Üretim ekonomisinin önemi ve sanayisizleşme riski

Üretim ekonomisi, bir ülkenin ekonomik büyüme ve refahını üretim faaliyetlerine dayandırmasıdır.
Üretim Ekonomisinin Önemi ve Sanayisizleşme Riski Üretim Ekonomisinin Önemi ve Sanayisizleşme Riski

Bu yazı kapsamında üretim ekonomisini ve ülkemiz açısından önemini derin akademik tartışmalardan, teorik arka planından, referanstan, verilerden ve karmaşık ve göreceli rakamlardan bağımsız yalın bir dil ile tanımlayıcı bir içerikle büyük resmin özünü anlatmaya çalışacağız. Bu sade dilin ve tane tane aktarımın nedeni anlaşılması bu kadar basit ve ülke için elzem olan bir yaşamsal konun siyasete veya ekonomi biliminin tamamına hakim olmayan finansçılara-sıcak parayı sevenlere/üretmeden kazananlara (kuşkusuz bu sözümüz üretenler ve üretimin önünü açanlar için değildir) feda edilmesidir.

Üretim ekonomisi, bir ülkenin ekonomik büyüme ve refahını üretim faaliyetlerine dayandırmasıdır. Bu modelde, sanayi, tarım ve hizmet sektörleri dengeli bir şekilde geliştirilirken, yerli üretim kapasitesi artırılır ve dış ticaret açığı minimize edilir.

Üretim ekonomisi, ülkelerin dışa bağımlılığını azaltarak ekonomik bağımsızlığı güçlendirir. Özellikle stratejik ürünlerin yerli üretimi, ulusal güvenlik açısından kritik öneme sahiptir.

Sanayi sektöründeki üretim, geniş istihdam olanakları sağlayarak işsizlik oranlarını düşürür. Ayrıca, yerel üretim yoluyla sağlanan gelir artışı sosyal refah seviyesini yükseltir.

Üretim ekonomisi, yenilikçi teknolojilere ve Ar-Ge yatırımlarına dayanır. Bu durum, ülkelerin küresel rekabet gücünü artırarak uzun vadeli ekonomik büyümeyi destekler.

Sanayisizleşme, bir ekonomide sanayi sektörünün giderek zayıflaması ve yerini düşük katma değerli hizmet sektörlerine bırakması sürecidir. Bu durum, ekonomik büyüme ve istihdam üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

Sanayi sektörünün küçülmesi, ekonomide yüksek katma değerli üretim faaliyetlerinin azalmasına ve dış ticaret açığının büyümesine neden olabilir.

Sanayisizleşme, nitelikli iş gücüne olan talebi azaltarak işsizlik oranlarını artırabilir ve gelir dağılımında adaletsizliğe yol açar.

Sanayi sektöründeki gerileme, teknolojik yeniliklerin ve Ar-Ge faaliyetlerinin yavaşlamasına neden olabilir. Bu durum, küresel rekabet gücünün zayıflamasına yol açar.

Üretim ekonomisinin önceliklendirilmesi, sanayisizleşme riskine karşı bir sigorta işlevi görür. Bu bağlamda, sanayi politikalarının desteklenmesi, yenilikçi teknolojilere yatırım yapılması ve yerel üretim kapasitesinin artırılması stratejik önem taşımaktadır.

Türkiye ekonomisinin üretim ekonomisi modelinden uzaklaşması, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden sapması ve sanayide yaşanan verimsizliklerin temel nedenleri, ekonomik, politik, sosyal ve yapısal faktörlerle ilişkilidir. Bu nedenler, aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir:

a. Yatırım Yetersizliği ve Finansmana Erişim Sorunları
• Sanayi sektörü için yeterli finansmanın sağlanamaması, yatırımların azalmasına yol açmaktadır. Özellikle KOBİ’ler, düşük faizli uzun vadeli kredilere erişimde zorlanmaktadır.
• Döviz kurundaki dalgalanmalar, ithalata bağımlı üretim yapan sanayicilerin maliyetlerini artırmakta ve rekabet gücünü zayıflatmaktadır.

b. Düşük Katma Değerli Üretim
• Türkiye sanayisi, yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin üretiminde ve ihracatında yetersiz kalmaktadır. İhracatta ağırlıklı olarak düşük katma değerli ürünlerin bulunması, ekonomiyi küresel rekabette geri plana itmektedir.

