Tüm dünyayı yeni bir dönüşüme doğru iten ve ilk olarak 18.yüzyılda İngiltere’de başlayan ‘Sanayi Devrimi’, beraberinde endüstriyel makineleşmeyi de getirdi. İhtiyaç duyulan insan gücünün yerini daha hızlı ve daha az hata oranına sahip makinalar aldı. 19.yüzyıl Osmanlı döneminde sanayi devrimi hakkında çalışmalar yapılsa da dönemin şartları yüzünden etkili olamadı. Asıl sanayileşme adımları ise 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle beraber, savaştan çıkmış bir ülkenin ekonomisini kalkındırmak ve millileştirmek için Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde atıldı. Başlangıçta ülkenin ihtiyaçlarını ön plana alarak yapılan bu çalışmalarla imalat sanayisinin bir alt dalı olan gıda sanayisi ve ağır sanayinin temelleri atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında kurulan fabrikalardan birkaçı ise; Ankara Fişek Fabrikası (1924), Uşak Şeker Fabrikası (1926), İstanbul Otomotiv Montaj Fabrikası (1929) oldu. Sanayi alanında yapılan çalışmalarla birlikte 1929-1938 yılları arasında sanayi üretimi yüzde 80 arttırılmıştır.
Tekstil Sektörüne İlk Adım
İzmir İktisat Kongresi’nin büyük pay sahibi olduğu bu süreci 1934 yılında çıkarılan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı devraldı. Türkiye’nin sanayi ve dolayısıyla ekonomisinin büyümesi için birçok madde içeren planla beraber modern anlamda tekstil sanayisinin -sektörünün- temeli kabul edilen Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası (1934) kuruldu. Yerli pamuklar kullanarak kumaş üretmek için kurulan fabrika, kendisinden sonra kurulacak olan fabrikalara da öncü oldu.
Fabrikanın İçinde Bir Şehir

AGÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Burak Asiliskender fabrikayı şu sözlerle özetliyor: “Ekonomik olarak kalkınma kadar toplumsal kalkınma da önemseniyor. Bu niyetle de burası sadece bir fabrika olarak tasarlanmamış aynı zamanda bir şehir olarak tasarlanmış”. Devam eden üretimle beraber ülkede ki Tekstil ürünleri ithalatı 1927’de 51 milyon Türk Lirasıyken bu rakam 1939’da yaklaşık 12 milyon Türk Lirası’na düşmüştür. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde devlet eliyle yapılan sanayileşme çalışmalarının, ilerleyen dönemde özel sektör tarafından da yapılmaya başlanmasıyla sanayileşme hareketi hız kazandı. Özellikle 1980 yılında ki ihracata dayalı büyüme stratejileriyle büyük bir canlılıkla büyümeye devam eden tekstil sektörü, özel sektöründe yatırımlarının artmasıyla birlikte yüzde 12,2 ile en hızlı büyüyen sektör oldu. 2006 yılında ihracat hacmi 1 milyar doları geçen tekstil ve hazır giyim sektörü, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) tarafından yayınlanan rapora göre ise 2021 yılında 20,3 milyar dolar ihracat ile dünyada 5. sırada Avrupa’da 3. Sırada yer alıyor.
Türkiye’nin Bel ‘Çeliği’

Türkiye’de 17 Mart 1926 yılında kabul edilen ağır demir sanayi kurulmasına dair kanunla temelleri atılan demir-çelik sanayi, 1939 yılında kurulan Karabük Demir Çelik fabrikasıyla sistemli bir şekilde başlamış oldu. O dönemin ihtiyaçlarına cevap vermek ve ithalatı azaltmak için kurulan fabrikayla beraber 150 bin ton çelik üretim kapasitesine ulaşıldı. İlerleyen dönemlerde ihtiyaç duyulan üretime ulaşılamaması nedeniyle Erdemir ve Türkiye’nin en büyük demir-çelik işletmesi olan İsdemir kuruldu. Böylelikle gelişmeye devam eden sektörün 1980 yılında ki ham çelik üretim kapasitesi 4,2 milyona ulaştı. 2002’de dünya çelik üretiminde 13. sıraya yükselen demir-çelik sektörü,2003 yılında ki ham çelik üretimi ile 18,3 milyon tona ulaşırken ihracatta 3 milyar dolarlık rakamlar elde edildi. Uygulanan politikalar ve özel sektör yatırımlarıyla beraber 2013 yılında büyük bir başarıya imza atan demir-çelik sektörü, Avrupa’nın en büyük ikinci çelik üreticisi haline geldi.
Avrupa’nın En Büyüğü
Teknolojinin gelişimiyle beraber gittikçe önem kazanan demir-çelik sanayi, oluşan hammadde ihtiyacına karşılık verebilmek için kapasitesini arttırmaya devam etti. Artan bu kapasitenin sonucunda Türkiye’de ki demir-çelik sektörü 2021 yılında 40,4 milyon ton üretimle Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise 7.büyük üreticisi oldu. Bunun yanında 23,9 milyon ton ihracatla ülke ekonomisine de katkı sağladı. Bugüne geldiğimizde ise özellikle otomotiv sanayisi ve son yıllarda büyük gelişme gösteren savunma sanayisine ağırlıklı olarak ham madde sağlayan sektörün, ilerleyen yıllarda başarısını sürdürmesi bekleniyor.
Sanayilerin En ‘Şeffafı’

