Özlem Kozankurt
PİMTAŞ İş Geliştirme ve Sürdürülebilirlik Direktörü
1. Karbonun bedeli: Yeni bir finansal gerçeklik
2024 itibarıyla gönüllü ve zorunlu karbon fiyatlandırma sistemlerinden elde edilen yıllık gelir 100 milyar doları aşmış durumda. Bu gelir, yalnızca devlet bütçelerine katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda şirketleri daha düşük karbonlu üretim süreçlerine yönlendirme gücüne sahip.
Karbonun bir maliyeti varsa, azaltmanın bir getirisi olur.
Bu bağlamda; karbon vergileri, karbon ticaret sistemleri (ETS) ve sınırda karbon düzenlemeleri, şirketleri hem finansal hem de operasyonel olarak yeniden yapılanmaya itiyor.
2. Sermaye ve inovasyonda yeşil dönüşüm
Yeşil teknolojilere yapılan yatırımlar dünya genelinde ciddi bir artış gösteriyor.
- Güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımları, fosil yakıtları geride bırakmış durumda.
- Karbonsuz çelik, biyoplastik ve enerji verimli bina sistemleri gibi yenilikçi çözümler hızla yaygınlaşıyor.
- Sürdürülebilir finansman araçları (yeşil tahviller, ESG fonları) yatırımcıların ilgisini çekiyor.
Bu dönüşüm yalnızca çevre dostu olmayı değil, aynı zamanda rekabet gücü kazanmayı da ifade ediyor. İklim risklerini dikkate almayan şirketler artık yatırımcılar, müşteriler ve regülatörler nezdinde geri planda kalıyor.
3. Net sıfıra seçiş: Sektörlere yönelik fırsatlar
İklim ekonomisi, her sektöre kendine özgü fırsatlar sunuyor:
- Enerji: Yenilenebilir enerji üretimi, enerji depolama ve mikro şebekeler
- Tarım: Sürdürülebilir tarım uygulamaları, karbon tutucu toprak yönetimi
- Sanayi: Düşük karbonlu üretim, döngüsel ekonomi uygulamaları
- Bilişim: İklim veri analitiği, karbon muhasebesi yazılımları
- Finans: Yeşil krediler, ESG değerlendirme sistemleri
Bu dönüşümün liderleri, sadece çevreye duyarlı değil; aynı zamanda piyasa eğilimlerini doğru okuyan aktörler olacaktır.
4. Kamu politikaları ve teşvikler
Kamu sektörü, bu dönüşümün yönünü belirleyen ana aktörlerden biridir.
- AB Yeşil Mutabakatı,
- Türkiye Ulusal Katkı Beyanı (NDC),
- Yeşil OSB ve Sanayi Dönüşüm Programları,
- Yenilenebilir enerji teşvikleri gibi politikalar, özel sektörün dönüşümünü hızlandırıyor.
2026’da devreye girecek CBAM, karbon maliyetini sınır kapılarında ödeterek, üreticileri daha temiz teknolojilere yönlendiriyor. Bu da Türkiye gibi ihracatçı ülkeler için yeşil üretimi bir rekabet şartı haline getiriyor.
5. Sosyal etki ve yeni meslekler
İklim ekonomisi yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal bir dönüşüm anlamına da geliyor.
- Yeni meslek alanları: Karbon muhasebecileri, sürdürülebilirlik uzmanları, enerji verimliliği danışmanları
- Kadınlar ve gençler için fırsatlar: Yeşil girişimcilik, topluluk temelli iklim projeleri
- Kırsal kalkınma: Tarım ve enerji projeleriyle yerel ekonomilerin canlanması
Böylece iklim ekonomisi, sadece doğayı değil, aynı zamanda toplumları da dönüştürüyor.
Sonuç: Gelecek yeşil, akıllı ve ortak
İklim ekonomisi, yalnızca bir maliyet unsuru değil; doğru stratejiyle yaklaşıldığında rekabet avantajı, verimlilik artışı ve yeni pazar fırsatları anlamına geliyor. İklim krizine karşı mücadele ederken, ekonomik kalkınmayı da sağlayacak bu modelde yer almak artık bir tercih değil, bir zorunluluk.
Gelecek, yeşil ekonomiyi erken benimseyenlerin olacak.
Kaynak: Sanayi Gazetesi