Günümüzde “Sürdürülebilirlik” lafını sıkça duymaya başladık..
Avrupa Yeşil Mutabakatı, Avrupa Birliği tarafından 2019 yılında duyurulan kapsamlı bir sürdürülebilirlik planıdır. Bu mutabakat, AB’nin 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefini içermekte olup, çeşitli sektörlerde sürdürülebilirlik ilkelerinin teşvik edilmesini amaçlamaktadır. Bu plan enerji dönüşümü, sürdürülebilir ulaşım, döngüsel ekonomi, biyoçeşitlilik, tarım ve diğer sektörlerdeki çeşitli hedefleri kapsamaktadır. Avrupa Yeşil Mutabakatının temel odak noktası, ekonomiyi düşük karbonlu ve çevre dostu bir yöne yönlendirmek ve aynı zamanda sosyal adaleti güçlendirmektir.
Sürdürülebilirlik konusuna gelecek olursak; Sürdürülebilirlik kavramı genel olarak bir durumu veya süreci belirsiz bir süre boyunca devam ettirme kapasitesini ifade eder. Bu genel anlamda sürdürülebilirlik birçok farklı şekilde algılanabilir ve tanımlanabilir. Sürdürülebilirlik temelde ekolojinin ve ekolojik sistemlerin gelecekte de işlevlerini, süreçlerini ve üretkenliklerini devam ettirebilme yeteneği olarak algılanmaktadır. İnsan faaliyetlerinin bir sonucu olarak dünya kaynaklarının ve çevrenin tükenme sınırına doğru ilerlediği konusunda artık genel bir fikir birliği vardır. Bu açıdan bakıldığında sürdürülebilirlik ancak doğanın sunduğu kaynakların kendi kendini yenilemesine imkân verecek hızda kullanılmasıyla sağlanabilir. Sosyal sürdürülebilirlik, şimdiki insan neslinin ihtiyaçlarının gelecek nesillerin ihtiyaçlarına zarar vermeden karşılanması olarak tanımlanabilir. Kavram ekonomik açıdan değerlendirme yapıldığı zaman, sürdürülebilir kalkınma kavramı ile birlikte ele alınabileceği gibi, üretim sürecinde yenilenebilir kaynaklara yönelmek ve üretim faaliyetlerinin çevresel etkilerinden sorumlu olmak olarak da açıklanabilir.
Bunun nedeni, çevre ve kalkınma konularını farklı perspektiflerden değerlendirmeye başlanmasıdır. Çevre sorunlarının sınırsız ve kaynakların kıt olması, yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlik konularında alarm verilmesine neden olmuştur. Bu durum, çevre sorunlarına bir çözüm olarak sürdürülebilir kalkınmanın önünü açmıştır. Sürdürülebilirlik; Çevresel sürdürülebilirlik, kaynak tüketiminin ve tüm emisyonlar ve atıklar da dahil olmak üzere tüm çevresel sorunların en aza indirilmesi anlamında; Doğal kaynakların korunması ve geliştirilmesi açısından ekolojik sürdürülebilirlik, Kabul edilebilir maliyetler açısından ekonomik sürdürülebilirlik olarak tanımlanan bir kavram olup, toplumun tüm kesimlerine hizmet eden ve toplumların özelliklerine ve kapasitelerine göre yapılabilen bir anlayıştır.
Sürdürülebilirlik paradoksal bir bakış açısına sahiptir; yani sürdürülebilirliğin değerlendirilebileceği tek bir genel bakış açısı yoktur ve sürdürülebilirlik hakkında sabit bir fikir bulunmamaktadır. Toplumda sürekli yeni bakış açılarının ortaya çıkması ve iklim değişikliği vb. yeni kaygılar, sürdürülebilirliğin asla tüketilemeyecek veya sonlandırılamayacak bir kavram olduğunu gösteriyor.
Doğal kaynakların ve çevrenin, sanki hiç tükenmeyecekmiş gibi, kendilerini yenileyebileceklerinden daha hızlı bir şekilde kullanıldıkları ve tükenme noktasına yaklaştıkları konusunda artık genel bir kabul görmektedir. Bu noktadan hareketle, insanoğlu yeryüzünde var olduğu sürece çevresel dengenin bozulmaya devam edeceği varsayıldığından, ekonomik kalkınma ile doğa ve toplum arasında bir denge arayışı sürdürülebilir kalkınma fikrini doğurmuştur.
Birçok firmanın sürdürülebilirlik konusunda çalışmaları, projeleri ve girişimleri bulunmaktadır. Sürdürülebilirlik çalışmalarında Çevre Mühendislerine çok iş düşmektedir ve sürdürülebilirlik ilk başta bizim mesleği ilgilendiren bir konu. Ancak bu tür konularda en son biz akla geliyoruz. İnşallah Çevre Mühendislerinin kıymeti bilinir.
Kaynak: Sanayi Gazetesi