Su’dan Karbon’a: Tekstilde Dönüşüm ve Uyum

Bir çevre mühendisi akademisyen ve bir kadın olarak, dikkatimi en çok çeken sektörlerin başında tekstil geliyor. Modayı yakından izlerken israfın ne kadar görünür hâle geldiğini görüyoruz; bu da son dönemde tekstil atıklarının kamuoyunun odağına yerleşmesine yol açtı. İşte tam da bu yüzden bu yazıda konuya, bir çevre mühendisi akademisyenin merceğinden bakmak istedim.

Prof. Dr. Ece Ümmü Deveci

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi

Tekstil, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü taşıyan vitrin sektörlerinden biri. Ancak tedarik zinciri bugün su riski, atık baskısı ve karbon maliyeti üçgeninde hızla yeniden konumlanıyor. Avrupa Parlamentosu’nun 9 Eylül 2025’te onayladığı paketle tekstil ve gıda atıklarında üretici sorumluluğu (EPR) AB genelinde bağlayıcı hâle gelirken, AB dışından e-ticaret yoluyla satış yapanlar da kapsama giriyor. Üye devletlere ulusal EPR sistemlerini kurmaları için yaklaşık 24–30 ay tanınıyor; bu da AB pazarına tedarik eden Türk üreticiler açısından fiilî nakit çıkışı ve izlenebilirlik yükümlülüklerinin yeni normal olacağı anlamına geliyor. Türkiye cephesinde ise 2 Temmuz 2025’te kabul edilip 9 Temmuz’da yayımlanan İklim Kanunu, ulusal emisyon ticaret sistemi (TR-ETS) için hukuki zemini oluşturdu; 22 Temmuz 2025 tarihli TR-ETS Yönetmelik Taslağı da işleyişe dair ana hatları istişareye açtı. Sanayide yıllardır yürürlükte olan MRV düzeni ise ETS’ye geçişte veri omurgasını hazırlamış oldu.

Tekstil sektöründe su yönetimi bu dönüşümün ilk belirleyicisi aslında. Yaşam döngüsü yaklaşımı ile bakıldığında su etkisinin genellikle elyaf üretimi ve ıslak proseslerde yoğunlaştığını gösteriyor; ancak ürünün türü ve tesisin koşullarına göre dağılım farklılaşabiliyor. Türkiye’de 27 Aralık 2024 tarihli Su Verimliliği Yönetmeliği, sanayide su verimliliği sisteminin kurulması, izlenmesi ve belgelendirilmesine ilişkin çerçeveyi netleştirerek proses bazlı ölçüm-izleme ile il düzeyinde planlamayı idari zemine bağlıyor. Bu bağlamda su kütle dengesi, ıslak proseslerin debimetrelerle izlenmesi ve havza bazlı kıtlık faktörleriyle (ISO 14046) su ayakizinin değerlendirilmesi hem mevzuatla uyumu sağlıyor olacak hem de tasarım ve yatırım kararları için sağlam veri sağlamış olacak.

Tekstil sektöründe atık tarafı, operasyonel yönetim, ulusal atık listeleri ve EWC kodları üzerinde yürütülmektedir. Sahada atık kodlaması yapılırken en yaygın iki kümeler 04 02 (tekstil endüstrisi atıkları) ve 20 01 (belediye/evsel atıkların ayrı toplanan fraksiyonlarıdır). Bu sınıflar, kesim kırpıntıları, elyaf karışımları gibi proses kaynaklı tekstil atıkları ile ofis/ambalaj gibi belediye nitelikli akışlar içermektedir. AB’de EPR’ın üretici finansmanını zorunlu kılması, kesim kırpıntıları ve üretim firelerinin elyaf türüne göre ön ayrıştırılması ve kalite standardizasyonunu doğrudan bir maliyet azaltımı olarak değerlendirilmektedir.

Ürün düzeyinde kıyaslanabilirlik ise sağlam bir LCA disipliniyle sağlanabilir. ISO 14040–14044 standartları hedef-kapsam, envanter, etki değerlendirme ve yorum aşamalarını tanımlar; ISO 14067, ürün karbon ayakizi raporlamasının kurallarını koyar. Bu üçlü çerçeve, veri kalitesi için coğrafya-zaman-teknoloji temsiline ilişkin kurallar ile üçüncü taraf kritik incelemeyi gerektirir. Bu disiplin yalnızca marka denetimlerinin beklentisini karşılamakla kalmaz; aynı zamanda tesis ve ürün bazlı sonuçların şirketler arası kıyaslamada kabul görmesini sağlar ve tedarikçi seçiminden ürün tasarımına uzanan karar süreçlerini güçlendirir.