a. Uzun Vadeli Stratejik Planlama Eksikliği
• Ekonomik politikaların kısa vadeli hedeflere odaklanması, sanayi ve teknolojik dönüşüm için gerekli uzun vadeli stratejilerin uygulanmasını zorlaştırmaktadır.
• Sık sık değişen politikalar ve belirsizlik ortamı, yatırımcı güvenini azaltmaktadır.

b. Kurumların Zayıflaması
• Ekonomik reformların uygulanmasında görevli kurumların özerkliklerinin azalması ve bürokratik süreçlerin yavaş ilerlemesi, sanayi sektöründe verimliliği düşürmektedir.

a. Nitelikli İş Gücü Eksikliği
• Eğitim sisteminin sanayi ve teknoloji odaklı beceriler kazandırmada yetersiz kalması, iş gücü niteliğini olumsuz etkilemektedir.
• Beyin göçü, özellikle mühendislik ve teknoloji alanlarında uzmanlaşmış iş gücünün kaybına neden olmaktadır.

b. Toplumsal Farkındalık Eksikliği
• Sürdürülebilir kalkınma ve çevre bilinci konularında kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemesi, bu hedeflerin benimsenmesini zorlaştırmaktadır.

a. Teknolojik ve Endüstriyel Transformasyon Eksikliği
• Ar-Ge harcamalarının düşük seviyede olması, teknoloji ve inovasyon odaklı büyümeyi engellemektedir. Start-up eko sisteminin tüm coğrafyaya yayılması ve özellikle kentlerde girişimcilik bölgelerinin açılması gerekir.
• Endüstri 4.0-5.0 gibi endüstriyel transformasyon, dijital-yeşil dönüşüm ve yapay zeka ekonomisi alt yapı tesisi süreçlerinin mikro-ekonomide yani işletmelerde ve bürokraside yavaş benimsenmesi, küresel rekabet gücünü azaltmaktadır.

b. Enerji ve Lojistik Maliyetleri
• Yüksek enerji maliyetleri ve lojistik altyapısındaki yetersizlikler, üretim süreçlerini pahalı hale getirmektedir.
• Yerli enerji kaynaklarının sınırlı olması ve yenilenebilir enerji yatırımlarının yavaş ilerlemesi, sanayinin maliyetlerini artırmaktadır.


• Küresel Rekabet ve Dış Şoklar: Türkiye, özellikle gelişmekte olan ülkelerle rekabet ederken küresel ekonomik dalgalanmalardan doğrudan etkilenmektedir. Küresel iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği küresel sorunlar dışında, bulunduğu coğrafyadaki güvenlik sorunları, kaotik gelişmeler jeoekonomik dış faktörlerin negatif etkisini artırmaktadır.
• Dış Ticaret Açığı ve İthalata Bağımlılık: Üretimde ithal teknolojiye-ithal ara mallarına olan bağımlılık, montaj sanayi yapısı cari açığı artırmakta ve sanayi sektöründe kırılganlık yaratmaktadır.

Türkiye’nin üretim ekonomisine geri dönmesi, sanayideki verimliliği artırması ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlaması için:
• Ar-Ge-ileri teknoloji-inovasyon-girişimcilik odaklı yatırımlarına öncelik verilmesi,
• Eğitim sisteminin nitelikli iş gücü yetiştirecek şekilde yeniden yapılandırılması, acilen STEM eğitimine ve yükseköğretimde inovasyon ve ar-ge üniversite modeline geçilmeli,
• Orta-Uzun vadeli ekonomik politikaların uygulanması, devlet planlama teşkilatının yeniden kurularak stratejik sektörler, kalkınmada öncelikli alanlar, katma değeri yüksek üretim alanları belirlenmeli ve desteklenmelidir
• Teknolojik ve dijital dönüşüm süreçlerinin hızlandırılması gerekmektedir.

Aksi takdirde, mevcut yapısal sorunlar Türkiye’nin ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerini olumsuz etkilemeye devam edecektir. Bugün itibariyle, Türkiye ekonomisini ayakta tutan sanayisi, KOBİ’leri, kısacası üretim sektörüdür, eğer bugün gözlemlediğimiz sanayisizleşmeyi yani üretmeyen bir ülkeye doğru hızla giden bu gidişatı durdurmazsak gelecek hakkında iyimser olamayız.