Prof. Dr. Metin Duyar
Nitelikli çalışan, sadece üretim hattını çalıştıran değil; o hattı geliştiren, verimi artıran kişidir. Bu nedenle nitelikli işgücü, artık sadece bir ‘kaynak’ değil, şirketin stratejik avantajıdır. KOBİ’ler için ise doğru insanla çalışmak, tüm üretim zincirinin verimliliğini doğrudan etkiler. Küresel pazarda kalite, teslimat ve esneklik gibi rekabet kriterleri, doğrudan çalışanların niteliğiyle ilişkilidir.
GELENEKSEL İNSAN KAYNAKLARI ANLAYIŞI YETMİYOR
Uzun yıllar teknik bilgiye dayalı işe alımlar, bugünün sanayi ihtiyaçlarına yanıt veremiyor. Artık sadece “işi bilen” değil, “öğrenmeye açık”, “değişimi yönetebilen” bireyler aranıyor. Geleneksel İK politikaları unvana ve kıdeme odaklanırken, bugünün ihtiyaçları beceri odaklı bir modeli zorunlu kılıyor. Diplomanın yanı sıra dijital yetkinlik, çözüm üretme ve takım çalışması da değerlendirilmeli.
Eğitim sisteminden çıkan gençlerin çoğu sanayiye hazır değil. Bu nedenle işletmelerin, işe alım öncesinde beceri haritaları hazırlaması ve hangi pozisyon için hangi yetkinliğin kritik olduğunu belirlemesi gerekiyor. İşe alım süreci artık bir formalite değil; stratejik bir planlama süreci haline geldi.
TÜRKİYE’DE SORUNUN KAYNAĞI NEREDE?
Nitelikli işgücü eksikliği yalnızca bireysel eğitim seviyesiyle açıklanamaz. Bu çok katmanlı yapısal bir sorun:
Eğitim ve sanayi uyumsuzluğu:
Müfredatlar üretim süreçlerine uygun değil. Sahada aranan beceriler, eğitimde yeterince yer bulmuyor.
Sanayide yetiştirme eksikliği:
İşletmeler nitelikli çalışan isterken, onların yetiştirilmesine yatırım yapmıyor.
Gençlerin sanayiden uzaklaşması:
Sanayi düşük prestijli görülüyor. Gençler hizmet sektörüne veya kamuya yöneliyor.
Bölgesel eşitsizlikler ve kadın istihdamı:
Üretim merkezleriyle işgücü arzı örtüşmüyor. Kadınlar için kreş, ulaşım, güvenlik gibi sorunlar büyük engel.
Kamu politikalarında koordinasyon eksikliği:
İnsan kaynağı planlamasında kurumlar arası eşgüdüm zayıf.
GERÇEKÇİ BİR YOL HARİTASI: İŞ BİRLİĞİ VE UYGULAMA
Nitelikli işgücü büyük bütçelerle değil, yerel potansiyeli harekete geçirecek mekanizmalarla sağlanır. Mesleki eğitim kurumları ve işletmelerin iş birliği burada kritik. Uygulamalı staj, kısa dönem kurslar ve istihdam garantili eğitim programları sayesinde hem firmalar uygun personel bulur hem gençler gerçek meslek edinir.
Üniversitelerin meslek yüksekokulları ile sanayi entegre çalışmalı. İşbaşı eğitim, modernize edilmiş usta-çırak modelleri hem beceriyi hem bağlılığı artırır. Bu yaklaşım yalnızca istihdam değil, kurumsal üretim kültürü oluşturmanın da temelidir.
ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ: PROTOKOL DEĞİL, PRATİK
Sadece iyi niyetli protokoller değil, yaşayan modeller gerekli. Mühendislik öğrencileri üretim sürecini, müşteri taleplerini ve kalite güvence sistemlerini mezun olduktan sonra değil, eğitim sırasında öğrenmeli. Bitirme projeleri, yarı zamanlı öğrenci programları ve Ar-Ge iş birlikleri bu açığı kapatabilir.
TEKMER’ler, teknoparklar ve OSB’lerdeki teknoloji ofisleri üniversite-sanayi arasında doğal köprülerdir. Gerçek iş birliği, stajla sınırlı değil; birlikte değer üretmeyi hedeflemelidir.
NİTELİKLİ İŞGÜCÜ İÇİN ÜÇ ADIMDA STRATEJİ
Yetiştir:
İhtiyaç duyulan beceriler net tanımlanmalı; kısa eğitimler ve mentorlukla çalışan geliştirilmeli.
Tutundur:
Aidiyet duygusu, kariyer fırsatları ve iş ortamı kalitesi personeli elde tutar.
Geliştir:
Bilgi hızla eskir. Sürekli gelişim fırsatları, çok yönlü eğitimler ve rotasyonla işgücü dinamik tutulmalı.
SONUÇ: REKABET GÜCÜ İNSANLA BAŞLAR
Nitelikli işgücü, yalnızca üretim değil, stratejik yatırım alanıdır. Bu yaklaşımı benimseyen şirketler, sürdürülebilir başarıyı yakalayabilir. Türkiye sanayisinin geleceği, insan kaynağına yapılacak yatırımla şekillenecektir. “İşe al ve unut” dönemi sona erdi; artık “İşe al, geliştir, birlikte büyü” modeli gerekiyor.
KOBİ’ler için bu bir lüks değil, yaşamsal zorunluluktur. Eğitim kurumları, sanayi ve kamu birlikte çalışarak çok katmanlı bir sistem kurmalıdır. Hangi teknoloji öne çıkarsa çıksın, onu yönetecek doğru insan kaynağını erken bulan işletmeler öne geçecektir.
ABD MODELİ VE TÜRKİYE İÇİN ÇIKARIMLAR
ABD’nin başarısı, üç temel unsura dayanır:
Veriye dayalı planlama
Üniversite-işveren-devlet iş birliği
Esnek ve geçişken eğitim modelleri
ABD’de işgücü ihtiyacı detaylı biçimde izlenir. Community college’lar ve sertifika programları bu verilere göre şekillenir. Özel sektör doğrudan eğitim içeriklerini belirler, eğitmen görevlendirir, mezunları işe alır. Mavi yaka meslekler hem saygın hem yüksek gelirli hâle getirilmiştir.
TÜRKİYE NE YAPABİLİR?
ABD modelini birebir almak mümkün değil. Ancak ilkeler uyarlanabilir:
Veri tabanlı eğitim:
Türkiye’de de yeterli istatistik var ama politika üretiminde kullanılmıyor. OSB’ler ve meslek liseleri bu veriye göre yapılandırılmalı.
Community College benzeri yapılar:
MYO’lar sektöre yakın konumlanmalı, eğitimi sahaya taşımalı.
Hızlı sertifika programları:
Kadınlar, gençler ve göçmenler için esnek teknik eğitimler geliştirilmeli.
İşveren katılımı:
Eğitim içeriğine işveren dahil olmalı, yönetim kurullarında yer almalı.
Teknik Mesleklerin statüsü artırılmalı:
Kamu spotları, teşvikler ve ücret politikalarıyla teknik işler cazip hâle getirilmeli.
SON SÖZ: KOPYALAMAK DEĞİL, UYUMLANDIRMAK GEREK
Türkiye’nin nitelikli işgücü açığı, kendi özgün yapısıyla çözülmeli. Eğer veriye dayalı, sahaya yakın, uygulamalı ve ortak akla dayalı modeller geliştirilirse; nitelikli insan kaynağı sorunu aşılır, sanayi gerçek anlamda güç kazanır.
Kaynak: Sanayi Gazetesi