Gelecek için yeşil bir sanayi hamlesi: Karbon ayak izi

İklim değişikliğinin hızını düşürmeye yardımcı olan karbon ayak izi azaltımı, daha sürdürülebilir bir çevre imkânı sağlıyor.

Arzu AYDOĞDU PEHLİVAN

Sevgi PİLGİ

İnsanların faaliyetleri sonucu atmosfere salınan sera gazlarının (özellikle karbondioksit- CO₂) toplam miktarını temsil eden karbon ayak izi, çevre üzerindeki etkilerimizin ölçülmesine yardımcı oluyor.

Ulaşımdan ısınmak için yaktığımız kaloriferlere, pişirdiğimiz yemeğe, harcadığımız elektriğe kadar birçok faktör karbon ayak izi oluşumunda bir etkiye sahip. Bunun yanı sıra her işletme enerji tüketimini, üretimdeki emisyonlarını ve lojistik faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonları hesaplayarak karbon ayak izini raporlamak zorunda.

Fosil yakıtlarla çalışan araçlar, uçaklar, gemiler ve trenler yüksek oranda karbon emisyonuna neden oluyor. Elektrik üretiminde fosil yakıt kullanımı karbon ayak izini artırıyor. Özellikle kömür, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynakları yüksek emisyon oranlarına sahip. Et üretimi diğer gıda maddelerine kıyasla daha fazla sera gazı emisyonuna neden olur. Bitkisel bazlı beslenme karbon ayak izini azaltır. Tek kullanımlık plastikler, giyim ve teknolojik aletlerin sıkça yenilenmesi, üretim sırasında büyük miktarda karbon salımına yol açıyor.

Karbon ayak izi hesaplaması genellikle şu adımları içeriyor: Emisyon kaynaklarının belirlenmesi, faaliyet verilerinin toplanması (tüketilen elektrik miktarı, yakıt tüketimi, üretim miktarı vb.), uygun emisyon faktörlerinin belirlenmesi, emisyonların hesaplanması (faaliyet verisi x emisyon faktörü), tüm emisyon kaynaklarının toplanması.

Yeşil dönüşümün, yalnızca çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda ekonomik büyüme ve toplumsal refahın anahtarı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ece Ümmü Deveci, atık yönetimi, sürdürülebilirlik, karbon ayak izi ve karbon vergisi gibi konuların, sanayi sektörünün gelecekteki başarısında kritik rol oynadığını vurguladı.

2024 yılında yenilenebilir enerji kapasitesinin daha da artmasının beklendiğini söyleyen Deveci, “Özellikle güneş enerjisinde 12,000 MW, rüzgâr enerjisinde ise 13,500 MW kapasiteye ulaşılması hedefleniyor. Bu büyüme, sanayicilere daha fazla temiz enerji kaynağına erişim imkânı sunarak, enerji maliyetlerini düşürmek ve karbon ayak izini azaltmak için büyük bir fırsat yaratmaktadır” ifadelerini kullandı.

Sanayicilerin karbon ayak izini azaltmaları için öncelikle enerji verimliliğine yatırım yapmaları, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmaları ve üretim süreçlerini daha sürdürülebilir hale getirmeleri gerektiğini söyleyen Deveci, “İklim Kanunu’nun 19. Maddesi, sanayi tesislerine karbon ayak izini azaltma hedefleri getirmektedir. Bu hedeflere ulaşmak için sanayiciler, enerji verimliliği projeleri uygulayarak hem enerji tüketimini azaltabilir hem de maliyetlerini düşürebilirler. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak, üretim süreçlerinde güneş veya rüzgâr enerjisinden faydalanmak, fosil yakıtlardan uzaklaşmayı sağlar ve enerji maliyetlerini de uzun vadede azaltır. Ayrıca, sanayicilerin atık yönetimini iyileştirmesi büyük önem taşıyor. Sıfır Atık Yönetmeliği ile sanayi kuruluşları, üretim sırasında ortaya çıkan atıkları daha etkin yönetebilir, geri dönüşüm oranlarını artırarak hem maliyet avantajı sağlamakta hem de çevreye olan etkilerini azaltmaktadır” şeklinde konuştu.

Yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirlik konularının günümüzün en önemli gündem maddesi olması gerektiğini vurgulayan İstanbul Anadolu Yakası OSB Müdürlüğü Çevre Koruma ve Kontrol Birim Sorumlusu Çevre Yüksek Mühendisi Can Avşar, “Yeşil Dönüşüm hem çevresel sürdürülebilirlik hem de ekonomik rekabet gücü açısından kritik öneme sahiptir. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, döngüsel ekonomi alanlarındaki yatırımlar hem çevresel etkileri azaltacak hem de yeni iş olanakları ve ekonomik fırsatlar oluşturacaktır. Sürdürülebilirlik, doğal kaynakların korunması, atık yönetimi, temiz üretim teknolojileri gibi konularda atılacak adımlar gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakma imkânı sunar” dedi.

