TUSAŞ’ın yerli üretimi ANKA-3 o özelliğiyle dünyada bir ilk oldu!

ANKA-3, askeri havacılık için uzaktan kumanda yeteneklerinde tarihte başka bir uçak tarafından kontrol edilen ilk drone oldu.

ANKA-3, gizlilik, otonomi ve gelişmiş muharebe kabiliyetlerini bir araya getiren son nesil insansız teknolojileri bünyesinde barındıran bir gizli muharebe insansız hava aracıdır. Aerodinamik tasarımı ve radar emici malzemeleri, radar izini azaltarak çatışma bölgelerinde hayatta kalma kabiliyetini artırmasına olanak tanır. Başka bir uçaktan kontrol edilebilme yeteneği, hava kuvvetleri için yeni operasyonel perspektifler açar, yüksek riskli alanlarda karmaşık görevleri kolaylaştırırken yer kontrolüyle ilişkili zaafları azaltır.

ANKA-3 gizli insansız hava aracı, Türkiye’nin otonom ve teknolojik savunma yeteneklerini güçlendirme çabalarının bir parçası olarak birkaç yıldır geliştirilmektedir. Gözetleme, keşif, hassas vuruşlar ve düşman ortamlarda operasyonlar için tasarlanan bu insansız hava aracı, insan varlığının riskli olduğu alanlarda Türk ordusunun muharebe yeteneklerini tamamlamayı ve çeşitlendirmeyi amaçlamaktadır. Türk hükümeti tarafından ulusal bir askeri bağımsızlık stratejisi kapsamında desteklenen ANKA-3, ayrıca aviyonik ve gizlilik konusunda uzmanlaşmış yerel endüstrilerle iş birliklerinden de yararlanmaktadır, böylece Türkiye’nin savunma teknolojisi ekosistemini güçlendirmekte ve gelişmiş insansız hava araçları sistemleri alanında yabancı teknolojiye olan bağımlılığını azaltmaktadır. Tamamen teknik bir bakış açısından, ANKA-3, dronun 450 knot’luk maksimum hıza ulaşmasını sağlayan tek bir AI-322 motoruyla donatılmıştır. Hizmet tavanı 12.000 metredir (39.000 fit), maksimum tavanı ise 40.000 fittir (12.000 metre). ANKA-3’ün gelecekteki versiyonunun daha büyük olması ve daha ağır yük taşıyabilmesi muhtemeldir, şeklinin süpersonik hızlar için revize edilmesi ve optimize edilmesi gerekecektir.

ANKA-3 gibi diğer uçaklardan kontrol edilebilen gizli dronların entegrasyonu, silahlı kuvvetler için önemli bir stratejik ilgiyi temsil ediyor. Bu teknoloji, tehditlerin giderek daha karmaşık hale geldiği bir ortamda uzaktan ve otonom savaş çözümlerine yönelik artan talebe yanıt vererek esnekliği ve operasyonel verimliliği en üst düzeye çıkarıyor. Bir dron’u başka bir uçaktan kontrol etmek, dronların insanlı savaşçılarla birlikte çalıştığı “sadık kanat adamı” görevlerine kapı açıyor. Bu yaklaşım, dronların avantajlarını (gizlilik, otonomi ve insan riski olmaması) pilotların hesaplama gücü ve hassasiyetiyle birleştirerek daha çeşitli ve yedekli taktik seçenekler sunuyor.

ANKA-3, hava kuvvetlerinin insan pilotu tehlikeye atmadan son derece çekişmeli alanlarda gözetleme, keşif ve hassas vuruş görevleri yürütmesini sağlar. Bu teknoloji, radar ve füze savunma sistemlerinin geleneksel saldırıları daha riskli hale getirdiği iyi savunulan alanlardaki derin görevler için özellikle değerlidir. Ayrıca, bu dronları insanlı uçaklardan kontrol etme yeteneği, taktiksel bir değişiklik durumunda tepkiyi artırır ve dronların hedefli saldırılar veya düşman savunma bastırma görevleri için savaş uçaklarıyla koordineli olarak hızla konuşlandırılabilmesini sağlar.

ABD ve Çin gibi ülkeler de kendi hava kuvvetlerine eşlik edecek “wingman” drone konseptlerini geliştirmeye çalışarak benzer projeler geliştiriyor.

Birleşik Devletler, en bilineni ABD Hava Kuvvetleri tarafından yönetilen ve gerçek zamanlı olarak insanlı uçaklarla koordinasyon ve etkileşim kurabilen dronlar için gömülü AI geliştirmeyi amaçlayan Skyborg programı olmak üzere birkaç benzer programa yatırım yapmıştır. Bu programdaki gelişmiş bir drone örneği, F-35 veya F-22 gibi insanlı savaş uçaklarının yanında çalışmak üzere tasarlanmış , gözetleme, saldırı veya düşman savunma bastırma görevleri sağlayan Kratos XQ-58A Valkyrie’dir. ANKA-3’ün aksine, Amerikan dronları, pilotla bağlantının kesilmesi durumunda tam özerklik için tasarlanmıştır ve bağımsız karar almaya olanak tanıyan gelişmiş AI yeteneklerine sahiptir.

Çin ise, GJ-11 Sharp Sword gibi “sürünme” drone sistemleri ve gizli yoldaş drone’lar geliştiriyor. Gizli bir savaş drone’u olan ikincisi, J-20 gibi beşinci nesil savaş uçaklarıyla koordinasyon içinde çalışmayı amaçlıyor . Başka bir uçaktan doğrudan kontrol açısından daha az gelişmiş olsa da, Çin drone’ları düşman savunmalarını doyurmak için taktiksel avantajlar sunan sürü operasyonlarını koordine etmek için AI teknolojilerini içeriyor. Çin ayrıca, yoğun şekilde savunulan ortamlarda gizlilik ve nüfuz etme kabiliyetine vurgu yaparak, artan drone özerkliğiyle kontrol merkezi zafiyetini telafi etmeye çalışıyor.

Amerikan ve Çin sistemlerinden farklı olarak, TUSAŞ’ın ANKA-3’ü tamamen başka bir uçaktan kontrol edilebilme kabiliyetiyle öne çıkıyor ve AI’da karşılaştırılabilir düzeyde özerklik gerektirmeden anında birlikte çalışabilirlik ve operasyonel esneklik sağlıyor. Bu tür bir kontrol, iletişim güvenliğini destekliyor ve ortak bir uçak pilotunun niyetlerine doğrudan yanıt vermeyi sağlıyor. Dahası, gizli olacak şekilde tasarlanan ANKA-3, gelişmiş radar kaçınma teknolojilerini, onu yüksek tehdit ortamlarında etkili bir araç haline getiren aerodinamik bir tasarımla birleştiriyor. ANKA-3, bu nedenle Türk silahlı kuvvetleri için değerli bir varlık olup, Amerikan ve Çin dronlarının tam otonomisi ile doğrudan işbirlikli kontrol arasında bir ara çözüm sunmaktadır. Bu platformun insanlı uçaklarla birlikte çalışabilme yeteneği, Türkiye’yi ortak kontrollü dron operasyonları alanında öne çıkarırken, insansız savaş sistemlerinde gizliliği ve otonomiyi artırmaya yönelik küresel bir eğilimle de uyum sağlamaktadır.

Kaynak: Army Recognition