Türkiye F-35 Üretirken Neden F-16’ya Geçildi?

F-35 üretiminde ABD dışında ikinci kaynak olan TUSAŞ, 2013 yılında devasa uçağın gövde teslimatını gerçekleştirmişti. Peki şimdi ne değişti?
U.S. Air Force Maj. Kristin Wolfe performs a demonstration in the F-35A Lightning II during at the Reno Air Races in Reno, Nevada, September 19, 2021. The F-35 Lightning II Demonstration Team is based out of Hill Air Force Base, Utah. (U.S. Air Force photo by Tech. Sgt. Nicolas Myers)

Türkiye F-35 Üretirken Neden F-16’ya Geçildi?: Türkiye’nin havacılık alanında en önemli şirketleri arasında yer alan Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ), sabit ve döner kanatlı hava platformlarından insansız hava araçları ve uzay sistemlerine kadar sektörün en önemli bileşenlerini üretebiliyor. Şirket, 2013 yılında ise F-35 gibi yeni nesil bir uçağın en zor komponenti olan ilk F-35 gövdesi teslimatını gerçekleştirmişti.

2013 yılının Ocak ayında üretimini tamamlayarak TUSAŞ’ın teslim ettiği ilk F-35 gövdesi Lockheed Martin F-35 Programı Entegrasyon ve İş Başkan Yardımcısı Steve O’Bryan o dönem şunları söyledi: “TUSAŞ’ın F-35 programının geliştirme ve üretim aşamalarında on yılı aşkın bir süredir önemli bir sorumluluk üstleniyor. İlk Orta Gövde Teslimatı TUSAŞ açısından önemli bir kilometre taşı.”

F-35’in üretim sürecinde önemli bir parçayı üreten TUSAŞ, ne yazık ki 2021 yılında bu programdan çıkartılmıştı. Herhangi bir gerekçe sunulmadan gerçekleştirilen bu işlem Türkiye’nin tüm şartları sağlamasına rağmen ABD tarafından sonlandırılmıştı. Gerekçe hakkında çeşitli iddialar ortaya atılsa da Türkiye’nin Rusya’dan tedarik ettiği S400’lerin bu duruma sebep olduğu ortaya çıktı.

TUSAŞ’ın yanında programdan çıkarılmadan önce yaklaşık 11 Türk savunma sanayi şirketi, F-35 Lightning II savaş uçağı için bir dizi kritik parçanın üretimini gerçekleştiriyordu. Daha sonra F-35 orta gövde üretimini tank ve mühimmat üretimi ile tanınan Rheinmetall AG ile F-35 orta gövdesi için “stratejik tedarik kaynağı” olarak bir niyet mektubu imzalamıştı. Yani süreç iki taraf içinde oldukça iyi gidiyor hatta Türkiye için hazırlanan F-35’ler basına servis ediliyordu. Sonrasında dengeler bir anda değişti ve üretim sürecindeki başrollerden biri olan Türkiye devre dışı bırakıldı.

Zaman içerisinde krize dönüşen ve örtülü ambargolar içerisinde sürüklenen F-35 konusu bugünde gündemi sarsmaya devam etti. ABD Başkanı Joe Biden’ın kongreye bildirdiği ve 15 günlük bir değerlendirme sürecine tabi tuttuğu süreç böyle devam ederse daha çok konuşacak gibi duruyor. Kongreye bildirilen pakette Türkiye’ye 23 milyar dolar değerinde 40 adet F-16 savaş uçağı ve 79 adet F-16 güncelleme satışı bulunuyor. Ayrıca Yunanistan’a 8,6 milyar dolar karşılığında 40 adet F-35 savaş uçağı satışı da yapılıyor.

Sürece ilişkin ilk değerlendirme de ABD tarafından geldi. Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder basın toplantısı sırasında konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bir gazetecinin, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland‘ın, “S-400 meselesini halledebilirsek, ki bunu yapmak istiyoruz. ABD, Türkiye’yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır” şeklinde açıklamasına yöneklik haberleri sorması üzerine Patrick Ryder, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400’leri hatırlatarak, “Türkiye’ye F-35 satılması masada yok” cevabını vermişti.

Bugün ise Ryder’ın söylemlerinin aksine yeni bir açıklama yapıldı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Türkiye’nin F-35 programına dönüşün mümkün olduğunu söyledi. Kirby, “Bu konudaki görüşmelerimiz sürüyor, eğer Türkiye bu konudaki endişelerimizi giderebilirse ondan sonra F-35 programına katılımı restore edilebilir” dedi.

Anlaşılan o ki ‘F-35 Krizi’ bir süre daha gündemde yer almaya devam edecek. Fakat bu noktada önemli olan konu bir kez daha ortaya çıktı. Yerli üretim noktasındaki odağın giderek önemli olduğu… Bugün Kızılelma, KAAN, HÜRJET gibi son teknolojik uçakları üreten yerli savunma sanayi, bu üretimleri giderek artırarak dışa bağımlılığı azaltmayı hedefliyor. Bu nedenle sanayi yatırımlarının ve teşviklerin artması da oldukça kritik.

Editör Notu: Zira bazı kesimler tarafından geleceğin lideri olarak görülen Çin, bu potansiyeline üretimle ulaşabildi. Bunu da unutmamak gerekiyor…