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, sanayi alanında ki millileştirme çalışmalarından bir diğeri ise cam sektöründe gerçekleştirildi. 1934 yılında Atatürk tarafından yerli cam fabrikası kurulması için yetkilendirilen Türkiye İş Bankası, çalışmalarına başlayarak 1935 yılında Paşabahçe’de Şişecam fabrikasını kurdu. Kuruluş yıllarında insan gücüne dayalı olarak 3000 ton üretim kapasitesine sahip olan fabrika 1954 yılında ise makineleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte 5000 tonluk seri üretim kapasitesine ulaşmış oldu. İlk dönemlerde sadece şişe ve bardak üretimi yapan fabrika, 1980 yılından sonra cam endüstrisinin her alanında üretim yapmaya başladı. İlerleyen dönemde cam ve cam ürünleri sanayisine eklenen yeni fabrikalarla üretim kapasitesi artmaya devam etti. 1999 yılında toplam 1,6 milyon üretime ulaşıldı. Sektörün hızlı gelişmesini sağlayan etkenlerden bir tanesi de ihtiyaç duyulan hammaddelerin yüzde 98’lik bir oranla ülke içinden yerli olarak karşılanması oldu. 2018 yılında üretim kapasitesi 4 milyon tona ulaşırken Türkiye’de ki üretimin yüzde 72’si Şişecam tarafından gerçekleştirildi. Bugüne bakıldığında ise Sanayi Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği rapora göre hem Türkiye pazarında hem de üretimlerini ihracata yönelik olarak yapan otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinin yüzde 90’ı Türkiye cam üretimi ile karşılanıyor.
Ülkenin Caydırıcı Gücü

Yeni bir savaştan çıkılarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti, savunma sanayisinin önemini daha iyi anlayarak Cumhuriyetin ilk yıllarında savunma adına büyük çalışmalar gerçekleştirdi. İlk olarak küçük imalathanelerle başlayan çalışmalar devamında 1929 yılında Kırıkkale’de kurulan mühimmat fabrikası ve yine Kırıkkale’de kurulan tüfek ve top fabrikalarıyla devam etti. Kurulan bu imalathane ve fabrikaların Makine ve Kimya Endüstri Kurumuna bağlanmasıyla savunma sanayi alanında bir dönüm noktası gerçekleşti. Millî Savunma Bakanlığı’nın bütün askeri ihtiyaçlarını temin etmeye yetkili kılınan MKE Kurumu sadece askeri alanda değil sivil alanda da üretim yapmasıyla da önemli bir noktada bulunuyor. Tek motorlu ilk Türk uçağı olan UĞUR-44 bu kurum tarafından üretilmiştir. TÜMOSAN, TOFAŞ, TÜGSAŞ gibi kurumların kuruluşlarına öncülük etmiştir. 2019 yılında Türkiye’nin ilk 100 sanayi kuruluşundan biri haline gelen MKEK, teknolojiyle harmanlayarak ürettiği mühimmat, silah ve savunma araçlarını tamamen yerli olacak şekilde hazırlamaya devam ediyor.
Özel Sektör Katkısı

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra uygulanan ambargolara karşı; ASELSAN, HAVELSAN ve ASPİLSAN gibi kurumlar açıldı. Açılan yeni kurumlarla beraber savunma sanayinde teknoloji daha yakından takip edilerek caydırıcılık esaslı üretilen ürünlerle tamamen yerli ve öncül teknolojiler hedeflendi. Bugüne gelindiğinde çalışmalarına hızla devam eden ve yeni teknolojiler üreten bu kurumlar savunma sanayisinin vazgeçilmezi konumunda. Bunlara ek olarak özel sektör alanında adından sık sık söz ettiren Baykar, Türkiye merkezli bir şirket olarak ülkede ki savunma sanayine büyük ölçüde katkı sunuyor. Şirketin bünyesinde bulundurduğu teknolojilerden en ön plana çıkanlar ise ürettikleri SİHA ve İHA’lar. Son olarak Karabağ ve Ukrayna da kullanılan araçlar, kullandıkları teknoloji bakımından dünya ile eş değer konumda. Türkiye’yi insansız hava araçlarında lider konuma getirmeyi amaçladıklarını ve yeni nesil savunma araçlarının insansız olacağına belirten Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, ilerleyen dönemlerde de durmadan çalışmaya devam edeceklerini belirtti.
Sanayide Toplanma Devri
Türkiye’nin ilk OSB’si olan Bursa OSB, 1961 yılında açılmış ve 1966 yılında resmi olarak hizmet vermeye başlamıştır.2002 yılına kadar 70 adet OSB ülkeye kazandırılırken,2003 yılından 2021 yılına kadar olan süreçte ise 143 OSB hizmet vermeye başladı. 2022 yılına geldiğimizde, kurulu olan OSB sayısı ise 377 olarak kayda geçti.