Çevresel sürdürülebilirlik ve karbon emisyonlarının azaltılması amacıyla ‘Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi’ Konferansı İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlendi.
Arzu AYDOĞDU PEHLİVAN
Sanayi sektöründe faaliyet gösteren firma temsilcilerinin katıldığı konferansta Avrupa Birliği’nin 2050’de iklimi nötr hale getirme hedefleri doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadele, karbon ayak izi ölçümleri ve çevresel etki raporlama yöntemleri ele alındı.

İNSANLIĞIN EN ÖNEMLİ SORUNLARINDAN BİRİ
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri OSB Bölge Müdürü Kemal Baltepe, çevresel sorunların dünya genelinde giderek daha büyük bir tehdit haline geldiğine dikkat çekti. Baltepe, “İnsanlık, dünyayı acımasızca kirletmeye devam ediyor. Ancak hem ticari yaşamda hem de gelecekte daha yaşanabilir bir dünya kurabilmemiz, çevreye duyarlı politikalar ve alınacak önlemlerle mümkün. Bugün burada olmamızın nedeni de işte bu; dünyamızın geleceği için çok kritik bir konuyu ele alıyoruz” dedi. Karbon ayak izinin, sadece sanayinin değil, bireysel alışkanlıkların da önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Baltepe, “Karbon ayak izi ticari faaliyetlerden kişisel alışkanlıklara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Yediğimiz yemeklerden alışveriş yapma şeklimize kadar her şeyin, küresel ısınmaya katkı sağladığını biliyoruz. Bu, doğrudan karbon dioksit ve diğer sera gazlarının atmosfere salınmasına yol açıyor” şeklinde konuştu.

Baltepe, ayrıca çevre birimindeki uzmanlarla birlikte yapılan başarılı çalışmaların takdir edilmesi gerektiğini belirterek, sanayi bölgelerinin çevresel sorunlara yönelik çözüm üretme konusunda iş birliği yapmalarının önemine vurgu yaptı.
AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI, GLOBAL BİR ADIM
Konferansın bir diğer önemli konuşmacısı olan SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri Sürdürülebilirlik Yöneticisi Elif Sarıtaş Yakar, “Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın temel hedeflerinden biri Avrupa’yı 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarının net olarak denkleştirildiği dünyanın ilk karbon-nötr kıtası haline getirmek. Avrupa Birliği bu amaçla ilk olarak 2019 yılında Yeşil Mutabakatı duyurdu. SKDM, AB içinde sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçlayan bir mekanizma. Avrupa Birliği’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde ortaya koyduğu hedeflere ulaşmak için temel bir araç olarak görülüyor” dedi.
2026 YILINDA DEVREYE GİRECEK
Yakar, Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKD)’nın Avrupa Birliği’nin karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik önemli bir adım olduğunu ve enerji yoğun sektörler için geçiş sürecinde uygulanacağını vurguladı. SKDM’nin, 2023 yılında başlayan üç yıllık geçiş dönemiyle birlikte 2026 yılında tam anlamıyla devreye gireceğini belirten Yakar, “Demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrik gibi sektörler, bu düzenlemelerle birlikte karbon emisyonlarını daha sıkı bir şekilde raporlamak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği’nin iklim hedefini yükselttikçe ve dünya çapında hedef seviyelerindeki farklılıklar devam ettikçe karbon kaçağı riskinin de arttığını belirten Elif Sarıtaş Yakar, Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (CBAM)’ın küresel iklim değişikliğiyle mücadeleyi destekleyen çevresel bir önlem olarak bu artan riski ele aldığını vurguladı. Yakar, CBAM’ın amaçlarını şu şekilde sıraladı: “Avrupa’yı Dünya’nın ilk karbon nötr kıtası yapmak, küresel çapta karbon gidermeye katkıda bulunmak, karbon sızıntılarını önlemek, halihazırda önemli miktarda karbon vergisine tabi olan Avrupalı üreticilerle eşitlik yaratmak”

SINIR 150 EURO
Çimento, Demir-Çelik, Alüminyum, Gübre, Elektrik, Hidrojen gibi sektörlerin SKDM’den etkilenecek sektörler olduğunu dile getiren Yakar, Türkiye CBAM’den en çok etkilenecek 3. ülke olacağını da sözlerine ekledi. Yakar, sözlerine şu şekilde devam etti: “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), geçiş döneminde (1 Ekim 2023- 31 Aralık 2025) yalnızca izleme ve raporlama gereklilikleriyle uygulanacak. İlk raporlama tarihi 31 Ocak 2024’taydı.Bu dönemde, işletmelerin karbon emisyonlarına dair doğrulama veya CBAM sertifikası alması gerekmiyor. 1 Ocak 2026’dan itibaren ise CBAM, kalıcı hale gelecek ve emisyonlar AB onaylı doğrulayıcılar tarafından doğrulanacak. Bu tarihten sonra, iç emisyonlar için menşe ülkede etkin olarak ödenen karbon fiyatları ve sertifikalandırılan CBAM sayılarıyla ilgili her yıl beyanname sunulacak. CBAM, 1186/2009 (AT) sayılı Konsey Tüzüğünün 23. Maddesinde belirtildiği üzere, gümrük bölgesine ithal edilen ve sevkiyat başına 150 Euro’yu aşmayan mallar ile Üçüncü bir ülkeden gelen yolcuların kişisel bagajlarında bulunan ve 150 EURO’yu aşmayan eşyalar için geçerli olmayacak.”
TÜRKİYE’NİN YEREL BİR ETS FAYDALAR SAĞLAYABİLİR
Türkiye’nin ekonomik etkilerine bakıldığında, CBAM’ın uygulanmaya başlanacağı 2027 ve 2032 yıllarında ton başına 75 ve 150 Euro arasında bir SKDM ücreti öngörüldüğünün altına çizen Elif Sarıtaş Yakar, “Türkiye, yerel bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurarak bu maliyetleri azaltabilir. Örneğin, 2027’de yerel bir ETS ile karbon fiyatlandırması 20 Euro/tCO2e seviyesinde olursa, yıllık SKDM maliyeti 56 milyon Euro’ya kadar düşebilir. Eğer karbon fiyatı 50 Euro/tCO2e olursa, 2032’de bu maliyet yaklaşık 1,08 milyar Euro olarak hesaplanıyor. Türkiye’nin yerel bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) benimsemesi, SKDM etkilerini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda ülkenin karbonsuzlaşma sürecini hızlandırabilir ve ekonomik faydalar sağlayabilir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Haber Merkezi