Sakarya’dan 118 ülkeye 2 milyar dolarlık ihracat!

SATSO Başkanı Akgün Altuğ, Sakarya’nın yılın ilk 5 ayında 2 milyar doları aşan ihracat gerçekleştirdiğini açıkladı.
Sakarya’dan 118 ülkeye 2 milyar dolarlık ihracat! Sakarya’dan 118 ülkeye 2 milyar dolarlık ihracat!

Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) Mayıs Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Erdem Ercan başkanlığında, Yönetim Kurulu Başkanı A. Akgün Altuğ, yönetim kurulu üyeleri ve meclis üyelerinin katılımıyla Erol Öztürk Hacıeyüpoğlu Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.

Toplantıda konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Akgün Altuğ, hem küresel gelişmelerin etkilerine hem de Sakarya’nın ekonomik performansına dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Ortadoğu’da İran-İsrail savaşı ve Gazze’de süregelen insanlık dramına dikkat çeken Altuğ, “Bu bölgesel çatışmalar sadece ekonomik değil, aynı zamanda insani krizleri de derinleştiriyor. En büyük zararı yine siviller görüyor,” dedi. Türkiye’nin ticaret yollarının bu bölgelerden geçtiğine dikkat çeken Altuğ, tedarik zincirlerinin zarar görebileceğini vurguladı.

Sakarya’nın dış ticaret performansına dair çarpıcı veriler paylaşan Altuğ, mayıs ayında 509 milyon dolarlık ihracat yapıldığını, yılın ilk 5 ayında ise toplam 2 milyar doları aşan bir ihracat hacmine ulaşıldığını açıkladı. Sakarya’nın dünyanın 118 noktasına ihracat gerçekleştirdiğini ve ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 100 olduğunu vurguladı.

TÜİK : Nisan ayı dış ticaret endeksleri belli oldu!

Altuğ, ” 2025’in ilk yarısını geride bırakırken, küresel ekonomideki belirsizliklerin etkisini sürdürdüğünü görüyoruz. Özellikle Ortadoğu’da israil, iran arasındaki savaş ve ABD nin bu savaşa müdahil olması bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştiriyor. Küresel anlamda enerji ve ticaret dengelerini doğrudan etkiliyor. Enerji ithalatçısı konumunda olan Türkiye açısından bu gelişmeler; petrol ve doğalgaz fiyatlarında yükseliş riski, üretim ve lojistik maliyetlerinde artış buna bağlı olarak enflasyon baskısının güçlenmesi anlamına geliyor. Öte yandan, suriye’de yeniden alevlendirilmek istenen terör, geçtiğimiz günlerde bir kiliseye yapılan bombalı saldırı, bölgedeki güvenlik risklerini daha da artırıyor. Malum, ülkemizin ticaret yollarının bir bölümü orta doğu üzerinden geçiyor. Bu nedenle bölgedeki çatışmalar; tedarik zincirini sekteye uğratabilir. Birçok sektör bundan olumsuz anlamda etkilenecektir. Bu ekonomi döngüsünün ötesinde, bölgesel çatışmaların en ağır yükünü, ne yazık ki siviller ve masum insanlar taşımaktadır. Bu gelişmelerin, insani boyutları görmezden gelinemez” dedi.

İran-İsrail arasındaki çatışma hattında yer alan Gazze başta olmak üzere, Filistin’de uzun süredir devam eden sivil kayıplar, altyapı yıkımı ve temel insani yaşam koşullarının ortadan kalkması, vicdanları derinden sarsmaktadır.
Bu tabloda, ekonomik göstergeler elbette önemlidir ancak ekonominin de hayatın da temel unsuru insandır ve insan hayatı çok değerlidir. Ne yazık ki barış ve istikrarın hakim olduğu küresel bir düzen temenni etmekten başka, elimizden bir şey gelmiyor. Diğer yandan, bölgemizde yaşanan savaş ortamına rağmen Türkiye’nin çok yönlü dış politikası ve bölgesel barışa katkı sağlamaya dönük diplomatik duruşu, ülkemiz açısından olası riskleri azaltmaktadır. Ancak sürecin ne getireceği maalesef yine belirsiz. Bu küresel tablo içinde Türkiye ekonomisi enflasyonla mücadeleye devam ediyor.