Karbon yönetimi, yakında daha net bir fiyat sinyaliyle şekillenecek. Hâlihazırda yürüyen MRV (izleme–raporlama–doğrulama) süreçleri, TR-ETS’ye veri aktarımını kolaylaştırıyor; taslak düzenlemede tanımlanan kapsam, ücretsiz tahsis ve benchmark esasları ise işletmelerden şimdiden envanter kalitesini yükseltmelerini bekliyor. Küresel ölçekte lojistik tercihlerinin etkisi de açık: 2024’te hava kargo kullanımındaki artışın, büyük bir moda grubunun taşımacılıktan kaynaklanan emisyonlarını belirgin biçimde büyütmesi, Kapsam 3’ün ne kadar hassas olduğunu gösterdi. Bu çerçevede sağlam bir yol haritası; kurumsal Kapsam 1-2-3 envanterinin çıkarılmasını, ürün düzeyinde ISO 14067’ye göre karbon ayakizinin hesaplanmasını, MRV süreçlerinin TR-ETS veri gerekliliklerine göre yeniden gözden geçirilmesini ve CBAM (Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) kapsamına girebilecek girdiler için tedarikçilerden gömülü emisyon bilgisinin temin edilmesini içerir.

Ürün güvenliği ve çevresel etki tarafında yükselen bir diğer konu mikroelyaf salımıdır. Mikroelyaf salımı, kıyafetler yıkandığında sudaki çok küçük kumaş parçacıklarının kopup çevreye karışmasıdır. Bu miktar; kumaşın türüne, ipliğin nasıl büküldüğüne, makineye atılan çamaşır yüküne ve yıkama süresine göre değişir. Son araştırmalar, testlerin yapılma şeklinin bile ölçülen sonucu etkileyebildiğini gösteriyor. Bu yüzden salımı azaltmak için ürün tasarımında daha dayanıklı örgü-büküm tercih etmek, yıkama-kullanım talimatlarını doğru vermek ve uygun arıtma çözümleri kullanmak önemlidir. Kısacası, çevresel etkiyi yalnızca fabrikada değil, kıyafetin tüm kullanım ömrü boyunca yönetebiliriz.

Bu teknik dönüşümün finansal ve yönetişim boyutunu birleştiren temel araç raporlamadır. KGK’nın Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile 2024 ve sonrasında sürdürülebilirlik bilgisinin, finansal raporlamayla aynı titizlikte ve karşılaştırılabilir biçimde sunulması öngörülmektedir. Önde gelen markaların güncel raporları; iklim geçiş planları, tedarik zinciri emisyonları, yöntemsel sınırlar ve veri doğrulama süreçlerini açıkça paylaşarak uygulanabilir örnekler sağlar. Bu çerçevede raporların; yönetişim, strateji, risk yönetimi, metrikler ve hedefler ekseninde TSRS/ESRS ile uyumlu açıklamalar içermesi; su çekimi ve deşarj verileri ile ıslak proses yoğunluğunu düzenli olarak sunması; elyaf karması ve kimyasal yönetimine ilişkin politikaları ve performansı ortaya koyması; döngüsellik göstergelerini (yeniden kullanım, onarım, ikinci el, geri dönüşüm) nicel olarak takip etmesi; tedarikçi verisinin kapsamını ve doğrulanmış veri oranını açıkça belirtmesi beklenir. Bu yaklaşım, paydaşların karar alma süreçlerinde güvenilir, karşılaştırılabilir ve denetlenebilir bilgiye erişimini sağlar.

Sonuç olarak AB’deki EPR kuralları, Türkiye’deki TR-ETS hazırlıkları ve TSRS ile güçlenen raporlama disiplini birleştiğinde, rekabet gücü yalnızca birim maliyetlerle değil, kanıta dayalı çevresel performansla tanımlanıyor. Kısa vadede su ve kimyasal verimliliği, atıkta ayrıştırma ve kalite standardizasyonu ile ürün düzeyinde LCA; doğrudan maliyet düşürücü etkiler yaratır. Orta vadede EPR finansmanı ve lojistik kaynaklı Kapsam 3 emisyonlar yönetilebilir hâle gelir. Uzun vadede ise TSRS/ESRS uyumlu, üçüncü tarafça doğrulanmış raporlama; sermaye piyasalarının beklediği şeffaflığı sağlayarak sektörün sürdürülebilir büyüme kapasitesini güvence altına alır.

Tüketici olarak görevimiz; az almak, uzun kullanmak ve tamir ederek yeniden kullanmaktır. Seçimlerimiz geleceği değiştirir. Tekstil sanayicisi içinse güçlü markanın yolu temiz üretimden geçer: ölç, azalt, kazanca dönüştür.

Kaynak: Sanayi Gazetesi

Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 × five =