Ekonomik kalkınma ve refah için gençlerin teknolojik, teknik eğitimi şart! Başka bir yol yok!

Global düzeyde yaşanan en önemli dönüşüm; Bilim ve Teknoloji merkezli büyüme modelinin, küresel ekonominin ana dinamiği haline gelmesidir.
Ekonomik kalkınma ve refah için gençlerin teknolojik, teknik eğitimi şart! Başka bir yol yok! Ekonomik kalkınma ve refah için gençlerin teknolojik, teknik eğitimi şart! Başka bir yol yok!

Ali Rıza BÜYÜKUSLU

Bu değişimi erken fark eden ülkeler, eğitim sistemlerini ve bilim politikalarını kökten reform ederek geleceğin rekabet ortamına hazırlık yapmaktadır. Özellikle ABD ve Çin, yapay zekâ, kodlama, veri okuryazarlığı gibi alanları ilkokul müfredatlarına dahil ederek teknoloji çağının insan kaynağını yetiştirmeye çoktan başlamıştır. Bu reformlar, yalnızca teknolojik üstünlük sağlama amacı taşımamakta; aynı zamanda ekonomik kalkınmayı, yeni teknolojik yetenek düzeylerine uygun istihdam artışını, girişimci toplum felsefesini ve yüksek nitelikte insan kaynağına dayalı sosyal refahı kalıcı biçimde yükseltmeyi hedeflemektedir.

Bu bağlamda, yeni sermaye birikim ve dijital teknoloji devriminin merkezinde yer alan beşeri yani entelektüel sermayeye yatırım insanlık tarihinde hiçbir dönemde olmadığı kadar önem kazanmıştır. Bu dönüşümün temelinde ise bilimsel-teknolojik ve teknik başka bir ifade ile STEM eğitimi yer almaktadır. Bilim-Teknoloji-Mühendislik ve Matematik olarak tanımlanan bu modelin başta ABD ve Çin olmak üzere diğer diğer teknoloji üreten ülkelerde de özellikle YAPAY ZEKA eğitiminin gerek temel eğitimin gerekse hayat boyu öğrenmenin önemli bir unsuru yapılarak daha da ileri noktalara taşındığı gözlemlenmektedir.

Ekonomik-sosyal kalkınmanın itici gücü olan global rekabet avantajı ve teknolojik üstünlüğün sağlanmasındaki şifre çözülmüş, bunun ise; TEKNOLOJİK/TEKNİK EĞİTİM ve TEORİNİN ÖTESİNDE ARAŞTIRMA-İNOVASYON TEMELLİ BİLİM olduğu netleşmiştir.

Gelecek nesillerin iş gücü piyasalarında iş bulabilmesi veya girişimci olarak kendi işini kurabilmesinin tek yolu yüksek kalitede bilimsel ve teknolojik bir eğitim sistemi içinde yetişmesidir. Siyasi amaçlarla kurgulanmış ideolojik düz yani bir yetenek kazandırmayan başka bir ifade ile gerçek anlamda ekonominin geneline, üretime katma değer yaratmayan bir eğitimin veya diplomanın işe girme kabiliyeti fırsat eşitliğinin, liyakatın ve sosyal adaletin olduğu bir ülkede mümkün değildir. Üretim ekonomisi dışında tarım-hizmet sektörleri (özellikle finans, lojistik vb..) ve hatta son yıllarda yükselen sanat-kültür-müzik-tasarım-estetik-medya-yayıncılık-iletişime dayalı yaratıcı ekonomiler (creative economy) için dahi diğer mesleki becerilerinin yanı sıra çok iyi dijital yetenek düzeyi gerekmektedir.

Bir ülkede eğitim sistemini niteliksiz ve yetiştirdiğiniz insan kaynağını vasat bırakmanın bedeli yoksulluk ve üçüncü dünya ülkesi olma siyasal tercihidir.

Bu nedenle, dünyada ekonomi-teknolojik kalkınmada ve sosyal refah toplumu olma yolunda çok mesafe almış ülkelerin bu başarısının arka planında eğitim sistemlerinin olduğu bilinmektedir:

  • Finlandiya, temel eğitimde eleştirel düşünce, problem çözme ve yaratıcılık becerilerini merkeze alarak bilgi toplumuna geçişte öncü olmuştur.
  • Güney Kore, savaştan çıkmış yoksul bir ülkeyken, yüksek nitelikli teknik eğitime yaptığı yatırım sayesinde bugün dünyanın en inovatif ekonomilerinden biri haline gelmiştir.
  • Almanya, sanayisini desteklemek için “çift kanallı, dual eğitim sistemi” (akademik ve mesleki eğitimi birlikte yürüten) modeli ile teknoloji ve üretimi uyum içinde geliştirmiştir.
  • Japonya, teknik/teknolojik eğitimi uygulamalı beceriler kazandırma ve son yıllarda yaratıcı düşünme ve inovasyon konusunu ön plana alarak çok yüksek nitelikte insan kaynağı yetiştirmeyi stratejik kalkınma hedeflerinin merkezine koymuşlardır.

