Sevgi PİLGİ
Sanayi Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunan Toyotetsu Genel Müdür Yardımcısı (İnsan&Kültür) Ümit Sönmez, üretim tesislerinde yenilenebilir enerjiye geçiş yaparak çevresel etkinin minimize edilebildiğini, atık yönetimi ve enerji verimliliği uygulamalarıyla sürdürülebilir üretimin teşvik edilebildiğini söyledi.
Atıkları %100 ayrıştırabilen TOYOTETSU Türkiye, geri dönüştürülebilir nitelikteki atıkları lisanslı firmalara yollayarak döngüsel ekonomiye katkı sunuyor. TOYOTETSU Türkiye olarak sürdürülebilirlik konularıyla ilgili gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyleyen Toyotetsu Türkiye Genel Müdür Yardımcısı, (İnsan&Kültür) Ümit Sönmez, yatırımlarını ve gelecek planlarını buna göre şekillendirdiklerini ifade etti.

DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ÜRETİM
Sönmez, “Otomotiv yan sanayisi, kullanılan hammaddeler, enerji tüketimi ve üretim süreçleri nedeniyle sera gazı emisyonlarının artışına neden oluyor. Daha sürdürülebilir bir üretim için geri dönüştürülebilir ve hafif malzemeler kullanılarak karbon salınımı azaltılabilir. Hammadde kullanımlarında yeşil çelik veya geri dönüştürülmüş çelik hammadde kullanımı otomotiv yan sanayisinde en büyük karbon emisyon kaynağı olan, hammadde kaynaklı karbon emisyonunda ciddi iyileştirmeler sağlayacaktır. Bu çalışmaların metalurji bilimi ve teknolojinin gelişimi ile ilerleyen yıllarda daha yaygın olacağı kanısındayız” dedi.

DENGELİ BİR SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Otomotiv yan sanayisinde sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve ekonomik faktörlerin dengeli bir şekilde yönetilmesini ifade ettiğini vurgulayan Sönmez, bunun, karbon ayak izinin azaltılmasından, enerji verimliliğine, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımından, sürdürülebilir hammadde tedariğine kadar geniş bir yelpazeyi kapsadığını ifade etti.
Firmalar için sürdürülebilirliğin hem yasal zorunluluklara uyum sağlamak hem de uzun vadeli rekabet avantajı elde etmek açısından kritik bir konu olduğunun altını çizen Sönmez, “Küresel otomotiv üreticileri, tedarikçilerinden karbon emisyonlarını azaltmalarını, sürdürülebilir malzemeler kullanmalarını ve çevresel etkilerini en aza indirmelerini bekliyor. Aynı zamanda, düşük karbonlu üretim süreçlerine sahip olmak, enerji ve maliyet tasarrufu sağlarken marka itibarını da güçlendiriyor. Sürdürülebilirlik stratejilerini benimseyen yan sanayi firmaları, hem otomotiv ana sanayisinin değişen taleplerine ayak uyduracak hem de gelecekteki düzenlemelere karşı daha esnek bir yapıda olacak. Toyotetsu Türkiye olarak çalışmalarımızı stratejik olarak planlıyoruz. Değişen regülasyon ve müşteri taleplerine gelecekte de hazır olmak adına gerekli adımları atıyoruz” şeklinde konuştu.
Otomotiv yan sanayi firmalarının sürdürülebilirlik hedeflerini belirlerken genel olarak regülasyonları ve müşteri taleplerini kriter olarak aldıklarını söyleyen Sönmez, “Bizler de Toyotetsu Türkiye olarak, 2040 net zero hedefi ile hareket ediyoruz. Bununla birlikte karbon emisyonları ve enerji verimliliği, döngüsel ekonomi ve hammadde kullanımı, tedarik zinciri sürdürülebilirliği, yasal ve müşteri talepleri, Ar-Ge ve teknolojik dönüşüm başlıca hedef kriterleri olarak öne çıkıyor” cümlelerine yer verdi.
YEREL İSTİHDAMA KATKI
Tedarikçiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla sürdürülebilirlik konusunda iş birlikleri sürecini anlatan Ümit Sönmez, şu ifadelere yer verdi: “Tedarik zinciri hem bizler hem müşterimiz için önem arz ediyor. Toyotetsu Türkiye olarak, ‘en zayıf halkamız kadar güçlüyüz’ anlayışını benimsiyor ve tüm tedarikçilerimizin bizler ile birlikte gelişmesi gerekliliğini biliyoruz. Tedarikçi seçimlerimizde sürdürülebilirlik kriterlerine önem veriyor ve lokalizasyon çalışmalarımız kapsamında yerel tedarikçilere yöneliyoruz. Gelecek planlarımızda tedarik zincirimiz boyunca sürdürülebilirlik denetim ve benchmarkları planlıyoruz ve tüm bu çalışmalarımızın bizleri ve tedarikçilerimizi geliştireceğine inanıyoruz. Toplumsal katkı adına Türkiye’nin saygın üniversiteleri ile Ar-Ge ve projeler adına iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Mesleki ve Teknik liselere destek adına bağışlarda bulunuyor ve eğitime mümkün olduğunca yatırım yapmaya gayret gösteriyoruz. Tesisimizin konumu itibari ile de yerel istihdama katkıda bulunmayı önemsiyoruz. Birçok sivil toplum kuruluşu ve vakıf ile düzenli iletişimde kalıyor ve çalışmaların arttırılması adına bağışlarda bulunuyoruz. Toyotetsu Korusu ve Hatıra Ormanı gibi projeler ile doğaya katkı sağlayacak projelerde yer alıyoruz. Yaklaşık 31 kiloton atığı geri dönüştürmenin gururunu yaşıyoruz. Elektronik atık gibi tehlikeli atık statüsündeki atıkları geri dönüşüme kazandırarak elde edilen geliri sivil toplum kuruluşları, vakıflar ve derneklere bağışlıyoruz. Bu kapsamda hem sosyal hem de çevresel fayda yaratıyoruz. Üretim kaynaklı oluşan metal fire malzemeleri yüzde yüz geri dönüşüme kazandırıyoruz. Atıkları kaynağında önleme felsefesiyle fire oranlarımızı azaltacak sürekli iyileştirme (kaizen) çalışmaları gerçekleştiriyoruz.”
Otomotiv yan sanayisinin çevre üzerindeki etkilerini değerlendiren Sönmez, zorlukları da değerlendirerek şunları söyledi: “En büyük çevresel etki gömülü emisyon dediğimiz hammadde elde etme süreçlerinde yüksek enerji kullanımlarından kaynaklanıyor. En büyük zorluk ise geri dönüşümden elde edilmiş hammaddenin birincil hammadde kadar iyi performans gösterememesidir. Yeşil dönüşümde performans kayıplarına daha fazla tolerans gösterilmesi, sektörü yeşil çeliğe yönlendirecektir. Bununla birlikte hammadde üretim süreçlerindeki teknolojik gelişmeler ile birlikte yakın gelecekte hammadde kaynaklı karbon emisyonlarında önemli düşüşler bekliyoruz.”

