Sanayiciye çağrı: Ar-Ge istek değil zorunluluktur!

Türkiye’nin toplam Ar-Ge harcaması her yıl bir önceki yıla göre yükselse de dünyadaki pazar payından yeterinde pay alamıyor.

Mehmet Akif KARAKOÇ

Türkiye, son yıllarda Ar-Ge yatırımlarını artırmak için önemli adımlar atsa da Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle kıyaslandığında aradaki fark hala belirgin. OECD ve Eurostat’ın 2021 verilerine göre, Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’sının (GSYİH) yaklaşık %1,1’ini Ar-Ge’ye ayırdığı görülürken, AB ülkelerinde bu oran ortalama %2,2 seviyesinde. Özellikle İsveç (%3,3), Avusturya (%3,2) ve Almanya (%3,1) gibi ülkeler, GSYİH’lerinin önemli bir kısmını Ar-Ge’ye harcayarak küresel inovasyon yarışında lider konumda yer alıyor. Söz konusu AB ülkelerinin bu süreci diğer ülkelere göre daha başarılı yönetmesinin ardındaki temel sebeplerinden biri olarak hem özel sektörün hem de devletin koordineli çalışması gösteriliyor.

Türkiye’nin toplam Ar-Ge harcaması 2023 yılında bir önceki yıla göre 178 milyar 873 milyon TL artarak 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi. Her yıl bir önceki yıla göre Ar-Ge yatırımlarını istikrarlı bir miktarda artırmayı başaran Türkiye, yine de pazarın büyük oyuncularına karşı rekabetçiliğini istenilen seviyede tutmayı başaramıyor. Bir tarafta ucuz iş gücü kabiliyeti ve devlet destekleriyle sürekli olarak beslenen Çinli şirketler, diğer tarafta ise yeni patent başvuru sayısındaki artışları ve hali hazırdaki markalarının değerini korumaya ve geliştirmeye çalışan Amerika ile AB’nin şirketleri yer alıyor.  Özellikle Çin son 10 yıl içerisindeki yükselişi ile dikkatlerden kaçmıyor. 2023 yılında Ar-Ge harcamalarını bir önceki yıla göre yüzde 8,1 artırarak 3,3 trilyon yuan yani yaklaşık 455,1 milyar ABD dolarına çıkarmayı başaran Çin, halk arasındaki “taklit üretim yapıyor” tabirini geride bıraktı.

Xiaomi, SHEIN, Huawei, BYD ve AliExpress gibi devlerin yanında son zamanlarda adından sık sık söz ettiren sosyal medya platformu Tiktok’un ana şirketi olan ByteDance gibi şirketler Çin ekonomisinin gelişiminde büyük rol oynuyor. Örneğin satılacağı iddialarıyla gündeme gelen Tiktok’un tahmini piyasa değeri yaklaşık 70 milyar dolarken ana şirketi olan ByteDance’in değeri bugün 300 milyar doları aşmış durumda. Sadece ByteDance çoğunluğu yapay zekâ yatırımlarında kullanılmak üzere 2025 yılında 20,64 milyar doların üzerinde sermaye harcaması yapmayı planlıyor. Amerika’ya bakıldığında ise 2021 yılında GSYİH’in yüzde 3,46’sını Ar-Ge yatırımlarına ayırdığı görülüyor. Aynı zamanda Apple, Tesla, Nvidia ve Google gibi dünyanın en büyük şirketlerine de ev sahipliği yapan ABD’nin özellikle son dönemde yükseliş kaydeden Çinli şirketlere dair ağır yaptırımlar uyguladığını görmek mümkün. Bu adımı çoğu piyasa uzmanı tarafından “haksızlık” olarak nitelendirilse de yetkililer Amerikalı şirketlerin rekabet gücünü korumak adına bu adımların atıldığını aktarıyor. Yani küresel güç konumundaki ABD böylelikle bir taraftan yatırım yaparken diğer taraftan rakiplerini durdurmak adına yaptırım uygulamaktan kaçınmıyor.