Bu örneklerin ortak noktası, yenidünya düzeninin ve baş döndürücü teknoloji ve sanayi devrimlerinin ihtiyaç duyduğu ZEKA DEVRİMİNİ gerçekleştirmek için gerekli olan eğitim ile ekonomik büyüme arasında organik ve doğrudan bir ilişki kurmuş olmalarıdır. Eğitim reformları, ülkelerin sadece bugünkü değil, gelecekteki toplumsal ilerlemeyi ve refah seviyelerini de belirlemektedir.

Türkiye’nin Durumu: Eğitimde bir çıkmaz yol!

Türkiye eğitim politikaları itibariyle sürekli bir çıkmaz yol içindedir. Örneğin; Sanayi ve Teknoloji, Savunma Sanayi, Turizm, Sağlık, Ekonomi, Ulaştırma-Altyapı, Çevre-Enerji, Dış ilişkiler gibi Bakanlıklarının çalışmalarında rasyonalite, global gerçekler, dünyadaki en iyi uygulamalar örnek alınırken konu Eğitim Bakanlığına gelince çağının-zamanın ruhunun çok gerisinde kalmış, dünyada artık geçerliliği olmayan politikalar uygulayarak, ekonomiyi, sosyal gelişimi, milli geliri, sermaye birikim modelini ve aynı zamanda teknolojik gelişim seviyesini doğrudan belirleyen en kritik bakanlığı bilim dışı referans ve uygulamalarla yönetmekte ısrarcı olmanın sonu bir çıkmaz sokaktır.

Bu çıkmaz yolun dolaylı faturasını ise kayıp nesiller, niteliksiz yani bir yeteneğe dayalı olmayan düz diploma ile işgücü piyasalarında işe girme kabiliyeti olmayan kitleler, yardıma muhtaç bırakılan insanlar, ekonomik krizler, üreten kesim üzerine ilave vergiler, genç işsizlik, çalışmayanının çalışanından fazla olduğu üretmeyen huzursuz-mutsuz çoğunluk, işsizlik ve yoksulluk olarak millet öder,,,

Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllardır düz ezbere dayalı, yetenek geliştirmeyen, bilim ve teknoloji odaklı olmayan saçma sapan merkezi sınavlar ve yoksul ailelerin aleyhine çalışan parası olanın haksız rekabet ile mesafe aldığı bir yapıya hapsolmuştur. Parası olanlar ile siyaseten güç devşiren kesimlerin çocuklarına sistemsel olarak eğitim esnasında veya mezuniyet sonrasında iş bulmada avantaj sağlayan bu modelin uluslararası mukayesede ne fırsat eşitliği ne de kaliteli eğitim olarak milletin geneline ve toplumsal kalkınmaya yapacağı fayda açısından bir karşılığı olmadığı gibi aynı zamanda Milli Eğitim Müfredatları çağın ihtiyaçlarından kopuk şekilde ideolojik içeriklerle ağırlaştırılmış, öğrencilerin yaratıcı düşünme, analitik çözüm üretme, problem çözme ve bilimsel üretim kapasitesi zayıflatılmıştır.

Sonuç olarak Türkiye, hem ekonomik kalkınmada hem teknolojik gelişmişlikte hem de sosyoekonomik refahta dünyanın gelişmiş ülkelerinin gerisinde kalmış ve kalmaya devam etmektedir.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu birçok ekonomik ve sosyal sorunun arka planında, yüksek nitelikli teknik/teknolojik eğitim eksikliği yatmaktadır.

Çözüm Önerileri

Türkiye’nin kalkınma vizyonunu yeniden canlandırması için mevcut eğitim sisteminde köklü bir reform yetmez bir devrim yapma ihtiyacı kaçınılmazdır. Bunun için:

  1. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) eğitimine ilkokul seviyesinden itibaren sistematik olarak ağırlık verilmelidir.
  2. Yapay zekâ, veri bilimi, robotik gibi alanlar temel müfredata entegre edilmelidir.
  3. Eğitim müfredatı, eleştirel düşünme, yaratıcılık, problem çözme, işbirliği, inovasyon gibi temel önceliklerin yanı sıra bilim-teknoloji çağının gereklerine uygun yetenek ve becerilerini geliştirecek şekilde yapılandırılmalıdır.
  4. İdeolojik yüklerden ve üretim odaklı olmayan herhangi bir meslek veya vasıf kazandırmayan içeriklerden arındırılmış, bilimsel ve evrensel ilkelere dayanan bir eğitim yaklaşımı benimsenmelidir. Diğer sosyal konular, toplumsal ve manevi-insani değerlerin kazanımı yetenek eğitimini tamamlayıcı ve teknik becerilerini entelektüel donanım ile güçlendirecek mahiyette olmalı. Ayrıca, bireysel gelişimi tamamlamak için yaşam boyu öğrenme imkanları, kütüphaneler her zaman olmalıdır. Teknik-teknolojik-tasarım eğitim becerilerinin erken yaşlarda kazanılması gelecekteki kariyer /meslek tercihlerinin de erken şekillenmesi açısından da önem arz etmektedir.
  5. Sosyal-kültürel- sanatsal, yönetim bilimleri alanlarında bir kariyer düşünenler açısında da yapay zeka dahil teknolojik yetkinlikler kazanması önem arz etmektedir. Çünkü, bugün dahi tüm bu alanların da dijital dönüşüm ve yapay zeka tabanlı ilerleme gösterdiği gözlemlenmektedir. Bu bağlamda, iletişim bilimlerinden bahsetmeye bile gerek yok, tamamen dijital transformasyonun kapsamı içindedir.
  6. Tıp ve sağlık bilimleri teknoloji devriminden en çok etkilenen alanlar arasındadır, temel eğitim esnasında kazanılacak teknik ve teknolojik yetkinlikler çok önem arz etmektedir. 
  7. Öğretmen eğitimi yeniden düzenlenmeli; öğretmenlere teknolojik araçları kullanma ve yeni nesil eğitim yöntemleri konusunda sürekli destek sağlanmalıdır.
  8. Üniversite-sanayi işbirliği güçlendirilerek, teknolojik üretim ve inovasyon süreçlerine yönelik ortak çalışmalar artırılmalıdır. Yani EĞİTİM İÇİNDE ÜRETİM, ÜRETİM İÇİNDE EĞİTİM olmalıdır.
  9. Hayat boyu öğrenme anlayışıyla, çalışan nüfusa yönelik yapay zeka ve dijital teknoloji tabanlı eğitim programları teşvik edilmelidir.

Sonuç

Yapay zeka veya teknoloji tabanlı yetenek ve yetkinlikler artık sadece mühendisliği-fen bilimlerini ilgilendirmemekte aynı zamanda bütüncül bir yaklaşımla tüm eğitim alanlarında hem bilişsel hem zamanın gereklerine ve ruhuna uygun karakter gelişimini hedefleyen bir role sahiptir.

Eğitim sisteminde yapılacak doğru hamleler, yalnızca bireylerin değil, bir ülkenin geleceğini de kaderini de belirleyecektir. Bilgi ve teknoloji çağında eğitim reformu yapamayan bir ülkenin, refah toplumu olması mümkün değildir.

Şu anda Türkiye için mesele yalnızca eğitimde iyileştirme değil, ekonomik sorunların esas kaynağına yani eğitim konusuna inme, teknik/teknolojik yeteneklere dayalı eğitim sistemine geçme, TEKNOLOJİK İLERLEME, işsizlikten, yoksulluktan kurtulma ve sosyal refah toplumuna doğru ilerleme meselesidir. Mesele niteliksiz-kalitesiz eğitimin ve tüccarların elinde ticaretleşmiş fırsat eşitliğine dayanmayan-adil olmayan sistemin gerçek BEKA SORUNU olduğu gerçeğidir.

Günü idare eden, nitelik üretmeyen, yetenek kazandırmayan değil, siyasetten bağımsız, zihinsel özgürlüğe sahip geleceğin yapay zeka dünyasında, teknoloji savaşlarında dolayısıyla acımasız küresel ekonomik rekabet içinde ayakta kalacak insan kaynağını yetiştirecek, elitlerin değil milletin geniş halk kitlelerinin çocuklarının önünü açacak evrensel-bilimsel bir eğitim modeli vizyonuna ve zeka devrimine şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.