Seçil YILDIZ
Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdür Yardımcısı
Tekrardan merhaba,
Yılın bu üçüncü yazısında; bu yıl ülkemizin gündeminde en üst sıralarda olan TSRS raporlamasını yazmak isterim.
Bildiğiniz gibi, TSRS yani Sürdürülebilirlik Raporlaması 2025 itibarıyla finans sektöründe ve halka açık şirketlerde zorunlu hale geldi.
Finans sektörü elbette, Sürdürülebilirlik risklerini analiz etme tarafında en önde giden sektörlerden. Bugün itibarıyla, hemen hemen 2 bankadan birinin Sürdürülebilirlik Stratejisi var; ayrıca her 4 bankadan birinin Somut Hedefleri var. Şunu da söylemeden geçmeyim; Stratejiler, Somut Hedeflerle desteklenmedikçe sadece “vizyon” seviyesinde “soyut” kalır; dolayısıyla “Somut Hedefler”in açıklanması çok önemli ve önümüzdeki dönem TSRS ile bu çok önemli adım da atılmış olacak. Sektörün yarısının Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyon hedefleri var; bunlar güzel.
Keza, sanayi sektörüne bütün olarak baktığımızda, 2050’de ilk Net Sıfır Kıta olma hedefi olan AB’ye ihracat yapan sektörlerimizde de sürdürülebilirlik alanında yoğun bir çalışma olduğunu görüyoruz. Çünkü çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerimiz AB’ye ihracatında 2026’dan itibaren Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na tabi olmaya başlayacak ve ihracatta rekabetçi olabilmek için bu dönüşümü sağlamalarında fayda var. Ayrıca, Tekstil ihracatında “ürün kimliği” uygulaması, sektördeki dönüşümü hızlandırdı. Tekstilde ve otomotivde döngüsel ekonomi, hepimizin ajandasında yukarı sıralara taşındı.
Bütün bunları söylemekle birlikte; Sürdürülebilir (yeşil, sosyal ve yönetişimsel) dönüşüm ayrı bir konu; bunun zorunlu olarak raporlanması daha ayrı bir konu. Ki ülkemizde zorunlu Sürdürülebilirlik ve İklim raporlaması TSRS ile bambaşka bir döneme girdiğimizi belirtmekte de yarar var.
TSRS ile, Sürdürülebilirlik raporlamasını, hatta daha ileri gidip Entegre raporlarını hazırlayan firmalarımızın bir kısmı artık İklim ve Sürdürülebilirlik raporlamalarını da yapacaklar.
Tam da bu noktada, TSRS raporlaması yapacak şirketlere 2 kritik önerim olacak.
Sektörünüzde faaliyet gösteren şirketlerin Sürdürülebilirlik ve Entegre raporlarını inceleyin. Böylece şirketinize, sektörünüze ait risk ve olası fırsatları daha iyi anlamış olacaksınız. Bununla birlikte, tüm risk ve fırsatlar sizin şirketinize uygun olmayabilir. O yüzden kendi şirketiniz özelinde olabilecek risk ve fırsatları da Şirket profesyonelleriniz ve/veya danışmanlarınız, denetçilerinizle ayrıca değerlendirin.
Risklerin finansal karşılığının ne şekilde yapılmış olduğunu anlamak için, firmaların TSRS uyumlu sürdürülebilirlik raporlarını inceleyin.
Bütün bunları söylemekle birlikte, “risk değerlendirme”nin şirketlerinizi tüm hücrelerine kadar tanımanın ötesinde risk değerlendirme konusunda tecrübeye de dayandığını mutlaka ama mutlaka aklınızda bulundurun.
Şirketlerimizdeki Sürdürülebilirlik ve Raporlama profesyonellerine önerim, “Önemlilik” ve “oransallık” kavramlarının risk değerlendirmede ne anlama geldiğini anlatan eğitimlere katılın. Her risk aynı ölçüde önemli değildir; her risk aynı ölçüde gerçekleşme olasılığına sahip değildir. Her potansiyel risk, risk değildir. Dağ başına okul inşaatı yaparken İSG risk’leri farklıdır; şehrin merkezinde bir okul inşa ederken oluşacak riskler farklıdır. Bunları iyi değerlendirebilecek “öngörü”ye sahip olabilmek için kendinizi yetiştirin.
Özellikle finans sektöründeki profesyonellerimiz, çalıştıkları kurumlar, karşılıklarını “bu iklim ve sürdürülebilirlik riskleri”ne göre de ayıracağı için finansal sistemin direnci/kırılganlığı açısından çok önemli olan bu risk değerlendirme için bir an önce çalışmalara başlamalı ve fikir alışverişinde bulunmalı. Sürdürülebilirlik ve iklim risklerinin finansal karşılıklarını hesaplamada; risk değerlendirme tecrübesinin çok kritik olduğunu belirtmek isterim. Bir diğer önerim, finans sektörü paydaşlarının bir araya geleceği TSRS çalıştayları yapmak.
Bankalarımızın çoğunda, maalesef Sürdürülebilirlik risklerinin değerlendirilmesi; halen kredi derecelendirmelerinin (rating) bir parçası değil ve bu çok büyük bir eksiklik. Sürdürülebilirlik risklerinin bir an önce rating sistemlerine entegre edilmesi, kredilerin temerrutları, karşılıklar ve bankaların sermaye yeterliliklerinin ve sektörün mukavemetinin oluşturulması için çok kritik. TSRS’nin bu anlamda, bankacılık sektörüne çok büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Özetle, Sürdürülebilirlik alanında dönüştürücü bir rolü olan Bankalarımızın Somut Hedeflerini belirlemeleri; Sürdürülebilirlik Risklerini kredi derecelendirme sistemlerinin bir parçası yapmaları; Sürdürülebilir Dönüşüm projelerine daha çok kaynak ayırmaları çok elzem. Bu sene atılmış en büyük adım olan zorunlu TSRS ile 2025 yılından itibaren sonuçları yakından takip etmeye devam edeceğiz.
Son olarak zorunlu TSRS raporlamasının ülkemiz açısından çok önemli bir açılım ve fırsat olduğunu üstüne basa basa söylemek istiyorum.
Kaynak: Sanayi Gazetesi