Türkiye’nin nükleer ve yenilenebilir geleceği!

Prof. Dr. h.c. Ayşe Özkan, Türkiye’nin enerji geleceğine yönelik değerlendirmelerde bulunarak, 2053 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının yüzde 80’e ulaşacağı belirtti.
Türkiye'nin nükleer ve yenilenebilir geleceği! Türkiye'nin nükleer ve yenilenebilir geleceği!

Prof. Dr. h.c. Ayşe Özkan, Türkiye’nin enerji geleceğine ilişkin değerlendirmesinde, 2053 yılına kadar karbon ayak izi düşük nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam kurulu güç içindeki oranının yaklaşık yüzde 80’e ulaşacağını ve yıllık enerji tüketiminin ortalama %4,5 artacağının öngörüldüğünü ifade etti.

Sevgi PİLGİ

Türkiye, iklim değişikliğini önleme anlaşmasına (ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve küresel ısınmayı sınırlandırmayı amaçlayan uluslararası anlaşma-Paris İklim Anlaşması) 2021 yılında resmi olarak taraf oldu.

Bu kapsamda, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını %21 oranında azaltma hedefi bulunuyor.

Türkiye’nin coğrafi olarak avantajlı olduğunu ve küresel olarak PV sistem maliyetlerinin yönetilebilir hale gelmesine  bağlı olarak hem karbon emisyon değerini sınırlama hem de enerji çeşidini çeşitlendirerek riskleri azaltma stratejisini benimsediğini ile getiren Prof. Dr. h.c. Ayşe Özkan, “Sera gazı emisyonlarının yüksek ve sonlu olduğu değerlendirilen (fosil) enerji kaynakları doğal gaz, kömür, asfaltit fuel oil, nafta, LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) ve motorin termik enerji grubunda; hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle yenilenebilir enerji grubunda yer almaktadır” dedi.

Türkiye’nin uluslararası anlaşmaları ve elektrik enerjisi kaynak çeşitliliğini artırarak oluşabilecek darboğazı önlemek maksadıyla oluşturduğu programa uygun olarak hedefleri planlandı.

2053 Planına göre (Grafik-1) karbon ayak izi düşük olan Nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarının oranının yaklaşık %80 seviyesine çıkacağını söyleyen Ayşe Özkan, “Planda, 2053 yılına kadar yıllık enerji tüketimin de ortalama yaklaşık %4,5 seviyesinde artacağı öngörülüyor. PV elektrik kaynağında bir taraftan kurulu güç artışı olurken diğer taraftan artan ihtiyaç miktarının da karşılanması için güç ilavesinin yapılmasını gerektiriyor. Bu durum pazarın daha da büyümesi olarak yorumlanabilir. Yine benim fikrimi sorarsanız bu süreç kendi doğası gereği hızlanacak zira 2010-2020 yılları arası planlamada da aynı tecrübeyi yaşadık. Bu nedenle devletimizin şebeke yatırımlarını hızlandırmasını bekliyoruz. Bir yandan da şebekeden bağımsız güneş enerjisi sistemleri hızla ilerlemekte ve vatandaşlarımız arasında kabul görmektedir” şeklinde konuştu.

Sürdürülebilir enerjinin vazgeçilmez bir parçası olan güneş panellerinin ömrü sona erdiğinde ortaya çıkabilecek sonuçları değerlendiren Özkan, şunları söyledi: “Birçok insan ya da kurum bilimsel temellerden yoksun bir şekilde santrallerin ömrü bittiğinde arazilerin panel çöplüğüne dönüşeceğini iddia ediyor. Bu kesinlikle doğru değildir. Öncelikle santraller canlı işletmeler olup ömrü bitmeyecektir. Zira paneller eskir ise yeni teknolojiye uygun panellerle santraller yenilenecektir. Hatta bu şimdi bile yapılmaktadır. Bazı yatırımcılar panellerde teknolojik gelişimine bağlı panellerini yenileyerek eski panelleri başka amaçlara kullanmak amacıyla satmaktadır. Ancak asıl tartışma ve endişe panellerin eskiyenlerinin ne olacağı konusudur. Bilindiği gibi paneller öncelikle cam, eva ve hücrelerden oluşmaktadır. Bu üçü belirli çalışmalarla ayrıştırılarak hammadde seviyesine dönüştürülmekte ve yeniden başka amaçla da olsa kullanılabilmektedir. Ve yine bu ürünler dışarıya hiçbir kimyasal yayılım yapmadığı için eleştirilerin çok doğru olmadığını düşünüyorum. Hatta Almanya’da bir işletme bu konuda uzmanlaşmış ve yıllardır da bu çalışmayı yapmaktadır. İşletme 2012 yılından beri bu faaliyetini düzenli ve artan bir kapasite ile devam etmektedir.  Yani panellerde Recycling-geri dönüşüm yapılabilmekte olduğundan bence endişe edilecek bir gelecek tehlikesi yoktur. Dileğimiz, ülkemizde de birilerinin bunu bir an önce iş edinip başlatmasıdır. Panel üretim fabrikaları bu ürünlerini şimdilik yok bedeline dışarıya tedarikçilerine vermektedir. Bu da ülkemiz için ekonomik bir kayıptır.”

Kaynak: Sanayi Gazetesi