Türkiye’de Ar-Ge yatırımlarının düşük olmasının temel nedenleri arasında; özel sektörün Ar-Ge’ye yeterli kaynak ayırmaması, kamu desteklerinin son günlerde her ne kadar Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından çeşitli teşvik programları oluşturulmaya başlansa dahi sınırlı kalması ve Ar-Ge kültürünün tam olarak yerleşmemiş olması gösteriliyor. Özellikle KOBİ’lerin büyük bir kısmı, Ar-Ge faaliyetlerini maliyetli ve riskli bulduğu için bu alana yatırım yapmaktan çekiniyor. Diğer yandan AB ülkelerinde hem devlet hem de özel sektör, inovasyonu destekleyen politikalar ve teşviklerle Ar-Ge’yi bir öncelik haline getiriyor. Örneğin, AB’nin Horizon Europe programı Ar-Ge projelerine 100 milyar eurolara varan bütçeler ayırarak şirketleri yenilikçi çözümler üretmeye teşvik ediyor. Türkiye’de ise başta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere; TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumların sunduğu destekler, AB ülkelerine kıyasla henüz sınırlı. Ayrıca, özel sektörün Ar-Ge’ye ayırdığı kaynakların GSYİH’ye oranı %0,5 civarında seyrederken, bu oran AB ülkelerinde %1,5’in üzerinde.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır geçtiğimiz günlerde, “AR-GE’ye dayalı, rekabetçi, yüksek katma değerli ve yüksek teknolojili ürünlerin üretiminin ve ihracatının artırılmasını önceleyen 12. Kalkınma Planımız doğrultusunda da 2028’e kadar yüksek teknoloji ihracatımızı 9,1 milyar dolardan 19,5 milyar dolara, yüksek ve orta-yüksek teknolojili sektörlerin imalat sanayi ihracatı içerisindeki payını yüzde 40,3’ten 49,5’e çıkarmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Bu doğrultuda ihracata dönük, yüksek teknoloji odaklı yeni yatırımlar için yeni teşvik mekanizmalarını devreye aldıklarını dile getiren Bakan Kacır, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı ile yüksek teknoloji yatırımları için AR-GE’den seri üretime uçtan uca bütüncül bir destek mekanizması kurduklarını da sözlerine eklemişti. Ancak diğer ülkelerin yaptığı stratejiye bakılırsa Ar-Ge yatırımlarının tek taraflı değil hem devlet hem özel sektörün elini taşın altına koyması ile başarıya ulaşması mümkün görünüyor. 2028’e kadar hedeflenen 19,5 milyar dolarlık yüksek teknoloji ihracatının ise ancak Ar-Ge çalışmaları ile başarılı ve sürdürülebilir olması bekleniyor.

Türkiye’deki işletmelerin, Ar-Ge yatırımlarını artırmak ve giderek zorlaşan küresel rekabette öne çıkmak için atabilecekleri bir dizi adım bulunuyor. Bunlardan birkaçı ise şöyle; AB ile stratejik ortaklıklar kurmak, kamu teşviklerini etkin kullanmak, üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek, inovasyon kültürünü yaygınlaştırmak, ikiz dönüşüm ve yapay zekâ odaklı çalışmalar gerçekleştirmek. İşletmelerin Ar-Ge yatırımlarını artırmasının ardından uzun vadede önemli sonuçların doğması bekleniyor. İnovasyon odaklı ürünler, ihracat potansiyelini artırarak şirketlerin küresel pazarda daha fazla söz sahibi olmasını sağlayabilir. Ayrıca, Ar-Ge faaliyetleri, yüksek katma değerli istihdam yaratılmasına ve ekonomik büyümeye de oldukça önemli ölçüde katkıda bulunacak. Uzmanlar, özellikle yaptığı çalışmalarla adından sıkça söz ettiren Türk savunma sanayisinin elde ettiği büyük başarının bir kısmını Ar-Ge faaliyetlerine borçlu olduğunu ifade ediyor.

Turkishtime tarafından yayınlanan “Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması” raporunda da yer aldığı üzere şampiyon sektör savunma sanayii olmuştu. Yerli savunma sanayii devleri TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN ve TAİ listenin ilk 10 sırasına adını yazdırmış TUSAŞ yaklaşık 28 milyar TL Ar-Ge harcaması ile liderlik koltuğuna oturmuştu. Uzmanlar; Türkiye’nin sadece savunma sanayii sektöründe değil tüm sanayi sektörlerinde, AB ülkeleriyle olan Ar-Ge yatırımı makasını kapatabilmesi için hem devlet hem de özel sektörün koordineli bir şekilde çalışması gerektiğini aktarıyor. İşletmelerin inovasyonu bir stratejik öncelik haline getirmesiyle birlikte Ar-Ge yatırımlarını artırarak yalnızca AB ülkeleriyle aradaki farkı kapatmakla kalmayacağını söyleyen analistler aynı zamanda Türkiye’nin küresel inovasyon liginde üst sıralara tırmanma şansı yakalayacağını da vurguluyor. Ar-Ge yatırımlarının artmasıyla yalnızca ekonominin değil, aynı zamanda toplumun da kalkınması bekleniyor.

Kaynak: Sanayi Gazetesi