Türkiye Ekonomisinin Çıkış Noktası Sanayi

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomik İşler Başkanı Dr. Fatih Öztek ile sanayi politikalarını Sanayi Gazetesi’ne anlattı.

Türkiye Ekonomisinin Çıkış Noktası Sanayi: Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomik İşler Başkanı Dr. Fatih Öztek, sanayinin çıkış noktasının Türkiye ekonomisinin çıkış noktası olduğunu, merkezi hükumetin çıkış noktasının da faize ve rantiyeye aktarılan rakamların adil bir şekilde ülke içerisinde paylaşılmasının olduğunu vurguladı.

Finansman zorluğu çeken iş dünyası için neler yapılmalıdır?

Şu anda sormuş olduğunuz soru Türkiye’nin sadece sanayi değil bütün alanlarını ilgilendiren bir problem. Yeniden Refah Partisi olarak biz insan için siyaset yapan bir partiyiz. Öncelikle insanların problemlerinin çözülmesi gerekiyor. Türkiye’de yaşayan herkesin isteyerek çalıştığı bir işinin olması. Burada özellikle altını çizmek istediğimiz zoraki bir işte değil isteyerek çalıştığı ve insanlık onuruna yakışır bir ücret kazanabileceği bir iş olması. Türkiye’deki yüksek orandaki işsizliğin sebebi de bu; ücretlerin çok düşük olması, insanlık onuruna yakışı açlık ve yoksulluk sınırının çok altında ücretlerin oluyor olması. Oran verecek olursak, Türkiye’de yaklaşık nüfusun yüzde 42’si açlık sınırının altında yaşıyor ki bunlar TÜİK rakamları olabilecek en iyi rakamlar. Ve yüzde 85’i de yoksulluk sınırı altında yaşıyor şu an.

Ekonominin Temelinde Üretim Var

Yıllardır lokomotif AK Parti iktidarında inşaat sektörü olarak ifade edildi ama aslında ekonominin temelinde üretim kapasitesi vardır. Üretim kapasitesini de ancak sanayi ile inşa edebilirsiniz. En temelden yani ham maddeden başlayarak; ara malı, aradaki yatırım malları, sermaye malları ve en nihayetinde ürün olarak zincirin tamamına hâkim bir ekonomi inşa etmeniz gerekiyor. Türkiye’nin Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi Dünya’da ilk 10 en büyük ekonomi arasına girmesi tamamen bugün itibarıyla Sanayi Politikalarına atmış olduğunuz adımlar ve inşa ettiğimiz sanayi yapısına bağlı. Bugün Türkiye’deki sanayicilerin fiyat üzerinde herhangi bir rekabet gücü yok. Dolayısıyla bu enflasyon ve şişen fiyatlar üzerinde ilk karşılaştığı problem finansman.

Enerji Yoksa Çark Dönmez

Türkiye’de dış ticaret açığı bugün açıklanan rakamlarla konuşacak olursak 12 aylık yani yıllık olarak 110 milyar dolar seviyesinde. Bunun büyük bir çoğunluğu enerji faturası. Evet bunu bazen çıkartıp daha iyimser olarak rakamlar ifade ediliyor ama enerji olmadığı zaman ekonominin çarklarının dönmesi mümkün değil. Enflasyonun çözülebilmesi için Türkiye’nin öncelikli olarak sanayi politikalarına önem verip sanayiye yatırım yapması gerekiyor. Yani üretim kapasitesini arttırdığınızda ve bunun beraberinde teknolojisinde kendi geliştirebilen bir ekonomi haline geldiğiniz zaman enflasyon arttık Kısa vadeli geçici problemler olarak değerlendirilebilir.

Yeniden Refah Partisi’nin Sanayi Politikası nedir?

Yapılması gerekenlerden Türkiye ekonomisinin ne kadar uzakta olduğunu ifade etmek için yine bir verilerden istifade etmekte fayda var. Malumunuz bu hafta içerisinde İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun verileri paylaşıldı. Ve orada en dikkat çekici noktalardan biri ki bu en büyük 500 firma dediğimiz aslında Türkiye’nin göz bebeği, en kıymetli firmalarımız.