Türkiye’nin bu alanlarda önemli bir potansiyeli olduğunu hatırlatan Avşar, “Yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir ülkeyiz. Güneş, rüzgâr, jeotermal gibi alanlarda son yıllarda önemli yatırımlar yapıldı ve bu potansiyel daha yüksek düzeyde kullanılabilir. Sanayi altyapımız ve üretim kapasitemiz, yeşil teknolojilere geçiş için uygun bir zemin sunuyor. Elektrikli araçlar, enerji depolama sistemleri, akıllı şebeke teknolojileri gibi alanlarda üretim yapabiliriz. Genç ve eğitimli nüfusumuz, yeşil teknolojiler ve sürdürülebilirlik alanlarında inovasyon ve girişimcilik potansiyeli taşıyor. Coğrafi konumumuz, temiz enerji ticareti ve yeşil teknoloji transferi açısından avantaj sağlıyor. Ancak bu potansiyeli hayata geçirmek için kararlı politikalara, yatırımlara ve toplumsal farkındalığa ihtiyaç var. 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda atılacak adımlar kritik önem taşıyor” ifadelerine yer verdi.

Karbon ayak izinin azaltılmasının, ekosistem kaynaklarının sürdürülebilirliği ve gelecek nesillerin iklim adaleti için önemli bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini vurgulayan Avşar, “Karbon ayak izinin azaltılması, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltır ve yenilenebilir kaynaklara geçişi hızlandırır. Bu da doğal kaynakların daha sürdürülebilir kullanımını sağlar. İklim değişikliğinin yavaşlatılması, biyoçeşitliliğin korunmasına ve ekosistemlerin dengesinin sürdürülmesine yardımcı olur. Karbon emisyonlarının azaltılması, gelecek nesillerin daha temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama şansını artırır, iklim değişikliğinden en çok etkilenen dezavantajlı topluluklar için daha adil bir gelecek sağlayabilir. Düşük karbonlu teknolojilere geçiş, yeni iş alanları ve ekonomik fırsatlar oluşturacaktır” cümlelerini kullandı.

Can Avşar, son olarak karbon ayak izini azaltmak için bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyde atılması gereken adımları şu şekilde sıraladı: “Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kullanımı, ulaşımda toplu taşıma, bisiklet kullanımı, elektrikli araçlara geçiş, tamir ile yeniden kullanım veya ikincil kullanım, geri dönüşüm, kompostlama, sürdürülebilir tüketim için yerel ve mevsimlik ürünleri tercih etme, et tüketimini azaltma, döngüsel ekonomi uygulamaları olarak ürün ömrünü uzatma, yeniden kullanım, paylaşım ekonomisi, karada ve denizde doğal karbon yutaklarının korunması, teknolojik inovasyon ile düşük emisyonlu teknolojilerin geliştirilmesi, farkındalık ve toplumsal bilinçlendirme çalışmalarının yapılması, kurumsal ve ürün karbon ayak izi hesaplanması ile emisyon azaltım stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanması ve tabi ki son olarak yeşil finans düşük karbonlu projelere finansman sağlanması olarak özetleyebilirim.”

Sürdürülebilirliğin, çevresel sorunlara karşı sadece ekosistemin değil, insanca yaşamın da kimsesi olma misyonunu üstlenmiş durumda olduğunu söyleyen 3pmetrics Satış ve Pazarlama Yöneticisi Sema Özler Kaplan, “Sürdürülebilirliğin de gezegenin ve toplulukların korunması için üreticilerden, sanayicilerden ve yasa koyuculardan oluşan bir ordu ile savunulması zorunluluk haline gelmiş vaziyette.  Bizler de doğal kaynaklarımızı, çevremizi, ekosistemin her bir unsurunu kucaklamak ve doğayla uyum içinde ilerleyeceğimiz bir sistem inşa etmek zorundayız. Gelecek için yeşil bir sanayi, yeşil bir doğa ve yeşil bir ülke bırakmak ise en temel hedefimiz olmalı. Bugün sürdürülebilirlik, sadece çevresel krizlere çözüm bulma çabası değil, aynı zamanda toplumsal adaleti, ekonomik kalkınmayı ve doğanın korunmasını birleştiren bir hareket. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak hem Türkiye’nin hem de dünyanın önünde duran büyük bir sorumluluk haline geliyor” şeklinde konuştu.