Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak ve gençleri hayata hazırlamak amacıyla kurulan Faydasıçok Vakfı, sekiz yıldır binlerce öğrenciye dokunuyor. Vakfın kurucusu Selcen Faydasıçok, gençlerin gelişimi için burs, mentorluk ve yetkinlik programlarıyla güçlü bir ekosistem oluşturduklarını söyledi.
Faydasıçok Vakfı, klasik hayırseverlik anlayışından farklı olarak çeşitli projelerle gençlerin hayatına dokunma misyonuyla sekiz yıl önce kuruldu. Faydasıçok Vakfı, burs programlarının yanı sıra öğrencileri sosyal, ekonomik ve iş hayatına hazırlamaya katkıda bulunuyor. Kendi hayat hikayesinden ilham alarak motivasyonunu sürdüren ve 2016 yılından beri gençlere destek olan Selcen Faydasıçok, Faydasıçok Vakfı’nın hikayesini Sanayi Gazetesi’ne anlattı.

“GENÇLERİ HAYATA HAZIRLAMAK İSTEDİK”
Faydasıçok Vakfı’nın kuruluşunu ve misyonunu anlatan Selcen Faydasıçok şu sözlerde bulundu: “Faydasıçok Vakfı’nı 8 sene önce kurduk. Yola çıkarken hedefimiz hep gençlerdi. Klasik hayırseverlik anlayışından biraz daha farklı bir yaklaşımla, sadece burs vermek amacıyla değil; projelerle gençlerin hayatına dokunabilmek, onları hayata hazırlamak istedik. Sadece iş hayatından değil, sosyal, ekonomik ve genel anlamda hayata hazırlamak için çalışmalar yapıyoruz. Sanayi alanında faaliyet gösteren bir aileden geliyoruz. Fakat sanayide kadın oranının çok düşük olduğunu fark ettik. Örneğin, o dönem şirketimizde çalışan 800 kişinin yalnızca 8’i kadın mühendisti. Bu durumu değiştirmek için ilk projemiz olan “Sedefteki İnciler” ile genç mühendislik öğrencisi kadınlara burs ve mentorluk desteği sunmaya başladık. Onlara yalnızca teknik eğitimler değil, 21. yüzyıl yetkinliklerini geliştirecek soft skill eğitimleri de verdik. Ayrıca staj ve iş imkanları sunarak istihdamda daha güçlü olmalarını hedefledik. 50 mühendislik okuyan kız öğrenciyle başlamıştık. Bugün 3 farklı proje ve 350 öğrenci, yüzlerce mezun ve mentorlerimizle büyüyen bir ekosistem olduk. Şimdiye kadar 1800 öğrenciye dokunduk. Asıl amacımız da büyük bir ekosistem oluşturmak.” ifadelerinde bulundu.
“BÜTÜN ÖĞRENCİLERİMİZ ÇOK KIYMETLİ”
Vakfın bugüne kadar gerçekleştirdiği projelerden bahseden Faydasıçok şu ifadelerde bulundu: “En etkileyici projemiz ilk göz ağrımız olan “Sedefteki İnciler” diyebilirim. Bunun haricinde “İz Bırakanlar”, “El Ele” ve bu sene başladığımız “Uçurtmaya Rüzgar” projelerimiz var. “El Ele” projesi, doğal afetlerde yardıma ihtiyaç duyan gençlere destek olma amacı taşıyor. “Uçurtmaya Rüzgar” ise dışarıdan fonlanan bir proje; 50 öğrencinin burslandırılmasını sağladık. İz Bırakanlar ise hem kız hem erkek öğrencilerin olduğu bir projemiz. Bütün öğrencilerimiz çok kıymetli bizim için. İlk göz ağrımız “Sedefteki İnciler” projesinde Mevlana’nın “Her sedefte inci bulunmaz” sözünden yola çıktık. Biz gerçek incileri bulup onları parlatmak ve gün yüzüne çıkartmak için destek oluyoruz.”
