi. Ancak bu sefer askerî değil, ekonomik-lojistik bir aparat üzerinden.

ABD ayrıca bu hamleyle Avrupa’ya güvenlik garantisi sunmadan Orta Asya ile bağ kurma stratejisini benimsiyor. NATO şemsiyesi altında değil, doğrudan “ticari partnerlik” görünümünde bir yapı kurmak istiyor.

Azerbaycan için Zengezur Koridoru, tarihsel bir “hak iadesi” olarak sunuluyor. Ancak bu iade, yalnızca Ermenistan’la değil; Rusya, İran ve hatta Türkiye ile stratejik koordinasyon gerektiriyor. Bakü’nün tercihlerini belirleyen en temel faktör, koridorun hem güvenliğini hem kontrolünü doğrudan kendisinde tutmak istemesi.

ABD ile yakınlaşma, Bakü’nün Rusya’ya duyduğu stratejik güvensizlikle de ilişkili. Yekaterinburg’da Azerbaycanlı iş insanlarının gözaltına alınması gibi son dönemdeki gelişmeler, bu güvensizliğin zeminini oluşturuyor. Ancak Bakü, ABD planına yaklaşırken çok dikkatli davranıyor. Çünkü:

  • Eğer koridorun kontrolü bir Amerikan şirketine geçerse, bu Azerbaycan için iç siyaset açısından da ciddi bir hassasiyet doğurur.
  • Türkiye ile kurulan “tek millet iki devlet” stratejisi, üçüncü bir aktörün (ABD) devreye girmesiyle gölgelenebilir.

Bakü, bu nedenle hem ABD’nin sunduğu olanaklardan faydalanmak hem de Türkiye ile kurduğu stratejik ortaklığı zedelememek istiyor. Bu dengeyi sağlamak için Türkiye’nin ön alıcı bir pozisyon alması hayati.

Zengezur Koridoru, Ermenistan için bir varoluş meselesine dönüşmüş durumda. Çünkü koridorun “eksteryal” yani ülke egemenliğinin dışına çıkarak kontrol edilmesi önerisi, Erivan’da derin bir alarm yaratıyor. Özellikle şu üç kaygı öne çıkıyor:

  1. Toprak bütünlüğü aşındırılıyor: Sünik bölgesi üzerinden dış güçlerin geçişine izin verilmesi, iç siyasette “toprak satışı” ithamlarına yol açabilir.
  2. Rusya’nın desteği azalıyor: Moskova, Erivan’ın Batı’ya yönelmesini pasif biçimde izliyor, bu da Ermenistan’ı güvenlik açısından savunmasız bırakıyor.
  3. İran’la gerginlik yaşanabilir: Koridorun İran’ı bypass etmesi, Tahran ile Erivan arasındaki stratejik yakınlaşmanın da bedelini artırabilir.

Paşinyan yönetimi, son dönemde Batı ile askeri ve siyasi işbirliğini artırmış olsa da, ülke içindeki kırılgan ekonomik ve politik yapı nedeniyle bu süreci uzun vadeli sürdürebilecek durumda değil. Bu nedenle koridor meselesi, Ermenistan’ın iç istikrarı açısından da kırılgan bir zemin oluşturuyor.

Moskova için Güney Kafkasya, Sovyetler sonrası dönemde dahi bir “arka bahçe” statüsünü korudu. Ancak Ukrayna savaşı sonrası hem askeri hem diplomatik kaynaklarının büyük bölümünü batı cephesine yığan Kremlin, Ermenistan üzerindeki etkinliğini hızla kaybediyor.

Zengezur Koridoru, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki etkinliğine yönelik en doğrudan meydan okumadır. Çünkü:

  • Moskova süreç dışında bırakıldı. ABD’nin önerisi, Rusya ile müzakere edilmeden ortaya kondu. Bu, Kremlin’in bölgedeki otoritesinin artık ciddiye alınmadığı izlenimini güçlendiriyor.
  • Barış gücü rolü aşındı. Karabağ’da konuşlanan Rus birlikleri, hem Azerbaycan hem de Ermenistan nezdinde “işlevsiz” görülüyor.
  • Azerbaycan-Rusya ilişkileri geriliyor. Özellikle Azerbaycanlılara yönelik son gözaltılar ve medya baskıları, Bakü’de ciddi rahatsızlık yaratmış durumda.

Moskova’nın kısa vadede sert bir askeri karşılık vermesi beklenmese de, Zengezur üzerinden açılacak Amerikan kontrollü bir koridor, Rusya’nın Güney Koridoru (INSTC) planlarını da baltalayacağı için uzun vadede karşı hamleler görebiliriz. Rusya’nın İran’la daha sıkı bir iş birliğine yönelmesi bu anlamda şaşırtıcı olmayacaktır.