YEŞİL ÜRETİM SÜREÇLERİNDE SEKTÖRDE ÖNCÜ
TOYOTETSU Türkiye’nin üretim felsefesinin de dayandığı; daha hafif ve dayanıklı malzemelerin üretimi, enerji verimli üretim hatları, yeşil üretim süreçleri gibi teknolojik gelişmelerle sektörde öncü konumunu koruduğunu söyleyen Sönmez, “Bununla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim, karbon ayak izi azaltımı adına önemli bir yer tutmakta. Toyotetsu Türkiye olarak 2020 yılından itibaren başlattığımız güneş enerji sistemi yatırımları ile şu an bu alanda çok güçlü konumdayız. Üretim süreçlerinde kullandığımız elektriğin tamamını Çatı Ges ve Arazi Ges projelerimizden karşılamaktayız. Gelecek yıllarda yapacağımız yatırımları da sürdürülebilirlik stratejilerimiz ile uyumlu olacak şekilde planlamaktayız” dedi.
Türkiye’de otomotiv yan sanayisinde sürdürülebilirlik konusunda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin hızlandığını söyleyen Sönmez, “Elektrikli araç üretimine yönelik parçalar geliştiriliyor. Yeşil üretim standartları doğrultusunda fabrikalar modernize ediliyor ve akıllı fabrika sistemlerine yatırımlar yapılıyor. Karbon ayak izini azaltan lojistik çözümler yaygınlaşıyor. Lokalizasyon ve lojistik optimizasyon çalışmalarına yatırımlar yapılıyor. Şirketlerin gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik çalışmalarının tedarik zinciri boyunca yaygınlaştırılması adına çalışmalar gerçekleştiriliyor. Sürdürülebilirliğin çevre konuları ile birlikte sosyal ve yönetişim konuları adına da çalışmalara yönelim gösteriliyor” cümlelerine yer verdi.
İNSANA DOKUNAN ÇALIŞMALAR
Önümüzdeki 10 yıl içinde otomotiv yan sanayisinde karbon ayak izi ve sürdürülebilirlik konusunda ne gibi gelişmeler beklendiğini ele alan Sönmez, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tesislerin karbon ayak izi ve çevresel etkilerini takip edebilmek adına yapay zekâ veya hesaplama uygulamaları kullanacağını öngörüyoruz. Bu ve benzeri çalışmalar hesaplamalarda yaşanabilecek hataları minimize edecek ve firmaların stratejilerini belirlemeleri daha kolaylaşacak. Araçlarda kullanılan metal malzemelerin yerine alternatif hammaddeler olacağını ve araçlarda hafifletilme projelerinin arttırılacağını düşünmekteyiz. Düşük karbonlu çelik gibi alternatifler yaygınlaşacak. Tesislerde kullanılan fosil yakıtların yerini hidrojen ve elektrik gibi enerji kaynakları alacak. Bu çalışmalar kapsam 1 karbon emisyonlarında önemli azaltımlar sağlayabilir. Tedarik zinciri boyunca takip edilen sürdürülebilirlik verileri daha şeffaf ve sistematik olarak takip edilecek. Ana sanayi ve OEM’ler (Original Equipment Manufacturer) tedarik zinciri boyunca çevresel etkilerini takip edecek ve tedarikçilerinin asgari gereklilikleri karşılamasını bekleyecek. Sürdürülebilirlik kavramı çevre, sosyal ve yönetişim kavramlarını içermesi ile birlikte ilerleyen süreçlerde sosyal ve yönetişim çalışmalarının artacağını öngörebiliriz. Sürdürülebilir kalkınma amaçları tüm maddeleri daha değerli hale gelecek ve firmalar çevresel etki indirgeme çalışmaları ile birlikte insana dokunan çalışmalara da daha önem verir hale gelecek.”