Sanayi Envanteri Çıkartılmadı

Türkiye’de şu an maalesef il bazında da Türkiye genelinde de sanayi envanteri net bir şekilde çıkartılabilmiş değil. Yani Türkiye’de şu an önceliklemek istediğiniz veya teşviklerle bir yere getirmek istediğiniz sektörün ihtiyacı olan bütün hammaddeden, insan gücüne, ara mamule, teknolojiye buna ne kadar uzak olup olmadığına dair herhangi bir çalışmamız yok. Varsa yoksa inşaat sektörü üzerinden bu zamana kadar devam etti. İnşaat sektörü önemsizdir, ihtiyaç yoktur demiyoruz. Siz koskoca bir ekonomiyi 85 milyonluk bir ülkenin ekonomisinin lokomotifini inşaat sektörü yaptığınızda bugün geldiğimiz de tıkanmaya geliyoruz. Neden? Çünkü yıllarca yaptığınız harcamaların üretim kapasitesine zarar/faydası olmadı. Son 20 yıl içerisinde Türkiye’de her şehre bir üniversite açıldı ve şu an üniversite sayısı 210’un üzerine geldi. Üniversite öğrenci sayısı 6 milyonluk üniversite öğrencisi sayısı var. Eğitim politikaları da burada işin içerisine giriyor. Gençlerimize yüksek teknoloji yoğunlukta üretim yapabilecek şekilde eğitim veriyoruz ama onun karşılığı istihdam edebileceğimiz alanlar maalesef sanayi politikaları ihmal edildiği için karşılığı olmuyor. Bunun sonucunda da bugün yine tartışma konularından biri en güncel beyin göçü yani nitelikli Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden yabancı dil bilerek mezun olan öğrenciler ülkeyi terk etmek durumunda kalıyor.

Enflasyon muhasebesi, OVP’de riskler ve hedefler iyi analiz edilmiş mi? KKM’nin getirdiği ekonomik sorunlar nasıl aşılacak?

Birincisi enflasyon muhasebesi artık bu yüksek enflasyon oranlarında firmaların mecbur kaldıkları bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu aslında 2000’lerin öncesini hatırlayanlar için standart bir yapıydı. Ama artık Enflasyonun %20’lerin altına indiği 2000’li yıllarda özellikle 2007’den sonra artık önemini yitirmiş Türkiye ekonomisi için muhasebe içerisinde önemini yitirmiş bir yapıydı. Üzülerek ifade ediyoruz ki 2021’den sonra enflasyonu yeniden işte %30’un üzerine çıkıyor olması ki tabi TÜİK enflasyonundan bahsediyoruz. TÜİK enflasyonu derken şunu kastediyorum çok büyük bir sepetten bahsediyoruz. Bunu sektör bazında spesifik alanlarda incelersek bu oranlar çok daha yüksek çıkıyor ki gıda enflasyonun yüzde yüzü zorladığı gibi. OVP kısmında belki çok örtük ve zayıf kalmasının sebebi iktidarın bu enflasyon problemini dünyanın geri kalanında olduğu gibi geçici görmesinden kaynaklanıyor.

Yeniden Refah Partisi olarak bu hedeflerin çok gerçekçi olduğuna inanmıyoruz. Şu sebepten yani, yine para politikası tarafından değil de reel ekonomiye dönük olarak programın içerisinde çok devrimsel nitelikte ya da sanayinin temel problemlerine doğrudan işaret edilebilecek hiçbir çözüm noktası yok. Dış ticaret açığının 110 milyar dolara dayanmış bir dış ticaret açığından bahsediyoruz. Bunun yaklaşık 70-75 milyar doları enerji faturası. Orta vadeli problem içerisinde tırnak içerisinde söylüyorum; “Sanayi politikalarına dönük gerçekten bir adım atılmak istenmiş olsaydı ilk başta olması gereken sanayinin birinci derecede ihtiyaç duyduğu enerji arzı güvenliğinin temin edilmesiydi.” Şu an maalesef ifade ediyor sanayicilerimiz için bu problem devam ediyor.

Orta Vadeli Program (OVP) İle Sanayici Belirsizliğe Girdi

Türkiye’nin 2026 sonuna kadar enerji faturası yine 80 milyar dolara dayanacak. Şimdi 80 milyar dolar demek sonunda dolar ifadesini kullandığımız için nereye gideceğini kimsenin ön göremeyeceği bir durum. Dolayısıyla inanılmaz bir belirsizlik içerisinde şu an sanayici. Şu Orta Vadeli Programı incelediğinde önünü görebileceği bir program yok. Orta Vadeli Programda bir işaret yok ama geleneksel olarak iktidarlar sanayi zorlandığı zaman bu noktalardan teşviklerle desteklere başlarlar. Onda da hükumetin eli çok rahat hareket edebilecek durumda değil. Orta Vadeli Programda, 2023 sonu olarak 30 TL, 2024 sonu yaklaşık 40 TL, 2025 sonu 50 TL ve sonrasında 56 TL ya da 57 TL olması öngörülüyor. Kur Korumalı mevduat; bu da aslında Türkiye’nin temel problemine yani sanayi değil bütün ekonomik olarak düşünürsek temel problemine çözüm oluşturmayacak anlık olarak Türkiye’de döviz kuru üzerinde bir fren mekanizması görebilecek bir politik olarak öne sürüldü. Yani dolara olan talebi frenleyebilecek yurtiçi yerleşiklerin artık tasarruflarını TL cinsinden enstrümanlarda değerlendirebilmesi için ifade edilmişti. Onun için yürürlüğe alınmıştı ama malum geçen hafta Merkez Bankası Başkanı TL enstrümanlara ulusal ve uluslararası ilgiyi artırmak için enstrüman arayışındayız diyor.

Sanayinin Çıkışı Türkiye’nin Çıkış Noktası Olacak

Aslında sanayide çıkış noktası dediğimiz ülke ekonomisinin çıkış noktasıdır. Yani bu sanayinin çıkış noktası derken işte sermaye sahipleri ile aslında sanayici arasında da neredeyse bir algıda ifade ediyorum tırnak içerisinde algıda bir eşitlik var. Ve sanayiciye yapılacak olan desteklerin ve onlar için atılacak adımların sanki sermaye tarafını da güçlendirmek için atıldığı ifade ediliyor ama şu cümleyi tekrarlamak istiyorum, sanayinin çıkış noktası Türkiye ekonomisinin çıkış noktası olacak. Dolayısıyla Türkiye’deki sanayide çarkların devam ediyor olması üretimi devam ediyor olması Türkiye ekonomisinin Cumhurbaşkanı’nda zaman zaman ifade ettiği ekonomik olarak “Diz çökmeyeceğiz.” Noktasının garanti noktasıdır. Eğer sizin sanayiniz tıkır tıkır işliyorsa, ham maddeden ara mallar, sanayi yatırım mallarına ve nihai ürüne kadar siz teknik olarak bütün üretime devam edebiliyorsanız kimsenin korkusu olmasın Türkiye ekonomisi diz çökmez. Yani ne enflasyon olaylarıyla ne döviz tarafıyla herhangi bir diz çökme olmaz. Ama bu yüksek enflasyon olduğu dönemlerde sanayicinin ciddi bir hırpalandığı döneme denk geliyor. Ve buradan en az zararla aslında üretim Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesinin muhafaza edilebilmesi ve üstüne artışın sağlanabilmesi için bu tedbirlerin alınması gerekiyor. Ama şunun altında burada net bir şekilde çizmek istiyorum. Sanayicinin enflasyondan hırpalanmasından kaynaklı doğan kayıplarının telafisi tabii ki de vergi kanunu ile ilgili düzenlemelerle enflasyon muhasebesi aslında yeterli değil üstüne bazı önlemlerin de alınması gerekiyor. Yine İSO 500’ün rakamları ile konuşacak olursak 2021 yılı son açıklanan raporla ifade edeyim 2021 yılında Türkiye’deki ilk 500 firmanın oluşturmuş olduğu katma değerin yüzde 32.2’si sadece ücretli çalışanlara gitmiş. Yüzde 28,1 finansman masraflarına gitmiş yani ödenen faizlere, yüzde 39,7’si de kar olarak üreticilere kalmış. Bu resim bize çok net bir şeyi ortaya koyuyor. Siz 100 liralık üretip bunun karşılığında 33 lirayı birine ücret olarak veriyorsanız yarın bir gün Türkiye ekonomisi bu noktadan da çıkmaza girmiş olacak. Dolayısıyla Türkiye’de tamam sanayiciler ülkenin göz bebeği, Türkiye’nin üretim kapasitesi ama bununla beraber iç piyasadaki tüketimi de gerçekleştiren hane halkının da reel olarak gelirinin artması gerekiyor.

5 Trilyon TL Faiz

Sanayinin çıkış noktası için söylemiş olayım son cümlemiz şu olsun; faize aktarılan bu haksız kazancın bu rantiye kazancının adil bir şekilde üreticiyi yani sanayici ve tüketici tarafından adi bir şekilde paylaşılması gerekiyor. Merkezi hükumetin bütçe rakamlarından anladığımız kadarıyla her geçen yıl önümüzdeki 3 yıl için ifade ediyorum; faize aktarılacak merkezi bütçeden faizi arttıracak rakam her geçen artacak. Ve önümüzdeki 3 yılın sonunda yani 2024-2025 ve 2026’nın sonunda 5 trilyon 250 milyar TL’lik bir kaynak maalesef faize aktarılmış olacak. Özetlemek gerekirse sanayinin çıkış noktası Türkiye ekonomisinin çıkış noktası. Ve merkezi hükümetinde çıkış noktası; Türkiye ekonomisinin en büyük problemi olan bu faize ve rantiyeye aktarılan rakamların adil bir şekilde ülke içerisinde paylaşılması.