Sıkı para ve maliye politikalarının etkisi kademeli olarak hissediliyor. Bu sıkı para politikaları tüm gelişmiş ülkelerde de bu şekilde devam etmekte. Söz konusu poltikaların yansımaları sınırlı büyüme rakamları olarak karşımıza çıkıyor.
TÜİK tarafından açıklanan verilere göre mayıs ayı itibarıyla enflasyon yüzde 35,41 olarak açıklandı. Merkez Bankası’nın yıl sonu tahmini yüzde 24 olarak halen devam ediyor. Orta vadeli program çerçevesinde 2025 yılı için ise yüzde 4 büyüme hedefleniyor. Bu büyümenin, özellikle yüksek katma değerli sektörler, teknoloji odaklı üretim ve ihracat üzerinden gerçekleşmesi sürdürülebilir ve gerçekçi bir büyüme için önemli.

Sanayi sektöründe ise hâlen dalgalı bir görünüm gözleniyor. Üretimden sanayi altyapısına, tüm yatırım maliyetlerinden enerji yüklerine kadar her alanda iyileştirme ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Sanayiciler OSB’lerde sadece üretimle uğraşmıyor; arsadan altyapıya kadar elektrikten suya, birçok masrafla da baş etmek zorunda kalıyor. Bu maliyetler arttıkça üretim yapmak, ayakta kalmak da zorlaşıyor. Sanayi üretim endeksine baktığımızda nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yalnızca yüzde 3,3 artış görülüyor. Bu sınırlı üretim artışı da, sürdürülebilir büyümenin, ancak üretim ve yatırım ortamının güçlendirilmesi ve devlet tarafından desteklenmesiyle mümkün olabileceğini gösteriyor. Oysa yaşanan süreçte; üretici ve ihracatçı önemli bir yükle karşı karşıya. Bir yandan finansman maliyetleri yükselirken, diğer yandan da finansmana erişim daha da zorlaştı. TL değer kazandıkça ihracatçı kaybediyor, ithalatçı kazanıyor.

Son bir yıldır sabit kur, yükselen enflasyon, artan maliyetler ve çalışan ücretleri arasındaki denge bozulmuş, özellikle ihracatçı bu döngünün kaybedeni olmuştur. Hepimiz bu zorlukları yaşıyoruz. Bu doğrultuda yeni yatırım teşvik sistemi, Kgf Teminatlı Krediler, Eximbank’ın ihracatçılara sunduğu destekler ve yatırım taahhütlü avans kredileri çok önemli. 30 mayıs’ta açıklanan, yeni yatırım teşvik sistemi iş dünyası için önemli bir adım oldu. Bu yeni sistemle birlikte artık teşvikler daha seçici, daha odaklı ve daha etkin biçimde kullanılacak. Özellikle yüksek katma değerli, ileri teknoloji içeren ve dışa bağımlılığı azaltacak yatırımlar öncelik kazanıyor.

Altuğ, “Finansmana erişimi kolaylaştıran faiz ve kâr payı destekleri, makine-ekipman alımlarına yönelik nakdi teşvikler ve SGK prim teşvikleri gibi uygulamalar üretim yükünü azaltmayı hedefliyor. Ayrıca kurumlar vergisinde sağlanacak indirimler de var. Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm odaklı projeler de desteklenecek KGF aracılığıyla işletmelerimize yönelik toplam 25 milyar lira kefalet limitli bir destek paketi hayata geçirildi. Bunun 17,5 milyar lirası işletme sermayesi ihtiyacına, 7,5 milyar lirası ise yatırım harcamalarına yönelik olarak kullanılacak. Paketin kefalet oranı ise yüzde 85 olarak belirlendi. Bu paket; doğru yönlendirmelerle birlikte, reel sektörün önünü açabilecek nitelikte bir adımdır. Ancak sürdürülebilir büyüme için yapısal reformlarla desteklenmiş, kapsamlı finansman çözümlerine ihtiyacımız var. Beklentimiz bu tür desteklerin daha geniş kapsamlı, daha erişilebilir, dengeli, uzun vadeli yapılarla desteklenmesi yönünde. Uygulamadaki bürokratik süreçlerin sadeleştirilmesi, krediye erişimde sektör bazlı önceliklerin netleştirilmesi ve geri ödeme koşullarının daha esnek hale getirilmesi, bu desteklerin amaca hizmet etmesi açısından önemlidir. İş dünyası olarak kısa vadede finansman maliyetlerinin aşağıya çekilmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve döviz kuru ile enflasyon arasındaki korelasyonun dengelenmesi gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi