Türkiye’nin son dönemde hava savunma sanayii alanına yaptığı yatırımlar git gide artmaya devam ediyor. Bir taraftan TUSAŞ tarafından geliştirilme aşaması süren KAAN, diğer taraftan da hem Baykar gibi özel sermayenin ürettiği İHA’lar hava savunma potansiyelinin arttığını gösteriyor. Fakat yerli girişimlerin rolü her ne kadar önemli olsa da Türkiye’nin F-35’leri tedarik etmesi güç potansiyelini büyük ölçüde ileriye taşıyacak.

TUSAŞ 2013 Yılında İlk Teslimatı Gerçekleştirmişti
Türkiye’nin havacılık alanında en önemli şirketleri arasında yer alan Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ), sabit ve döner kanatlı hava platformlarından insansız hava araçları ve uzay sistemlerine kadar sektörün en önemli bileşenlerini üretebiliyor. Şirket, 2013 yılında ise F-35 gibi yeni nesil bir uçağın en zor komponenti olan ilk F-35 gövde teslimatını da gerçekleştirmişti.

TUSAŞ’a Övgüler Dizilmişti
2013 yılının Ocak ayında üretimini tamamlayarak TUSAŞ’ın teslim ettiği ilk F-35 gövdesi Lockheed Martin F-35 Programı Entegrasyon ve İş Başkan Yardımcısı Steve O’Bryan o dönem şunları söylemişti: “TUSAŞ’ın F-35 programının geliştirme ve üretim aşamalarında on yılı aşkın bir süredir önemli bir sorumluluk üstleniyor. İlk Orta Gövde Teslimatı TUSAŞ açısından önemli bir kilometre taşı.”

S400’ler F-35 Sürecine Gerekçe Gösterildi
F-35’in üretim sürecinde önemli bir parçayı üreten TUSAŞ, ne yazık ki 2021 yılında bu programdan çıkartılmıştı. Herhangi bir gerekçe sunulmadan gerçekleştirilen bu işlem Türkiye’nin tüm şartları sağlamasına rağmen ABD tarafından sonlandırılmıştı. Gerekçe hakkında çeşitli iddialar ortaya atılsa da Türkiye’nin Rusya’dan tedarik ettiği S400’lerin bu duruma sebep olduğu biliniyor.

ABD Yeşil Işık Yaktı
ABD’nin son dönemdeki Türkiye’ye olan yaklaşımı ise F-35 sürecine yeşil ışık yakmaya tekrar başladığını gösteriyor. İngiliz medyasında da Türkiye’nin S400’lerden vazgeçmesi ile birlikte F-35 sürecinin bir an önce başlayabileceğine yönelik haberler servis ediliyor. Fakat Türkiye’nin kendi sınırlarını muhafaza etmek adına hava savunma sisteminden vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Vazgeçebileceği tek nokta ise hava savunma sisteminin üreticisi…

S400’Lere İhtiyacımız Yok
Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün (O dönem ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı idi) geçtiğimiz mart ayında yerli hava savunma sistemi SİPER ile ilgili şunları söylemişti: Hava savunma sistemlerini yapıyoruz. S300, S400’lere ihtiyacımız yok. Bunlara ihtiyacı ortadan kaldırıyoruz. Bizim vazifemiz bu. Görgün’ün o dönemki açıklamaları S400’ü engel olarak gösteren ABD’ye de bir nevi cevap niteliği taşıyor. SİPER başarıyla bu süreci tamamlayabilirse Türkiye’nin hava savunma sisteminden değil S400’lerden vazgeçerek yerli üretim hava savunma sistemlerine yöneleceği düşünülüyor.

SİPER Hava Savunma Sistemi Özellikleri
- Hava savunma planlama ve koordinasyon
- Komuta kontrol kapsamında bilgilerin yönetimi ve dağıtımı
- Birleştirilmiş hava resmi üretimi
- Çoklu angajman ve ardışık ateşleme
- Manuel/yarı otomatik/otomatik angajman
- Dost Düşman Tanıma (IFF)
- Tehdit değerlendirme ve silah tahsis
- Otomatik teşhis yönetimi
- Çoklu-hedef çoklu-radar füzyonu
- Füzeler ile çift yönlü iletişim
- Telli/telsiz haberleşme
- Dik/eğik atış
- Zorlu şartlarda görev yapabilme
- HvBS ile arayüz, Radnet bağlantı
- Taktik veri linkleri (Link-16, JREAP-C) ile üst komuta bağlantı
- Gömülü simülasyon
- Her biri 6 adet füze atabilen 8 adet FFS ile görev yapabilme
ASELSAN, Roketsan ve TÜBİTAK-SAGE iş birliğiyle Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda geliştirilen SİPER, 100 kilometrenin üstünde menzil kapasitesine sahip. Geliştirilme süreci ise halen sürüyor.
Üretim dede yine ortak ederlerse bir filo alinmali sagdece bu ucagi denemek test etmek ve gerekirse karsi tedbir gelistirmek icin. F35 cok pahali bir ucak fazlasi gerekmez yerli ucaga bütün paralar yatirilmali.