“EĞİTİMLE HER ŞEYİN DEĞİŞEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Faydasıçok, Türkiye’deki sosyal sorunları çözmek adına eğitime odaklandıklarını belirtti. Eğitimle her şeyin değişebileceğine inandıklarını belirterek şu sözlerde bulundu: “Bizim odaklandığımız ana alan eğitim. Fırsat eşitsizlikleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği için çalışıyoruz. Eğitim ve bilimin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Eğitimle her şeyin değişebileceğini düşünüyoruz. O yüzden eğitime odaklandık. Lise öğrencilerine ulaşarak farkındalık oluşturuyor ve bilim sevgisi aşılıyoruz. Aynı zamanda yetenek eşitsizliği için de çalışıyoruz. Ayrıca yetenek gelişimine odaklanıyoruz.”
ÖĞRENCİLERE BURS DESTEĞİ
Faydasıçok Vakfı’nın odaklandığı yaş kitlesinin üniversite ve lise öğrencileri. Bu yaş grubundaki öğrenciler için yapılan projelere değinen Selcen Faydasıçok öğrencilerin beceri gelişimlerine önem verdiklerini belirterek:
“Faydasıçok Vakfı’nın odaklandığı hedef kitle üniversite ve lise öğrencileri. Üniversite öğrencilerini desteklemek geliştirmek, beceri gelişimlerini burslarla sağlamak amacımız. Lise öğrencilerini de bilinçlendirmek, farkındalık oluşturmak, bilimi sevdirmek gibi hedeflerimiz var. Dolaylı olarak anaokulu öğrencilerine de dokunuyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimiz ile birlikte onlara fayda yaratacak çalışmalar yapıyoruz. Gönüllü öğrencilerimizin yaptığı bir projemizde anaokulu öğrencilerine bilim ve sanatı sevdirmek üzere dergilerimiz var. Anaokullarında bu dijital çalışmayı yaydık. Böylelikle bu dijital çalışmayı anaokullarına da yaymış olduk. Bu sene meslek liseleriyle de doğrudan çalışmalar başlattık ve Bilecik Meslek Lisesi’nde 15 öğrenciye burs vererek onların becerilerini geliştirmek için özel programlar düzenledik.” açıklamalarında bulundu.
“GENÇLERİN BİR ROL MODELE İHTİYACI VAR”
Mentorluk vakfın en önemli çalışmalarından biri. Gençlerin akıl danışabileceği birine ihtiyacı olduğunu belirten Faydasıçok: “Mentorluk bizim en önemli programlarımızdan biri. 8 sene önce bu yolculuğa başlarken projelerimizin içine mentorluk programını dahil etmiştik. Şu an 120 civarında mentorumuz var ve birebir ilişkiler kurarak hem mentorları hem de bursiyerlerimizi tanıyarak eşleşmeler yapıyoruz. Peki mentorlük neden önemli? Gençlerin bir rol modele ihtiyacı var. Karşılarında bu yollardan geçmiş, zorluklarla karşılaşmış ama pes etmemiş ve bir yere gelmiş insanları gördükleri zaman onlardan aldıkları en önemli ilham bu oluyor. İkinci olarak ise onların deneyimlerinden faydalanabiliyorlar. Akıl alıp soru sorabiliyorlar.”
“MENTOR PROBLEMİ ÇÖZMESİNDE DESTEK OLUYOR”
Mentorlük gençlerin kariyer planlamasında çok büyük bir fark yaratıyor diyerek ekleyen Faydasıçok sözlerine şöyle devam etti: “Çok büyük bir fark yaratıyor. Onların yolundan geçmiş bir insanın onlara yol göstermesi en büyük destek oluyor. Staj yerini ayarlarken bile mentorlerinden destek alıyorlar. Mentorler kendi networkünü açıyor. Son 2 yıldır gençler staj yeri bulmakta zorluk çekiyor. Bu konuda en büyük desteği mentorlerinden alıyorlar. Çünkü yanlarında networkü olan bir iş insanı var. O bütün çevresini bir anda seferber ediyor staj yeri bulmak için ve buluyor. Mentor problemi çözmesinde destek oluyor.” dedi.
TÜRKİYE’DE GÖNÜLLÜLÜK ORANI
Türkiye’de sivil toplum kuruluşların etkisini değerlendiren Faydasıçok: “Sivil toplum kuruluşları dünyada 6.güç denilen çok kuvvetli bir yeri kaplıyor. Maalesef Türkiye’de o kadar da güçlü değiller.Keşke biraz daha etkileri fazla olabilse. Bunu da şöyle değerlendiriyorum “mış” gibi yapan sivil toplum kuruluşları olmasından kaynaklandığını düşünüyorum bu etkisizliğin. Gün geçtikçe artıyor tabi işini güzel yapan ve “mış” gibi yapmayan sivil toplum kuruluşlarının. Bunlar arttıkça, etki alanı genişledikçe toplumsal fayda anlamında daha güzel işlerin yapılabileceğini düşünüyorum. Çünkü kamu ve özel sektörle iş birliği yapmaya başlıyorlar. Kamudan daha çok özel sektör daha çok sahipleniyor sivil toplum kuruluşlarını. Dolayısıyla özel sektörle güçlerini birleştirerek etki alanlarını genişletiyorlar. Onların güçleri bizim elimizdeki insan kaynağıyla birleşince çok daha güzel işler ortaya çıkıyor. Sivil toplum kuruluşların insan kaynağı en önemli kaynağıdır ve gönüllüler ile yürür bu işler. Türkiye’de gönüllü oranımız çok düşük. Türkiye’de gönüllü oranı yüzde 6’lardaydı yüzde 11’lere çıktı. Fakat bu rakam gelişmiş ülkelerde yüzde 57-58’lerde. Bizim öncelikli olarak gönüllü insan kaynağımızı artırmamız lazım. O yüzden bursiyerlerimizden sivil toplum çalışmaları yapmalarını bekliyoruz. Çünkü bugün bizde öğrenip çalışma hayatına başladıklarında öğrendikleri gönüllülük çalışmalarını yaymaya başlayacaklar. “ ifadelerinde bulundu.
“SANAYİDE ÇALIŞAN BİR KADIN OLARAK ÇOK ZORLANDIM”
Bu yola yönlenmesindeki en büyük motivasyon kaynağının kendi yaşadıkları olduğunu belirten Faydasıçok: “Benim en büyük motivasyon kaynağım kendi yaşadıklarım ve yaşayamadıklarım. Babamı üniversitede okurken kaybettim ve eğitim hayatım boyunca burslarla okudum. O zorlukları çok iyi bildiğim için, gençlerin aynı zorlukları yaşamamasını istiyorum. Özellikle sanayide çalışırken bir kadın olarak çok zorlandım. O dönem bana yol gösterecek bir rol modele çok ihtiyacım vardı. Zaten ailenin ilk okuyan kız çocuğu da bendim. Etrafımda çalışan kadın yoktu. Bu yüzden benim bu yolda motivasyonum kendi hayatımdı. Öğrencilerin imkansızlıklardan dolayı geride kalmasını istemiyorum. O yüzden elimizden geldiğince kaç kişiye yardım edebilirsek o kadar iyi diye düşünüyorum. Bir diğer nedeni de ülkemi çok seviyorum.Ülkemin gençlerine de çok inanıyorum. Hiçbir zaman umudumu kaybetmiyorum. Atatürk’ün “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır” sözü bana hep ilham veriyor. Ben umutsuz bir insan değilim umudumu her dönem her daim canlı tutabiliyorum. Gençlerimizle bir araya geldiğimiz zaman her seferinde umudum canlanıyor. Ben onlara çok inanıyorum. Şimdi gidiyor olabilirler ama günün birinde dönecekleri ve ülkeleri için çalışacaklarına inanıyorum. Hepimizin ülkemiz için bir şeyler yapması gerektiğine inanıyorum. Benim en büyük motivasyon kaynaklarım bunlar.” dedi.
Kaynak: Sanayi Gazetesi