İran, Zengezur meselesine en yüksek perdeden tepki veren aktörlerden biri. Bunun iki temel nedeni var:

  • Birincisi, koridor İran’ın Ermenistan üzerinden Azerbaycan ve Rusya’ya açılan ticaret hattını by-pass ediyor. Bu, İran’ın kuzey sınırındaki stratejik ticaret kapılarının işlevsizleşmesi anlamına geliyor.
  • İkincisi, koridor İran’daki Azerbaycan Türkleri arasında Pan-Türkist duyguları tetikleyebilir. Tahran yönetimi, etnik mobilizasyonu her zaman bir iç güvenlik tehdidi olarak görmüştür.

Tahran’da koridor, artık açıkça bir “NATO-Turan hattı” olarak kodlanıyor. İran merkezli Global Affairs ve Kayhan gazetesi gibi yayınlarda, bu güzergâh “Siyonist-Amerikan ekseninin Türk milliyetçiliğiyle birleşimi” şeklinde nitelendiriliyor. Bu dil, yalnızca dış politikayı değil, iç politikadaki baskıcı etnik mühendisliği de yansıtıyor.

İran, bu nedenle Ermenistan’la yakınlaşıyor ve Sünik bölgesine ilişkin sert açıklamalar yapıyor. Son olarak, sınır birlikleriyle yapılan tatbikatlar ve sınıra askeri yığınaklar, bu stratejik rahatsızlığın fiili boyutlara evrilebileceğinin sinyali niteliğinde.

Türkiye için Zengezur Koridoru, 21. yüzyılın en önemli stratejik fırsatlarından biri olabilir. Çünkü bu koridor:

  • Ankara’yı Nahçıvan üzerinden Orta Asya’ya bağlayacak ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın fiziki omurgasını oluşturacak.
  • Trans-Hazar hattı ile Çin-Avrupa ticaretinde yeni bir güzergâh yaratacak.
  • Enerji arz güvenliğinde çeşitliliği ve kontrolü artıracak.

Ancak ABD’nin bu güzergâhta kontrol elde etmesi, Türkiye için bazı tehditler de barındırıyor:

  1. Koridorun ABD’ye devri, Türkiye-Azerbaycan ortak vizyonunun sulanmasına yol açabilir. Ankara, bu güzergâhın siyasi denetimini yitirirse, ekonomik kazanımlar da kısa ömürlü olur.
  2. İran ve Rusya ile ilişkiler daha da gerilebilir. Türkiye, Zengezur’un “Amerikan hattına” dönüşmesini engellemek için diplomatik dengeyi sağlamalı.
  3. ABD’nin bölgeye girişi, Türkiye’nin ‘bölgesel dengeleyici’ rolünü zayıflatabilir. Eğer koridor Washington’un nüfuzuna girerse, Ankara “yerli ve milli” bölgesel liderlik pozisyonunu kaybedebilir.

Dolayısıyla Türkiye’nin çıkarı, Zengezur’un ABD’nin değil, Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan üçlü denklemi içinde çözümlenmesindedir. Ankara’nın koridorda sadece geçiş değil, kontrol ve denetim gücüne sahip olması; Türk dünyası vizyonunun da temel koşuludur.

Zengezur Koridoru artık yalnızca bir ulaşım rotası değil; Batı ile Doğu arasında kurulmak istenen yeni eksenlerin mücadele alanıdır. Bir yanda Çin’in Orta Koridoru ve Rusya’nın INSTC hattı, diğer yanda ABD’nin yeni bir kuşatma stratejisi… Her biri koridorlar üzerinden bir jeopolitik yeniden şekillenişin parçası.

Türkiye, bu süreçte stratejik hesaplarını geniş tutmalı ve şu temel hatlardan sapmamalıdır:

  • ABD’nin teklifine mesafeli fakat diplomatik olunmalı. Ankara, süreci Bakü üzerinden yönlendirmeli ve ABD’li özel sektörün değil, Türk-Azeri kamu ortaklıklarının sürece hâkim olmasını sağlamalı.
  • İran ve Rusya ile gerilimi tırmandırmak yerine, alternatif iş birliği kanalları açık tutulmalı. Aksi takdirde Türkiye’nin “çok yönlü dış politika” çizgisi daralabilir.
  • Ermenistan’la diyalog sürdürülmeli. Zengezur, sadece askeri veya jeopolitik değil, aynı zamanda ekonomik ve insani bir bağ kurulacak bir alan olabilir.

Sonuç olarak Zengezur Koridoru, Türkiye’nin küresel sistemdeki pozisyonunu yeniden tarif edeceği bir eşik olabilir. Ancak bu eşik, yalnızca coğrafi değil; akıl, diplomasi ve stratejik sabırla aşılabilir. Zira bazen en uzun yollar, bir karış toprağın nasıl anlaşıldığıyla başlar.

Kaynak: Sanayi Gazetesi